Mazlumder Ankara Şubesi’nin İşçi Hakları Programı
Mazlumder Ankara Şubesi’nin düzenlediği 4 haftalık “İnsan Hakları Bağlamında İşçi Hakları” konulu programın 3. haftası bu Cumartesi tamamlandı. Üç haftadır derslere olan yoğun ilgi, sevindirici ve umut vericiydi. İlk hafta “İnsan Hakları” kavramına Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Üstün Bol ve avukat Muharrem Balcı ile genel bir giriş yapıldı.
Programın ikinci haftasının öğleden önceki bölümünde İslam’da emeğe dair ilkelere vurgu yapan Hasan Köse, sermayenin kapitalizmin işleyişi doğrultusunda belli ellerde yahut devlet tekelinde birikmesinin İslam’ın men ettiği hususlardan olduğunu belirtti. Emek-sermaye ortaklığının yani ‘mudarebe’nin ahlaki ve insani bir çözüm olduğuna değindi.
Öğleden sonraki panelde ise kamuda taşeron işçi olarak uzun süre görev almış Saime Dilmaç, halen şantiyelerde inşaat mühendisi olarak görev alan ve Emek ve Adalet Platformu’nun Ankara grubundan Berna Aydın ve Ankara Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi ve kendisini “Emeğin Tevekkülü” adlı çalışmasından tanıdığımız Yasin Durak tecrübelerini dinleyenlerle paylaştı.
Yasin Durak, Konya Organize Sanayi Bölgesi örneği üzerinden oluşturulan kültürel hegemonya ile sürdürülen emek denetimine değindi. Berna Aydın, şantiyelerdeki çalışma saatlerinin ve ağır koşulların iş kazalarında rol oynadığı belirterek taşeron sisteminin kabul edilemez olduğunu belirtti. Şu anda özel sektörde çalışan Saime Dilmaç ise kamuda taşeron olarak çalışırken yaşadıklarını ‘taşeronluk insan ticaretidir’ olarak tanımladı, ayrıca hakkını ararken kendisinin iş arkadaşları tarafından bozgunculuk yapmakla suçlandığını aktardı.
Programın üçün haftasının ilk bölümünde Emek ve Adalet üyesi ve “Ekmek ve Haysiyet Mücadelesi” kitabının yazarı Alpkan Birelma, dünya genelindeki taşeronlaştırma uygulamalarının emeğin örgütlenme gücünü kırmak üzerine dayatılan bir politika olduğunu belirtti. Ayrıca Türkiye’de taşeron sistemine dair yasaların alt yasalarla ve pratik uygulamalarla esnetildiğini vurguladı.
İkinci bölümde dinleyicilere hitap eden Fikret Başkaya ise tarihi hep kazananların yazdığını söyledi ve kapitalist toplumdaki teknolojik ilerleme ve sınırsız tüketim anlayışının akla, mantığa, vicdana aykırı olduğunu ve insanlığın sonunu getirecek bir üretim sürecinin işlemekte olduğunu ifade etti. Her teknolojik ilerlemenin patronların iktidarını arttırarak emeği güçsüzleştirdiğini öne süren Başkaya, Osmanlı’da matbaaya karşı çıkan hattatları ve Sanayi Devrimi sırasında makine kıran İngiliz işçilerin hakkını teslim etti.
Önümüzdeki Cumartesi Özgür Yazarlar Birliği üyesi Kadrican Mendi’nin “İş Cinayetlerinin Siyasal Bağlamı” ve Ankara İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlhami Güler’in “İş Cinayetleri: Ölüm Bu İşlerin Kaderi mi?” başlıklı sunumlarıyla program sonlanacak.”