Kadınlar: “Kürdistan’da savaş varken İstanbul’da barış olmaz!”
Barış için Kadın Girişimi tarafından yürütülen barış nöbetleri devam ediyor. Üsküdar-Eminönü İskelesi önünde buluşan kadınlar, “Hayatı savunmak için barış nöbetindeyiz” pankartını açarak eylem yaptılar. Kadınlar, sokağa çıkma yasağı ilan edilen Kürt kentlerinin isimlerinin yazılı olduğu ve “Kürdistan’da savaş varsa İstanbul’da barış olmaz”, “Edi bese”, “Aşiti- barış”, “Silahlar sussun barış konuşsun” dövizlerini taşıdı.
Beyaz Show’a telefonla bağlanarak Kürt illerinde yaşanan çocuk katliamlarına dikkat çeken Ayşe öğretmene yönelik başlatılan linç politikalarına tepki gösteren kadınlar, herkesi nöbetleri süreklileştirmeye çağırdı.
Bikg’li Kadınlar adına basın açıklamasını Hilal Ünal okuyarak şunları söyledi:
#KatliamaDurDe’mek için, biz kadınlar barış nöbetine Galatasaray’da başladık, Kadıköy, Fatih, Maltepe, Beşiktaş, Avcılar, Bakırköy, Şişli, İzmir, Ayvalık, Ankara ve Adana’dan sonra bugün, 10 Ocak’ta Üsküdar’da nöbeti sürdürüyoruz!
Herkesi bu nöbetleri büyütmeye, yaymaya ve süreklileştirmeye çağırıyoruz…
İstanbul’un ve Türkiye’nin bütün meydanlarında ve her an barışın sesini acilen yükseltmeye ihtiyacımız var. Pakize, Sêvê ve Fatma gibi yalnızca siyaset yaptıkları için, bir fikre inandıkları veya bir mahalleden gitmeyi reddettikleri için öldürülen onca kadın, onca genç, çocuk, bebek, yaşlı varken hepimizin güvende olduğu, hepimizin istediği hayatı özgürce kurabildiği, yaşabildiği bir barış tek şansımız!
Sur, Dargeçit, Nusaybin, Silopi, Cizre…
Bir gün uyanıyorsunuz. Size “Büyük Operasyon”un başladığını söylüyorlar. Etrafınızdaki hastaneler, okullar boşaltılıyor, silah deposuna dönüştürülüyor. İçinde yaşadığınız mahalleler ve sokaklar, tanıdığınız insanların evlerine, sevdiğiniz insanlara ve onların sevdiklerine zırhlı araçlar ve mermiler ölüm yağdırmaya başlıyor. Evler basılıyor, kapısı önünde insanlar öldürülüyor. İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için sokağa çıkmaları yasaklanıyor, çıkanlar vuruluyor. Vurulan anneniz, kardeşiniz, arkadaşınız saatlerce sokakta bekletiliyor, ambülanslar bölgeye giremiyor, cenazelerini günlerce sokaktan alamıyorsunuz. Alamadığınız gibi vali eğer üç gün içinde almazsanız size vermek yerine kimsesizler mezarlığına defnedileceklerini bildiriyor!
Cizre’de, Silopi’de, Sur’daki durum şu an tam olarak bu.
Cizre’de 14 Aralık’tan beri süren abluka’da öldürülenlerin sayısı 45 oldu. Cizre bizim de yaşadığımız ülke içinde bir ilçe!
Yalnızca son birkaç gün içinde olanları sayalım. 8 Ocak’ta Cizre’de süren ablukadan dolayı evlerinde su tükendiği için komşularından su almaya çıktıkları sokakta 17 yaşındaki Nidar Sümer ve 25 yaşındaki Halis Sümer özel harekat polislerinin zırhlı araçtan açtıkları ateşle ağır yaralandı. Bölgeye ambülansın girememesi üzerine yarım saat vuruldukları yerde kalan kardeşler öldü. Cizre’de doktorlar yasak nedeniyle sağlık hizmetlerinin durma noktasına geldiğini bildiriyor. 9 Ocak’ta ise Diyarbakır’ın Sur mahallesinde, “Yaşamak şakaya gelmez,” diye şiir okuyan 17 yaşındaki Rozerin Çukur öldürüldü. Hem de başından, tek kurşunla. Tüm bunlar hangi bahanelerle geçiştirilebilir, soruyoruz! 5 Ocak’ta Silopi’de yaralıyken toplam 19 kurşunla taranarak öldürülen Sêvê Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayır’ın cenazeleri ve ablukada kaldırılamayan tüm diğer cenazeler için yarın kadınlar Şırnak’a yürüyor. 3 arkadaşımızla birlikte Silopi’de öldürülenlerin sayısı Temmuz’dan beri 39 oldu. Ve asla sayıdan ibaret olmayan bu sayılar her gün artmaya, bu katliam sürmeye devam ediyor..
Bu duruma seyirci kalmayı, ‘operasyon’ adı altında medyanın meşru göstermeye çalıştığı bu katliamı sessizce kabul etmeye karşı çıkıyoruz! Ev boşaltmalar, taramalar, kapısı önünde öldürülenler, karnında bebeği vurulan insanlardan bahsediyoruz. Burası Suriye değil, Cizre. Burası Filistin değil, Silopi, Sur. Bize sunulan yalanları, katliamın ‘başarı’ olarak anlatılmasını kabul etmiyoruz. Bu bir parçası ve izleyicisi olmayı reddettiğimiz bir savaş.
2016’ya girdik. 40 senedir süren bir savaşla girdik yeni bir yıla, değişen tek şey gittikçe büyüyen, çığrından çıkan katliam hali. Bazı şehirlerde, bazı insanların öldürülmesinin ‘meşru olmasına’ artık isyan ediyoruz! Artık her ölümleri hiçbir şey yapamadan seyretmeye tahammülümüz yok. Hayatı savunmak, barışı birlikte inşa etmek zorundayız!
Bunun için bu ölümün, yıkımın karşısında bulunduğumuz her alanda hayatı yeniden kurarak duracağız. Ve buna barış nöbetlerimizde, meydanlarda devam edeceğiz. Sessiz kalmaya artık tahammül edemeyen herkesi bizimle birlikte nöbete çağırdık, şimdi Üsküdar’da nöbetimizi sürdürüyoruz. Burada, bugün bu savaşa karşı çıktıkları için göz altına alınan İzmirli arkadaşlarımızın sesini de yükseltiyoruz. Bu barış nöbetini her yere yaymaya, her yerde sürdürmeye, ablukalar kadar ‘süresiz’ kılmaya çağırıyoruz!
Bu topraklarda ilk defa olağanüstü hal ilan edilmiyor, ilk defa evler basılmıyor. 90’lar boyunca sürdürülen bu savaş politikaları nereye vardı? Ne çözüm getirdi? Şimdi çözümün sokağa çıkma yasaklarıyla, ablukayla, ev baskınlarıyla geleceğine inanmak niye?
Cizre’de, Silopi’de, Sur’da savaş sürerken İstanbul’da barış olması mümkün değil.
Biz kadınlar işte bu nedenle acilen barış politikalarına, müzakereye geçilmesini talep ediyoruz! Askeri mühimmat ve asker/polis sevkiyatı durana, ablukalar kalkana, sokağa çıkma yasakları sonlandırılana kadar gerçek bir müzakere ortamı kurulamayacağını biliyoruz. gerçek bir güven ortam sağlanamayacağını biliyoruz. Bu nedenle askeri sevkiyat dursun, ablukalar kaldırılsın, karşılıklı ve toplumsal güven tesis edilsin, savaşa değil eğitime, sağlığa, kadınlara, toplumsal barışı inşa etmeye bütçe verilsin, müzakerelere dönülsün diyoruz!
#KatliamaDurDe
#BarışİçinNöbetteyim
Barış için Kadın Girişimi
10 Ocak 2015
Eylem bir sonraki nöbetlerin duyurusu yapılarak bitti.
12 ocak salı saat 19:30 Esenyurt (Köyiçi meydanı)
13 ocak çarşamba saat 19:00 Kadıköy (Halitağa Vergi Dairesi önü)