Kardeşlik İftarı’ndan Medyaya Yansıyanlar
21 Temmuz 2012, Cumartesi günü düzenlenen Kardeşlik İftarı ile ilgili medyaya yansıyan haberleri ilginize sunuyoruz. İhlas Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, Bianet, İşçi Gazetesi, Sosyalist Demokrasi Gazetesi ve Yurt Gazetesi gibi yayın organlarının yazılı haberlerinin yanı sıra Ülke TV, Haber Türk, Fox TV, Kanal D, TV 8 gibi çeşitli televizyon kanallarının haber videolarını da aşağıda bulabilirsiniz.
Lüks Otellerdeki İftarlar, Protesto Edildi
İhlas Haber Ajansı, 21 Temmuz 2012, Cumartesi, Saat 23:39
Lüks otellerdeki astronomik fiyatlı iftar yemeklerini protesto eden bir grup, oruçlarını çevresinde lüks otellerin bulunduğu Taksim Gezi Parkı’nda açtı.
Otellerin lüks iftarlarını protesto etmek ve iftarın pahalı yapılmaması gerektiğini göstermek amacıyla bir araya gelen Emek ve Adalet Platformu üyeleri, iftarlarını çevresinde lüks otellerin bulunduğu Taksim Gezi Parkı’nda yaptı. Yer sofrası kurup, çorba, zeytin ve hurmayla iftar açan grup, çevreye ‘Dünya nimetlerini parselleyenlere inat, yeryüzü sofrasını açmaya geldik’ ve ‘Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin ki maldır’ yazılı pankartlar astılar.
Gerçekleştirilen iftara destek verdiğini belirten Sinem Şahin, “Ben burada yapılan şeyin aslında çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ramazan ayı içinde otellerde biliyorsunuz ki büyük sermaye sahipleri tarafından zengin iftarlar veriliyor. Toplumun büyük bir kesimi iftarlarını kuru ekmekle ve soğanla yapıyor. Burada da buna hitaben bunu yapıyoruz. Ayran çorbası ve kahvaltılıklarla iftar yapıyoruz. Burada yapılan iftarı anlamlı buluyorum, o yüzden desteğe geldim. Menüde soğuk ayran çorbası, domates, salatalık, peynir zeytin var. Zaten halkımızın yüzde yetmişi bu şekilde yapıyor iftarını” diye konuştu.
Eylemcilerden Zehra Haydar ise, “Bizim bu iftarlarımız aslında ilk başta otel önü iftarları diye ortaya çıktı. Otellerde 170 TL menü ile iftar yapan insanlara iftarın o kadar pahalı yapılmaması gerektiği göstermek amacıyla böyle bir şey yapmak istedik. Ama ondan da daha fazla genişledi ve gördüğünüz gibi iftar veriyoruz. Geçen sene 3 farklı yerde iftar yapmıştık. Bu sene de inşallah devam edeceğiz, üç iftar daha yapacağız” dedi. – İstanbul
Taksim’de Lüks İftar Protestosu
Doğan Haber Ajansı, 21 Temmuz 2012, Cumartesi, Saat 23:43
Emek ve Adalet Platformu üyesi bir grup, dünyadaki açlık ve yoksulluğa dikkat çekmek ve lüks otellerde verilen iftarları protesto etmek için içinTaksim Gezi Parkı’nda eylem yaptı.
Herhangi bir kuruluştan destek almayan grup üyeleri yanlarındaki getirdikleri iftariyelerle sofralarını kurdu. Çoğunluğunu İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu grup üyeleri akşam ezanının okunmasıyla iftarlarını dua ederek açtılar. Protesto için Taksim Gezi Parkı’na gelen grup üyeleri, otellerde sunulan pahalı iftarları protesto ederek, “Dünyada bu kadar yoksulluğun ve açlığın olduğu bir zamanda israfa karşıyız” dediler. -İstanbul / Beyoğlu
Gezi Parkı’nda “Kardeşlik İftarı”
Emek ve Adalet Platformu tarafından ramazan süresince her cumartesi düzenlenecek olan “kardeşlik iftarları”nın ilki yapıldı. Üç hafta daha düzenlenecek iftarlarda işçiler, evsizler ve göçmenlerle dayanışma sağlanacak.
Ahmet SAYMADİ, Bianet (Bağımsız İletişim Ağı) Haber Merkezi, İstanbul – 22 Temmuz 2012, Pazar
Emek ve Adalet Platformu tarafından bu yıl düzenlenmeye başlanan “Kardeşlik İftarları”nın ilki 21 Temmuz Cumartesi günü Taksim Gezi Parkı’nda gerçekleştirildi.
Emek ve Adalet Platformu üyelerinin hazırladığı iftar sofrasına yaklaşık 500 kişi katıldı. Ezan saatinde megafondan ezan okundu ve iftar başladı. Ayran çorbası ile açılan sofrada, zeytin, peynir, ekmek ve karpuz vardı. Hep birlikte kurdukları sofrayı hep birlikte topladıktan sonra, iftara katılanlardan bir grup akşam namazını kıldı.
Emek ve Adalet Platformu geçtiğimiz yıl “Lüks Otel İftarlarını Protesto” adı altında, buluşmalar düzenlemiş ve yüzlerce insan lüks otellerin önüne yer sofrası kurarak hep birlikte oruç açmıştı.
“Kardeşliği tekrar tanımlamak istiyoruz”
Taksim Gezi Parkı’nda düzenlenen “kardeşlik iftarı”na; Mazlumder Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, geçtiğimiz günlerde Has Parti İstanbul İl Başkanlığı görevinden istifa eden Mehmet Bekaroğlu, yazar Ümit Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi’nden Felah Çağrısı Hareketi, Şehir Üniversitesi’nden Makbul Adımlar Kulübü, Bilgi Üniversitesi’nden Özgür Açılım Kulübü, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Beyoğlu Meclisi, Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Sosyalist Yeniden Kuruluş (SYK) katıldı.
Katılımcılardan Mustafa Emin Büyükcoşkun şöyle dedi: “Kardeşliğin altını birileri tarafından ısrarla boşaltıldığı bugünlerde, kardeşliğin altını dayanışmayla doldurmak ve tekrar tanımlamak istiyoruz.”
Özgür Kaya ise “Firavuni kulelerde, otellerde göğe yakın olacağımıza toprağa yakın olmayı tercih ediyoruz. Lokmamızı herkesle paylaşmak için bu iftarları düzenliyoruz ve bu iftarların örnek olmasını diliyoruz” dedi.
Aynı saatlerde Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde Beyoğlu Belediyesi’nin dağıttığı iftar yemeğinde polisler sıraya girmeden yemek alıyordu. Taksim Meydanı’nda ise Fransız şirketi Carrefour “değiştir değiştir” yarışması eşliğinde iftar eğlencesi düzenliyordu.
Kardeşlik sofrası her cumartesi kurulacak
Emek ve Adalet Platformu tarafından hazırlanan çağrı metninde şu ifadelere yer verildi:
“Orucun mütevazı, sade ve temel ihtiyaçlara öncelik veren bir yaşayışın; şaşaa ve israfa galebe çalması gerektiğini bizlere her yıl hatırlatılan bir vazife olduğuna inanıyoruz. En zengin insan da en fakir insan da bir tabak yemek ve bir bardak suyla açlık ve susuzluğunu giderebilir. Bütün insanlar yaşamak için aynı şeylere muhtaçtır.”
“Oruç bize temel ihtiyaçlarımızı ve bunlarda ortak olduğumuzu hatırlatır. Bizleri yoksunlukta buluşturan oruç, hepimizi kendimizin ve birbirimizin yoksunluklarına şahit ve müdahil olmaya çağırır.”
“Bu sene de kişi ve kurumlardan istediğimiz, bu tarz iftarlara harcanacak parayı, elimizdeki fazlalıklarda hakkı olan ihtiyaç sahiplerine aktarmalarıdır. Bu seneki iftarlarda, neye karşı olduğumuz kadar, kimin yanında olduğumuzu da ifade etmek niyetindeyiz. Tüm iftarlarda soframız ve yüreğimiz herkese açıktır.”
İşçilerle, evsizlerle ve göçmenlerle iftar
Ramazan süresince her cumartesi bir araya gelecek olan platform üyeleri 28 Temmuz’da Fatih Saraçhane Parkı’nda işçilerle iftar açacak ve güvencesizleştirilen, taşeronlaştırılan, asgari yaşama mahkûm edilen, haklarını aramaları engellenen, güvenlik önlemi maliyetinden daha değersiz görülüp cinayet gibi “işkazaları”nda ölen işçilerin sorunlarına dikkat çekilecek.
Üçüncü hafta, 4 Ağustos Cumartesi günü ise evsizlerin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla evsizlerle birlikte Tophane Parkı’nda iftar açılacak.
11 Ağustos’ta düzenlenecek son “kardeşlik iftarı” ise daha iyi bir hayat umuduyla ülkelerinden kaçan, ama İstanbul’un kenar mahallelerine sıkışan, adaletsiz göçmen politikası yüzünden hukuken hükümsüz kalan, resmiyette ülkemizde olmayan ama hemen her gün görüp kanıksadığımız, buna rağmen nasıl yaşadıklarını, nasıl geçindiklerini bilmediğimiz göçmenlerle birlikte, Tarlabaşı, Kemer Hatun Camii’nin yanındaki parkta yapılacak. (AS/EKN)
Kardeşlik İftarları Önce İnsan Diyor
(İşçi Gazetesi, “Sizden Gelenler” köşesi)
Menfaat odaklı bir ayrışma ve kopuş yaşayan bir toplumda toplum değerlerinin hatırlatılmasını, sosyal birlikteliği ve dayanışmayı öngören, “birimizin derdi hepimizin derdi” fikrini ön plana alan Emek ve Adalet Platformu öncülüğünde Mazlum-Der gibi birçok kuruluşun da destek verdiği “Kardeşlik İftarları”nın ilki 21 Temmuz Cumartesi günü Taksim’de lüks otellerin bulunduğu bir mekanda halka açık olarak yapılarak İftar etkinliklerinin ruhuna ve iftarın asıl manasına yönelik bir mesaj verilmek istendi.
Tüm toplum katmanlarını buluşturmayı ve kaynaştırmayı amaçlayan bu İftarların ikincisinin Fatih Saraçhane Parkı’nda taşeron işçilerin katılımıyla tertipleneceğini duyuran organizatör kuruluşlar iftarı tüm halkımızı ve taşeron işçileri 28 Temmuz Cumartesi günkü iftara davet ettiklerini duyurarak bitirdiler.
(Taşeron İşçi Hakları Mücadele Birliği ve İşçiGazetesi.com olarak 28 Temmuz’daki bu etkinlikte bulunacak, etkinliğe taşeron işçi meseleleri üzerine bir açıklama yaparak katılacağız.)
Tüm işçi arkadaşları bekleriz.
Gezi Parkı’nda “Kardeşlik İftarı”
Sosyalist Demokrasi, 21 Temmuz 2012
“Ağzı açık gözü toklar buyursunlar baş köşeye… Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye” şiarıyla bir araya gelen Müslüman gençler Taksim Gezi Parkı’nda bulanan Ceylan Otel önünde kardeşlik iftar sofrası kurdu.
Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın da katıldığı iftarda “Dünya nimetlerini parsellemeye inat, Yeryüzü sofrasını açmaya geldik” yazılı pankart astı.
Müslüman gençler adına açıklama yapan Ümit Aksu, geçtiğimiz Ramazan ayında da kardeşlik sofrası kurduklarını hatırlattı. Aksu, “Çağrımız yalnızca israfa karşı olmayı kapsamıyor. İnsanın insan olarak itibarını alaşağı eden bu üretim ilişkilerine hiçbir şekilde rıza göstermeyen bir ses yükseltmek istiyoruz” dedi.
“Bu seneki iftarımızda kime karşı olduğumuz kadar kimin yanında olduğumuzu da göstermek istiyoruz” diyen Aksu, “Ramazan vesilesiyle toplumumuzdaki uçurumlardan bir kaçına olsun temas etmek; işçi, evsiz ve göçmen abi, abla ve kardeşlerimizle bir program yaptık” şeklinde konuştu.
Müslüman gençler, Ramazan ayı boyunca her cumartesi farklı bir parkta iftar sofrası kuracaklarını açıkladı.
Müslüman gençlerin programı şöyle; “28 Temmuz Cumartesi günü asgari yaşama mahkum edilen, haklarını aramaları engellenen, kolaylıkla işten atılan, iş cinayetlerine kurban edilen farklı iş yerlerinden işçilerle,
4 Ağustos Cumartesi günü, Tophane Parkında, sokaklarda yaşamak zorunda kalan, hakkını arayabileceği meşru zeminlere dahi sahip olmayan, devletin ilgili birimlerinin ‘dertlerine derman’ olmaktan ısrarla kaçındığı evsizlerle,
11 Ağustos Cumartesi günü, Tarlabaşı Kemer Hatun Cami’nin yanındaki parkta, daha iyi bir hayat umuduyla ülkelerinden kaçan, ama İstanbul’un kenar mahallelerine sıkışan, ne gidebilen ne kalabilen arafta yaşayan ve adaletsiz göçmen politikası yüzünden hukuken hükümsüz kalan, resmiyette olmayan ama her gün görüp karşılaşılan göçmen kardeşlerimizle birlikte iftar yapılacak.”
Lüks iftarları protesto ettiler
Yurt Gazetesi, 22 Temmuz 2012, Pazar.
Emek ve Adalet Platformu üyesi bir grup, dünyadaki açlık ve yoksulluğa dikkat çekmek ve lüks otellerde verilen iftarları protesto etmek için için Taksim Gezi Parkı’nda eylem yaptı.
İSTANBUL – Emek ve Adalet Platformu üyesi bir grup, dünyadaki açlık ve yoksulluğa dikkat çekmek ve lüks otellerde verilen iftarları protesto etmek için için Taksim Gezi Parkı’nda eylem yaptı.
Herhangi bir kuruluştan destek almayan grup üyeleri yanlarındaki getirdikleri iftariyelerle sofralarını kurdu. Çoğunluğunu İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu grup üyeleri akşam ezanının okunmasıyla iftarlarını dua ederek açtılar. Protesto için Taksim Gezi Parkı’na gelen grup üyeleri, otellerde sunulan pahalı iftarları protesto ederek, “Dünyada bu kadar yoksulluğun ve açlığın olduğu bir zamanda israfa karşıyız” dediler.
UÇURUMLARA DİKKAT ÇEKMEK İSTİYORLAR
Müslüman gençler adına açıklama yapan Ümit Aksu, geçtiğimiz Ramazan ayında da kardeşlik sofrası kurduklarını hatırlattı. Aksu, “Çağrımız yalnızca israfa karşı olmayı kapsamıyor. İnsanın insan olarak itibarını alaşağı eden bu üretim ilişkilerine hiçbir şekilde rıza göstermeyen bir ses yükseltmek istiyoruz” dedi.
“Bu seneki iftarımızda kime karşı olduğumuz kadar kimin yanında olduğumuzu da göstermek istiyoruz” diyen Aksu, “Ramazan vesilesiyle toplumumuzdaki uçurumlardan bir kaçına olsun temas etmek; işçi, evsiz ve göçmen abi, abla ve kardeşlerimizle bir program yaptık” şeklinde konuştu.
PROGRAM AÇIKLADILAR
Müslüman gençler, Ramazan ayı boyunca her cumartesi farklı bir parkta iftar sofrası kuracaklarını açıkladı.
Müslüman gençlerin programı şöyle; “28 Temmuz Cumartesi günü asgari yaşama mahkum edilen, haklarını aramaları engellenen, kolaylıkla işten atılan, iş cinayetlerine kurban edilen farklı iş yerlerinden işçilerle,
4 Ağustos Cumartesi günü, Tophane Parkında, sokaklarda yaşamak zorunda kalan, hakkını arayabileceği meşru zeminlere dahi sahip olmayan, devletin ilgili birimlerinin ‘dertlerine derman’ olmaktan ısrarla kaçındığı evsizlerle,
11 Ağustos Cumartesi günü, Tarlabaşı Kemer Hatun Cami’nin yanındaki parkta, daha iyi bir hayat umuduyla ülkelerinden kaçan, ama İstanbul’un kenar mahallelerine sıkışan, ne gidebilen ne kalabilen arafta yaşayan ve adaletsiz göçmen politikası yüzünden hukuken hükümsüz kalan, resmiyette olmayan ama her gün görüp karşılaşılan göçmen kardeşlerimizle birlikte iftar yapılacak.”
cnn’deki ablamız, “diyanet’in “lüks iftarlardan uzak durun!” uyarısının ardından, ilk protesto haftasonu gerçekleşti. ” diye başlıyor habere 🙂
diyanet’ten tebrik de aldınız mı kardeşler. bütün haberler birbirinden ilginç, en iyisi bu ama,diyanet çeşitli konularda haber salsın sonra kafamızı kullanıp protestodan protestoya koşalım…
bu eyleme katılan duyarlı arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz ve bu eylemden bizim haklarımız için destek vermeye gelen tüm arkadaşlara cok teşşekür ediyor ve desteklerinin devamını bekliyoruz
ben bir rose tekstil işcisiyim 3yıl düzensiz maaş aldıgımız halde birgün bizi 2aylık maaş ve tazminatlarımızın üzerine yatacaklarını hiç zannetmezdik kendi evimizdi patronlarımızdan daha cok biz mücadele ettik ve onlar fareydi gemiyi terkketti ve kaçtılar biz sesimizi duyuramazsak cocuklarımız bu düzende dahada kaybolacak ve herzaman haksızlıga ugrayacaklar.evet işyerlleri zarar edebilir kapanabilir ama çalışanlarının haklarını verıp gıtmelı kira veren var kredi ödeyen var her geçen gün zamlar geliyor işcilere bahanelerle zam verilmiyor.sürekli kanunlar cıkıyor üstelik bir gecede çıkabiliyor ama hiç işciyi fakiri koruyon yasa çıkmıyor.zengin daha zengin ortadurumdakiler fakirleşiyor fakirler ise açlıga mahkum oluyor bizim eylemlerimizde levent köşebaşı lüks lokanta önünde her cumartesi pazar saat 1930 2130 arası buluşuyoruz tüm arkadaşlardan destek bekliyoruz
bu pazar leventteydik. çok güzel bir iftar oldu. hem iftar vardı, hem de hakkı muhafaza etmek vardı. birde birbirinden güzel insanlar. inşallah önümüzdeki haftasonu da orada olacağım. haberdar olan tüm dostları bekleriz. hem haber verelim hem de haber etmeye çalışalım.
Allah rose tekstil işçilerinin yar ve yardımcısı olsun.
bu riyakarlık değil mi, neden medyada çıkmış mı çıkmamış mı diye haber yapıyorsunuz. bir daha gelmeyeceğim. samimiyetiniz bu kadarmış
önce şu yazıyı oku bak medya demişin madem:
http://www.emekveadalet.org/medyanin-gormek-istedigi-bizim-duymak-istedigimiz/
bir de email adresinin gerçek halini yazsan daha iyi olmaz mı? Yazışarak anlaşırdık.
kadircim samimiyet testine girmeden evvel insan bir bakar. herkesin, herşeyin “görünürlüğü” üzerinden prim yaptığı bir zamanda biz görünmemeye talipken senin bu atarın neye anlam veremedik. biz etkinliğin yansımalarını, katılma imkanı olmayan, uzaktan seyreden arkadaşlarımız için derliyoruz. hem de çok güvenilir bir kıstas olmasa da ne derece anlaşıldığımıza bakmak da iyi bir özeleştiri mekanizması sayılabilir. celallenmeye mahal yok yani. emrenin linkini verdiği yazı zaten senin (gibi) eleştirilere bianen yazıldı.
Bu tür haberlere her oluşum kendi sitesinde yer verir. İlle de kendisi medyada göründü, televizyona çıktı, meşhur oldu, diye değil. Duyulması gerektiğini düşündüğü bir sesin çarpık da olsa daha geniş kesimlerce duyulmasına istinaden böyle yapar. Ki geçen seneki iftarların da “medyaya yansıyanlar” haberleri yapılmıştı, siteyi azıcık kurcalayıp görebilirsiniz. Emek Adalet için yeni bir şey değil yani bu “riyakarlık”.
Bence Emek ve Adalet’in meselesi, direnişteki işçi abla ve abilerin, evsizlerin, göçmenlerin sesinin duyulması. Programdan anlaşılan bu en azından.
Anladığım kadarıyla Fatih-Saraçhane’deki “Kardeşlik İftarları 2: İşçilerle Buluşma İftarı”ndan haberiniz olmadı. Gelseydiniz, Emek ve Adalet Platformu’nun kimi nereye çıkarmaya çalıştığını anlar, ortada bir riyakarlık ya da şöhret hırsı olmadığını fark ederdiniz. Orada sadece işçiler ve yakınlarını iş kazalarında kaybedenler öne çıkarıldı, o da dertlerini anlatmaları, paylaşmaları için.
Bence Tophane’deki “Kardeşlik İftarları 3: Evsizlerle Buluşma İftarı”na gelin, riyakarlık-samimiyet konusunu orada biraz daha düşünün.
burayı okuyan bütün müslümanlara şunu söylemek isterim: bu iftara katılan kişiler, oruç tutmayanları değil oruç tutanları eleştiriyorlar ! hali vakti yerinde olan ibadetini yerine getiren müslümanları eleştireceğinize ibadetin i sini bile bilmeyenleri eleştirin önce. ayrıca sosyalist partisi genel başkanı olan kişi ergenekon terör örgütünün bir kolu olan devrimci karargah isimli örgütün yöneticisi olmaktan tutuklanmıştı. bu her şeyi açıklıyor…
site yöneticisine not: hiçbir hakaret ve saldırı içermeyen üstteki mesajım sadece görüşlerimi yansıtmaktadır. şimdi göreceğiz siz sadece işinize gelen mesajları mı yayınlıyorsunuz yoksa herkese aynı standardı mı uyguluyorsunuz?
Kolayca “her şeyi açıkla”madan önce sitede azıcık dolaşıp Emek ve Adalet Platformu’nun ilke ve faaliyetlerini incelemek daha hakperest bir tavır olur. Ulusalcı ve Ergenekoncu eleştirisi geçen sene de yapılmıştı. Salt “abdestli kapitalizm” eleştirisi yapmak, ulusalcı kanadın işi. Anladığım kadarıyla Emek ve Adalet Platformu, Müslüman halkın, TÜSİAD-MÜSİAD ayırt etmeden daha genel olarak kapitalizm belasından çektiklerine odaklanıyor. Oruç tutanlardan ziyade; işçisinin hakkını gasp edenleri, evsize hakkını vermeyenleri, göçmeni çaresiz bırakanları eleştiriyor. Ulusalcılarla Emek ve Adalet Platformu arasındaki farkı anlamak o kadar zor değil aslında. Biraz izan, biraz insaf yeter.
Unutmayın Sultan II. Abdülhamid’i eleştiren, Mehmet Akif ve Said Nursi gibi İslamcılar da vardı. Bugün AKP iktidarı çok iyi işler yapıyor olabilir. Yine de bazı işler düzgün gitmiyor olabilir. Düzgün gitmeyen işleri gündeme getiren, bunların düzelmesine çalışan herkesi “ulusalcı” ve “Ergenekoncu” diye yaftalayarak bir yere varamazsınız. Biri kıdem tazminatını neredeyse yok eden yasa tasarısını onaylamadı diye, kamu kurumlarının “asli iş”lerinin hukuksuz bir şekilde taşerona devredilmesini eleştirdi diye, evsizlerin yok sayılmasına ve kanuna göre kamunun görevi olan “evsizler evleri”nin açılmamasına karşı çıktı diye, Türkiye’nin bir göçmen politikası olmamasına dikkat çekti diye “ulusalcı” ya da “Ergenekoncu” olmaz. Bazı farkları görünmez kılmak kolayınıza gidiyor, işinize geliyor olabilir ama bu her şeyden önce hakperest bir tavır değil.
şimdi türkiye’de bir zengin var diyelim. bu kişi, ateist ve aynı zamanda fakir insanlara çok kötü davranıyor, içki, fuhuş, dolandırıcılık ve her türlü pisliği yapıyor. zaten ateist olduğu için bunları yapmasına bir engel yok kanunlar izin verdiği ölçüde.
bir de müslüman bir zengin var. fakir insanlara çok kötü davranmıyor ama aşırı iyi de davranmıyor. kendi parasıyla güzel bir hayat sürüyor. ama ibadetini de yapıyor, zekatını veriyor, orucunu namazını aksatmıyor. ailesine, vatanına düşkün normal bir insan.
işte bu iftara katılanlar ilk zengine hiçbir şey demiyorlar ama ikinci zengini eleştiriyorlar. ilk zengine niye birşey demiyorlar? çünkü adam zaten ateist, iftarla oruçla işi yok ki… sen ikinci zengini protesto etmiş oluyorsun sadece. bilmem anlatabildim mi? oyuna gelmeyelim. bu ülkede işçinin hakkını çalan patronlara bakarsanız hiçbirinin hanefi veya şafi müslüman olmadığını görürsünüz.
biz ergenekoncu demedik kimseye.
ergenekon terör örgütünün bir kolu olduğu kesinleşmiş bulunan devrimci karargah isimli yasadışı marksist-leninist-ateist ve pkk nın taşeronu olan silahlı terör örgütü “devrimci karargah” ın yönetici olmak suçundan tutuklanarak cezaevine girmiş sdp genel başkanı olan kişi bu iftarda ne arıyordu? diye soruyoruz.
burada yanlış olan hangisi? devrimci karargah marksist leninist değil mi?
pkk tarafından eğitilmiş bir örgüt değil mi?
yasadışı terör örgütü değil mi?
ergenekon ile ilişkisi yok mu?
sdp başkanı bu örgütten hapse girmedi mi?
hangisi yanlış? madem hak tan bahsediyorsun cevap ver hangisi yanlış. ama göçmenler, fakirler diye edebiyat yapmayalım. biz burada sosyo-ekonomik bir meseleyi değil, devrimci karargah örgütünün siyasi ideolojik yapısını ve karanlık ilişkilerini tartışıyoruz.
Rıdvan Turan ile ilgili bir savunumuz olamaz, her ne kadar söylediklerin kanıtlanamadığı için kendisi salıverilmiş olsa da. Medyanın manipülasyon yeteneğini de hesaba katarsak, bu tartışmanın sonu yok. Dolayısıyla kendisi ile ilgili herhangi bir iddiayı ne biz, ne de sen kanıtlayamazsın. Bunu geçelim.
Aynı iftara Yeşilay genel başkanı Muharrem Balcı da katıldı, bir konuşma yaptı. Mazlum-Der İstanbul il başkanı Cüneyt Sarıyaşar da konuşma yaptı. Mehmet Bekaroğlu abimiz iftarda yanımızdaydı, çoluk çocuk. Faruk Ünsal abi İstanbul’da olsaydı muhtemelen o da katılacaktı, geçen sene de o bir konuşma yapmıştı. Ümit Aktaş konuşma yaptı. Yani bunlar çıkıp konuşma yapanlar. Öylesine geilp oturanlar da değil. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Sofra da herkese açıktır. Sen de gelsen, oturup yiyebilirsin adabınla. Gelenlere kimlik sormuyoruz. 6-7 kişi de geldi Rıdvan Turan ile beraber iftara. Açık yani. Kaptın mı?
Ergenekon’dan önce, Roboski ile ilgili hiç bir açıklama yapmayan AKP var önünde. Sence neden hiç bir açıklama yapamadı? Özür bile dilemedi. Benim bildiğim AKP, ilk çıktığı zamanda olsaydı, bunun hesabını soracak düzeyde bir çıkış yapabilirdi. Neden yapmadı?
Ergenekonu uzakta arama. AKP/ergenekon ikiliği paradigması kalkmıştır. Geçmiş olsun.
marksist-leninist-ateist kişinin ergenekon ile ilişkisini hukuki olarak kanıtlayamayacağımı söylemişsin. doğrudur. ancak şunu unutma ki; şu an hiçkimse ne içerideki generalleri, ne add cileri, ne balyozcuları ne diğerlerinin ergenekon ile bağlantısını kanıtlayamaz. çünkü yargıtay tarafından cezası onanana dek herkes masumdur. ayrıca rıdvan turan beraat etmemiştir. tahliye olmuştur. bahsettiğim suçlamaya ilişkin kuvvetli şüpheler nedeniyle yargılanmaya devam ediyor. o zaman türkiyede ergenekon diye birşey yoktur çünkü hiçbirisi kanıtlanamaz mı diyelim?
ayrıca, diyorsun ki “isteyen gelir, o da şu da gelmiştir” vs. peki niye bu şahsın kocaman bir fotoğrafını sitene koyuyorsun, niye sdp isimli marksist-leninist-ateist bir partinin açıklamasını sitene koyuyorsun? cevap verirken sanki sizin bilginiz yokmuş da iftarı görmüş gelmiş gibi bir hava estirmene rağmen yaptığınız haber bu şahsın gelişine büyük önem verdiğinizi gösteriyor. niye dürüst olup bu şahıs ve bu şahsın partisi ile daimi bir irtibat içinde olduğunuz gerçeğini açıklamıyorsun?
türkiye sınırları içinde roboski isminde bir yer yok. bu pkk nın bir bölgeye verdiği isim sadece. sen pkk nın kavramları ile mi düşünüyorsun? biz insanları türk,kürt diye ayırmayız. ama gördüğüm kadarıyla sen ayırıyorsun. biz insanları kalbi temiz, imanı sağlam olanlar ve olmayanlar diye ayırırız. zaten ak parti nin kürt kökenli müslümanların yoğun yaşadığı yerlerden aldığı %55 oy insanlarımızın gerçekleri gördüğünü gösterdi. tabiidir ki laik, alevi, ateist ve zerdüşt kürtler de var ve onlar da eskiden chp yi destekliyorlardı bugün ise bdp yi…
ak parti nin ismini akp olarak yazman senin zihniyetin hakkında intiba oluşturmaya yeter. türkiyede kimler ak partiye akp diyorlar?
buradan benim ak parti yi çok savunduğum anlaşılmasın. ben de ak partinin pek çok şeyini yanlış buluyorum. ama ben ak partiyi komünistler, pkkcılar ve laikler gibi değil müslüman gibi eleştiririm. ak partinin hristiyan ve yahudilere verdiği tavizleri, turizm denen ahlaksız icraatları, filistinli kardeşlerimize yeterince yardım etmemesini, amerika ile sıkı fıkı olmasını, her kademede tessettürü serbest bırakmamasını eleştiririm. ben ak parti yi sizin gibi müslüman olduğu için değil tam müslüman olmadığı için eleştiririm. işte aramızdaki en büyük fark bu.
son olarak şunu söyleyeyim; türkiyede müslüman, samimi müslüman olan kürt kökenli insanların başına hiçbir şey gelmez. ama terör yapan, kavmiyetçilik yapan laik,sekülar, yani bir bakıma kürt chpciliği yapanların başı belaya girer. kanıtı her yerde… müslüman kürtler asla hiçbir gösteri yapmamıştır. kavmiyetçi istekleri yoktur.
ak parti = ergenekon demişsin. insaf. buna aklı başında olan herkes güler.
allasen insanları kalbi temiz olanlar-olmayanar diye nasıl ayırıyorsun hele bir anlat da biz de önümüzü net görelim. la havle yaa..
furkan kardeşim, siteye yazdığınız farklı yorumlarda rastladığım şu cümlelerinize dikkatinizi çekmek istiyorum.
“bu ülkede işçinin hakkını çalan patronlara bakarsanız hiçbirinin hanefi veya şafi müslüman olmadığını görürsünüz.”
“türkiyede müslüman, samimi müslüman olan kürt kökenli insanların başına hiçbir şey gelmez.”
“ak parti’nin ismini akp olarak yazman senin zihniyetin hakkında intiba oluşturmaya yeter.”
“[emek ve adalet platformu] ak parti’yi müslüman olduğu için eleştiriyor.”
“[emek ve adalet platformu] [rıdvan turan] ve [sosyalist demokrasi partisi] ile daimi bir irtibat içinde[dir].”
bu cümleler sizi cahil, kolaycı, dahası müfteri konumuna düşürüyor. lütfen yazarken biraz daha dikkatli olun.
hiçbir sıkıntı yok. ben iddia ediyorum :
1) türkiyedeki soyguncu,hortumcu,düzenbaz patronların %80 i ehlisünnet değildir. geri kalanlar zaten eski solculardır, ateisttirler veya yahudi ve masondurlar. isim isim saymaya gerek kalırsa çıkaralım türkiyedeki en zengin 100 kişi listesini ben size tek tek soyağaçlarını çıkarayım.
2) marksist-leninist-anarşist-feminist-ateist bir örgüt olan pkk nın ve onun destekçilerinin müslüman olmasını mı bekliyorsunuz ? tabi ki müslüman olmayan kürtler isyan ettikleri için ölüyorlar. bu sıfatlar benim yakıştırmam değil. pkk, marksist-leninist-ateist-feminist-anarşist olduğunu gururla söyleyen bir örgüt. apo kürtler zerdüşt olmalı ben de peygamberim diyordu. hem de kendi kitabında. resulullah efendimize haşa ağza alınmayacak hakaretler ediyordu kendi kitabında. inanmayan varsa ben kendi yasadışı kitap ve dergilerinden o kısımları göstereyim.
3) ak parti nin ismi, hem siyasal partiler kanunu gereğince hem kendi tüzüklerinde ak parti olarak kısaltılmıştır. türkiye’de chp,bdp ve ergenekoncu olduğu bilinen insanların dışında herkes ona ak parti der. diğerleri bilinçli olarak akp der. birkaç sene evvel böyle bir konu olmuştu. chp ye cahape demek ne kadar saçma ve kasıtlı ise ak partiye akp demek de o kadar kasıtlıdır.
4) sen ak partili siyasetçi ve işadamlarını ibadetlerini yaparken ibadetlerini ifa etme biçimi üzerinden acımasızca eleştirir isen ben tabi onu derim. ak partiyi niye suriye deki kardeşlerimize tam destek vermiyorsun, niye israil ile bütün ekonomik ilişkileri koparmıyorsun, niye başörtülü ve çarşaflı kardeşlerimiz hakim polis milletvekili olamıyor gibi şeyler ile eleştir başımın üstünde yerin var.
5) bu şahsın ergenekoncu olduğu yönünde çok kuvvetli şüpheler var. hüküm kesinleşmediği için öyledir diyemeyiz. ayrıca kendisi açıkça komünist, yani din düşmanı bir partinin başkanı. bu partinin gençlik militanlarının molotoflu eylemler yaptığına ilişkin görüntüleri samanyolu tv haberlerinde açıkça görebilirsin. bu kişinin büyük bir fotoğrafı asılmış ve sdp isimli odağın yazısı yayınlanmış. ayrıca başka bir sayfada bu şahıs ile bir röportaj tertiplenip yayınlanmış. çok özel bir ilgi alaka gösterilmiş. müslümanların molotflu, kürtçü, ateist bir kişi ile ne alakası olabilir? hem illa bir komünist arıyorsan müslümanlara saygı duyup haddini bilen komünistler de var. onlarla görüş. niye çok şüpheli ve tehlikeli bu yapı ile görüşüyorsun? altında ne var? bu karanlık bir durumdur.
hepsi belgeli, hepsi ispatlı, hepsi kendi ağızlarıyla bunu söylüyorlar. şimdi kim müfteri ?
Cevap olarak yazdığınız maddeler bütünüyle ilgisiz şeyler değil şüphesiz. Ama hiçbiri iddialarınıza delil teşkil edecek nitelikte de değil.
4. madde ile ilgili şu kampanya gözünüzden kaçmış herhalde. Onu hatırlatayım dedim.
“İmza Kampanyası: Başörtülü Kadınlardan Çalışma Hakkı Talebi”, http://www.emekveadalet.org/imza-kampanyasi-basortulu-kadinlardan-calisma-hakki-talebi/.
ak partinin ismine duyarlısın da roboskiden deyince neden tüylerin diken diken oluyor. roboskiye uludere ismini kemalistler verdi. oraya yüzlerce yıldır roboski deniyor zaten. sen ergenekoncularla aynı bilinç altına sahipsin. roboski köylüleri korucu olmalarına rağmen öldürüldüler. sen hiç birşeyi doğru ve yanlış olarak ayıramazsın. bu bilinçaltında doğrunun D si bile gezinmez. sen git idris naimin yanına, biz de kendi işimize bakalım.
rıdvan turanla bir bağlantımız yok. ama rıdvan turanı senin gibilere defalarca yeğlerim. yazısını baktım yapmaya çalıştığımız şeyi senden daha iyi anlamış. niyetini bilemem, onu sen de bilemezsin. yazdıklarına imzamı da koyarım. KCK ve devrimci karargah davaları çuval davalar. öyle olmasaydı hüseyin gülerce, büşra ersanlı’dan özür dilemezdi. ya da davutoğlu büşra hanımın tererüst olduğunu düşünmüyorum demezdi. sdp (o tarihte ödp içerisinde kemalist kliğe muhalefet ettiklerini biliyorum) 28 şubatta müslümanların yanında durmuş kişilerin kurduğu bir partidir. müslüman vefalı olmasını bilendir. yoksa hepimiz hüseyin gülerce gibi özür dilemek zorunda kalırız.
fakir-göçmen edebiyatı yok. somut işler var. uzaktan yorumla olmaz ki bunlar. edebiyat senin yaptığına denir. bana ne devrimci karargahtan ergenekondan. sosyo-ekonomik mesele tabi ki meselemiz göçmenler ve yoksullar deyince. sen lafı öbür tarafa çekiyorsun, başka argüman yok elinde. “bir de burdan zarf atalım, yemleyelim” durumları. belki tutar.
sapla saman karışmış furkangazze arkadaş. ama insan önce adını sanını mertçe ortaya koymalı. koymalı ki biz de bilelim kiminle muhatabız. türkiyede pkklı olmayan kürtler de ölüyor. hem de sayıları epey çokça. ceylan önkolu, uğur kaymazı, şerzan kurtu hatırlatırım sana. insaf etmeli, izan etmeli. akpartiye kendilerinin tüzükte belrittiği gibi yaklaşma zorunluluğumuz yok. türkçenin basit kuralları, gündelik dil alışkanları öyle tüzük numaralarıyla reklam sloganına çevrilemez. böyle dememek siyasal bir tercihtir, ama akpartili olmayan her siyasal tercih ergenekonculuk değildir. dün müslümanların elinden keleş çıktı, bomba bulundu diye kumpaslar yapılıp insanlar DGMlerde sürünüyordu, bugün aynısı başkalarının başına geliyor. memleket ileriye gidiyor olabilir ama iyiye gitmiyor. bir sürü masum insan o seyrettiğin televizyon haberleriyle, gastelerle hedefe konulup cezaevlerine tıkılıyor. 28 şubat da böyle medya haberleriyle yapılmıştı hatırlatırım. 11 eylülden sonra “terör” diye sayıklayanlardan ders almamışız. almamamışız belli ki, darbecileri, kemalistleri, ensemize binenleri yargılarken kendimiz de onların hükmetme, gadretme biçimlerine tav olmuş sağa sola ithamlar diziyoruz. müslümanlığından, tuttuğun yoldan çok eminsin furkangazze. bu kibre alamettir. kibirlenme, zira senden büyük Allah var. kendi yolunu başkalarına dayatmadan, senden değiller diye onlara saldırmazdan evvel düşün, zira Kitab’ımız akıl sahiplerine indirilmiş mübarek bir sözdür.
Kardeşlik İftarları, yöntemi sahici olduğu ölçüde karşılık bulan Otelönü iftarlarından devşirilen, yine sahici bir söz oldu bana kalırsa. Demek ki iyi bir eylemlilik, bir kardeşlik söylemi için de açıcı olabiliyor.
Kardeşilik iftarları sayesinde, kurulmaya gayret edilen hukuk, aynı zamanda bir vaat. Artık her sene, içimizden bir ses, bu kış evsizler için ne yaptın diye sormalı.
Meselenin medyaya yansıması dışında artık belediyelerin sokak iftarlarına başlamasına vesi olunması bile gerçekten güzel bir kazanı. kim gelmiş gitmiş çok öyle önemli değil aslında.
kardeşlik iftarları türkiyede sosyal adaleti gündemine alan tüm siyasal hareketler için, yeni bir siyasal söz ve ajanda vaadi. islami hareketin alışıldık eylem repertuarına, ufuk açıcı bir katkı, sekter ve tepeden inmeci değil aksine organik ve sıradan bir siyasalın inşası için güçlü bir adım, zorunlu göçle Kürdistan’dan batıdaki metropollere akın etmiş kürtleri, iç savaşlardan kaçarak türkiyeye sığınmış Afrikalı mültecileri, kimsesiz sokaklarda yaşayan evsizlere, haklarını aradıkları için yok yere işten atılan emekçileri aynı sofra etrafında buluşturan, lokmaları bölüştüren, adilce paylaşmaya davet eden bir çağrı.