Başörtülü Kadınlara Yönelik Taciz ve Saldırılara İlişkin Basın Açıklaması
İki hafta önce, Gezi Parkı olaylarının ilk günlerinde, Kabataş’ta beraberinde bebeği olan bir kadın, kalabalık bir grup tarafından saldırıya uğradı. Saldırganların, kendisine “başımıza ne geldiyse bundan geldi” diyerek saldırdığını belirten kadın, söz konusu şahıslar tarafından sokak ortasında darp edildiğini, hakaret ve tacize maruz kaldığını belirtti.
Bizler bu saldırıdan olay köşe yazıları ve röportajlara taşınmadan evvel haberdardık. Ve bu sebeple birçok katılımcıyla birlikte geçtiğimiz hafta, Kabataş’ta başlayıp Gezi Parkı’nda biten bir yürüyüşle tacizi kınadık. Mahremiyetin korunması talebine binaen olayın ayrıntılarını dile getirmedik. Fakat şu anda bu saldırı farklı yazarlar tarafından bir siyasi hesap malzemesi olarak kamuoyuna taşınmış durumdadır.
Biz bir kadının böyle vahşice bir saldırıya uğraması karşısında dehşete düştük. Kendisinin sırf başörtülü olarak orada bulunması dolayısıyla hedef alınması oldukça vahimdir. Bütün kadınlara karşı her türlü şiddetin karşısında durduğumuzu vurgularken, bugün bir kadına kıyafeti ve inancı nedeni ile böyle bir şiddeti reva gören zihniyeti lanetlemek için burada bulunmaktayız.
Bu saldırının münferit bir olay olmadığı ortadadır. Bu yüzden bahsedilen olayın sahihliğini ve ayrıntılarını tartışmanın bir anlamı yoktur. Hiçbir ayrıntı bu saldırıyı meşrulaştırmak amacıyla öne sürülemez.
Gezi Parkı için yapılan eylemlere polisin orantısız müdahalesi ve başbakanın uzlaşmaz tutumu hükümetin politikalarına karşı büyük bir öfke doğurmuştur. Son zamanlarda ülke genelinde yaşanan bu hareketlilik başörtülü kadınlara yönelik nefretin açığa çıkması için bir bahane olmuştur. Hükümete karşı oluşan bu öfkeden yararlanan bazı gruplar, Gezi parkının korunması için yürütülen mücadele ve parktaki ortamın kendisi ile bağdaşmayan bir şekilde, başörtülü kadınları hedef tahtasına oturtmuşlardır.
Söz konusu saldırının, saldırıya maruz kalan kadın ve ailesi için ne derece travmatik olduğunu anlıyor ve olayı açığa çıkarmak istemeyişlerini haklı buluyoruz. Ancak bugün gelinen noktada mesele iktidar partisi, devlet görevlileri ve bazı muhafazakar yazarlar tarafından propaganda ve miting malzemesi olarak kullanılmaktadır. Başörtülü kadınlar kamuda çalışamıyorken, başörtülü bir vekil tarafından temsil edilemiyor iken ve söz konusu siyasetçilerin ortada buna dair bir gündemleri yokken başörtüsünün bu süreçte ortaya çıkarılan kutuplaşmanın körüklenmesi için kullanılmasına karşı çıkıyoruz.
Bu saldırıyı kınarken, bu tip saldırıları gerçekleştiren tacizcilerle eylemcilerin bir tutulmasına karşı çıkıyoruz. Gezi hareketliliğine dair olumlu ya da olumsuz bir kanaate sahip olmak bu tarz bir saptırma ve yönlendirmeyi (hiç bir taraf için) meşru kılamaz.
Hükümetin yapması gereken, yaşanan olayı kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanmak değil, bu vahşetin sorumlularını bir an evvel bulmak ve cezalandırmaktır. Yaşanmış bir tacizin üzerini “yoktur” diyerek örtmek ne kadar adaletsizce ise, bunu bir siyasi malzemeye dönüştürmek de bir o kadar ahlaksızcadır. Ne başörtülü kadınların tacize uğramasını ne de başkalarının kadınlara karşı gerçekleşen tacizler ve zulüm üzerinden prim yapmasını kabul etmiyoruz.
Son olarak yaşanan taciz ve saldırıyı medyaya taşıyan gazetecilere sesleniyoruz: Bir suçu ortaya çıkardıktan sonra sorumluların bulunması için yetkililere baskı yapmak yerine, Gezi Parkı eylemcilerinin hiçbirinin “masum olmadığı” sonucuna vararak, kitleleri bu mesele üzerinden rövanşist bir tepki ile doldurup mitinglere yönlendirilmesi kabul edilemez.
Biz Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar olarak başörtülü kadınların bu ortamda yaşadıkları şiddet ve tacizi, aynı şiddet ve taciz dindar erkeklere yönelmediği için, kadına karşı şiddetin bir tezahürü olarak ele alıyoruz. İnancımıza, bedenimize, giyim kuşamımıza yönelik her türlü zulüm, şiddet, taciz ve saldırıyı lanetliyoruz.
(Facebook sayfası için tıklayınız)
Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar İnisiyatifi
15. 06. 2013 14:00
Fatih İtfaiye Parkı
şüphesiz bu ve benzeri saldırıları kınıyorum. fakat aklıma şu geliyor. gezi’de aptesini yapanları, camide içki içenleri vb tespit edenler, üstelik kabataş gibi her yeri kameralarla donatılmış bir yerdeki bu saldırıyı yapanları niye bulamıyorlar, acaba bu da bir provokatif eylem olmasın?