1 Mayıs’ta İBB Önünde Müdahale

“Emek Adalet 1 Mayıs’ta Sokakları Birbirine Kattı” başlıklı yazımız içn tıklayın.

Bir 1 Mayıs’ı daha geride bıraktık.

1 Mayıs’ta Taksim’e çıkma-çıkarmama meselesi çok konuşulmuştu. Taksim’e yürümek isteyenlere polisin geçit vermeyeceği söylendi. Ama gördük ki, Taksim’e yürüsün yürümesin, Gayrettepe’de, Beşiktaş’ta, hatta Fatih’te polis şiddeti herhangi bir rasyonalitesi olmadan kendini gösterdi.

Biz de, 1 Mayıs sabahı saat 9 civarında Çapa Tıp Fakültesi önünde, Taşişder, İşçider ve Emek ve Adalet Platformu olarak buluştuk. Taşişder’den Güneş Cengiz bir açıklama yaptı.

Birlikte oluşturduğumuz kortejle, sloganlar ve müzikler eşliğinde Aksaray’a doğru yürümeye başladık. Kortejin en önünde, sırtındaki iki küfenin birinde üzerinde devlet, diğerinde taşeron şirket yazan iki dev yükü sırtlanmış bir taşeron işçi arkadaş yürüdü. En çok “taşeron işçisi köle değildir” ve “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı. Yol üstündeki Fındıkzade PTT şubesi önünde bir açıklama yapıldı ve 2 aydır maaşını alamayan, eski ve yeni taşeron firmadan şikayetçi olan, bu yüzden geçtiğimiz günlerde Sirkeci’deki Büyük Postane önünde eylem yapan işçilere destek verildi.

Sonraki durağımız Aksaray’daki İSKİ binası oldu. Yine kortej adına, binanın önünde halaylar ve sloganlar eşliğinde İSKİ’de uygulanan taşeronluk sitemine ve işçilerin sorunlarına değinen bir konuşma yapıldı. Sonrasında yürüyüşümüze devam edip Saraçhane’deki İBB binasının önüne geldik. Yürüyüş boyunca yanımızda dört beş polis görevli bulunuyordu, ancak belediye binasının önünde oldukça kalabalık bir polis grubu ile karşılaştık. Basın açıklamasını yapacağımız yere yaklaştığımızda polisler arasında bir hareketlenme olduğunu gözlemledik. Polis grubunun içerisinde o bölgede sabit olarak duran görevliler olduğu gibi özellikle 1 Mayıs’ta görevlendirilmek üzere il dışından geldiklerini söyleyen polisler de vardı. Bütün grup adına Adnan Kondak, işçilerin sorunlarına değinen bir açıklama yaptı.

Sonrasında, 1 Mayıs’ta Taksim’e gitmenin neden önemli olduğunu hatırlatarak gelmek isteyenlerle birlikte Taksim’e gideceğimizi belirttik. Bundan sonra yürümeye niyetlendiğimiz sırada Çevik Kuvvet ekipleri grubumuzun önüne geçti ve dağılmamız gerektiğini söyledi. Oysa bizden az önce Anti-Kapitalist Müslümanlar ve daha önce HKP kortejleri Unkapanı’na doğru serbestçe geçebilmişlerdi. Polis yetkilileri ile konu hakkında tartışmaya başladık. Bu sırada Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı M. Cüneyt Sarıyaşar gelerek durumu gözlemledi. Polisin bu uygulamasının hukuki olmadığını, keyfi olduğunu belirtti. Ancak yetkili polis memuru, valinin kesin emri olduğunu ve izin vermeyeceklerini belirtti. İsmini ısrarla istememize rağmen vermeyen yetkili -ki sicil numarası omzunda yazmıyordu- kaldırıma çıkmamızı ve dağılmamızı söyledi. Grup olarak bulunduğumuz yere oturarak pasif direnişe geçtik.

Konu hakkında müzakereler devam ederken polisin “süpürüyoruz” komutuyla birlikte etrafımıza kurulu olan halka daraltılmaya ve gruptaki arkadaşlar tartaklanmaya başladı. Mukavemeti kırmak için üzerinde “yüze doğrudan sıkmayınız” yazan biber gazları arkadaşlarımızın yüzlerine boca edildi. Bazı kadın arkadaşlarımız uzun süre yerde ve zor durumda kaldılar. Bu müdahale yüzünden ne yazık ki iki arkadaşımız yaralandı. Kaldırım üzerine “süpürüldükten” sonra oturma eylemimize devam ettik. Yaklaşık yarım saat sonra bir arkadaşımız yaşadığımız durumu tel’in eden güzel bir dua yaptı ve Fatiha okuduktan sonra Fatih’e doğru ayrıldık.