Göçmen Meselesinde Son Durum
Akbelen’den Cudi’ye hükümetin baskıcı politikalarına şahit olduğumuz şu günlerde yine aynı güçler göçmenlere karşı bir “sessiz kırım” operasyonu yürütüyor. Göçmenlerin emeklerini istismar eden iktidar, muhalefetten devraldığı ırkçı politikalarla şimdi de onların emeğini sömürdükten sonra onları kullanıp atmaya çalışıyor. Kamuoyu ise halen sessizliğini koruyor.
2015 yılından beri Suriye’de süren iç savaş sebebiyle Türkiye’ye sığınan Suriyeli göçmenler, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde siyasiler tarafından çokça gündem edilmişti. Özellikle muhalefet kendi seçim propagandasını göçmenlerin dönüşü üzerine kurgulamıştı. Bu seçim atmosferinde yükselen ırkçı rüzgâr, şimdilerde iktidar tarafından devralınarak, “gönüllü dönüş” kılıfı altında göçmenlerin yaşam alanlarını kısıtlamaya devam ediyor. Yaptığımız görüşmelerden detayları sizlere aktarıyoruz.
“Otobüste çocuklarımla konuşamaz hale geldim.”
Yükselen ırkçı rüzgâr sebebiyle zaten kabuklarına çekilmiş olan Suriyeli göçmenler, otobüste dahi kendi çocuklarına seslenemez hale getirildi. Suriyeli göçmen arkadaşlarımızdan duyduklarımıza göre göçmenler polis kontrolünün olduğu yerlerden uzak dursalar dahi, konuştukları dil sebebiyle ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Aynı şekilde bir Suriyeli göçmenin, sırf otobüste oğluna Arapça “sus” dediği için, bu sıralar oldukça dillendirilen “burası Türkiye” nutuklarına maruz kalarak nasıl ayrımcılığa uğradığını öğrendim. Öyle ki “Otobüste çocuklarımla konuşamaz hale geldim.” diyor.
Dikkatlerimizi sürekli oradan oraya çevirmek zorunda kaldığımız şu dönemde hâkim ırkçı söylemin nasıl da içimize işlediğini görebiliyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle her köşesine kadar bu ayrımcı politikaya batmanın bedelini ise yine madun bırakılmış göçmenler ödüyor. Tereddüt etmeksizin köylülerin üzerine yürüyebilen, ormanları yakabilen iktidar odakları bu kargaşa içinde sessiz sedasız, madun haline getirdiği göçmenlerin bu halinden de istifade ederek sessiz bir kırım yürütüyor.
Gönüllü geri dönüş ne kadar “gönüllü?”
Geçtiğimiz günlerde hükümet yetkilileri ardı ardınca “göçmenlerin gönüllü geri dönüşü” hakkında açıklamalar yaptı.[1]https://www.sondakika.com/politika/haber-siginmacilarin-geri-donus-ve-konut-projeleri-16159889/ Medyaya verilen mesajda dönüşlerin gönüllü olarak gerçekleştirildiği vurgulansa[2]https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-61307585 da göçmenlerden edindiğim bilgiler tam ters yönde. Afrikalı göçmenler de dahil olmak üzere ülkedeki tüm göçmenler için devlet, kontrolleri arttırmış durumda. 24 Eylül’e dek ise kayıtlı göçmenlere kayıtlı oldukları ile dönmeleri için mühlet verilmiş. 24 Eylül’den sonra kontrollerin sıklaşacağını duyuyoruz.
Göçmenler polis korkusundan markete dahi gidemediklerinden yakınıyorlar. Bu durum genel bir tedirginliğe sebep oluyor göçmenler arasında. Sosyal medyada yayınlanan haberlerin yorum kısımlarında “Kılıçdaroğlu daha merhametli davranırdı,” minvalinde yorumlar görmek de pekala mümkün bugünlerde. Seçim döneminde ayrımcı söylemi besleyen muhalefetin halkta yarattığı etkiyi devralan iktidar, her kanaldan korku pompalamaya devam ediyor.
Polisin “misafirlik bitti” deyip geçici kimlikleri yırttığı iddiası
Suriyeli göçmenler polisin, uluslararası tanınırlığa sahip geçici koruma belgelerini dahi yırtıp atarak kendilerini zorla gönderilmeye mecbur ettiklerini vurguluyorlar. Öyle ki polis, kaçak göçmenlerin yanında 5’te 1 oranında belgeli ve geçici koruma statüsüne sahip göçmenleri de güvende olmayan İdlip, Afrin ve hatta Halep gibi bölgelere yolluyor. Bu bölgelerde kimi zaman çatışmalar sürerken bir yandan da iş imkânı yok denecek kadar az. Hatta oradaki insanlar günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdalar. Gönderme sırasında göçmenler polis şiddetinden de oldukça muzdaripler. Geri gönderme sırasında burada kalan akrabalarına, evlatlarına ve eşlerine dahi ulaşamayan göçmenler oldukça zor bir durumda kalıyorlar. Ayrıca Geri Gönderme merkezlerine avukatların girmesi dahi zorlaştırılmış durumda.
Cuma namazına dahi gitmekte tereddüt ediyorlar
Göçmenlerin kullandığı sosyal medya platformlarından yayımlanan bir fetvaya göre, geri gönderme tehlikesi ile karşı karşıya olan göçmenler Cuma namazına camiye gitmeyip evlerinden öğle namazlarını eda edebiliyorlar.[3]https://orient-news.net/ar/news_show/204638 Mevzubahis fetva, Türkiye’de yaşanan durumun bir özeti. Öyle ki Müslümanlarca farz olarak sayılan Cuma namazının tehlike durumunda iptali ise istisnai ve gergin bir durumu işaret ediyor. Nitekim, dini diskuru bu denli sık kullanan hükümetin böyle bir duruma sebep olması ise izlenen politikaları anlama hususunda oldukça önemli bir noktayı gösteriyor. Aynı şekilde, 2015’ten bu yana düzensiz ve güvencesiz bir şekilde çalışmaya mecbur edilen göçmenler, şimdi onlara olan ihtiyaç kalmayınca yukarıda zikrettiğimiz şekilde göçe zorlanıyor. Bu noktada hükümetin dini diskuru ne amaçla kullandığını açıklamak ise izahtan vareste.
Geri Gönderme Merkezlerine avukat dahi giremiyor
Polis tarafından alıkonulan göçmenler, sınır dışı edilmeden önce Geri Gönderme Merkezlerine götürülüyorlar. Bu merkezler kamuoyunda pek bilinmediği için oradaki göçmenlerin durumları ise açığa çıkmıyor. Avukatların bile girişi sınırlandırılmış halde. Geri Gönderme Merkezleri ise cezaevinden hallice yerler. Buraya gönderilen yemeklerin bozuk olduğu ve göçmenlerin burada barınma noktasında çeşitli zorluklar yaşıyorlar.