“Emek Var, Hak Yok”
Taşeronluk son zamanlarda çokça gündem geliyor, bu elbette iyi bir şey. Ama bazen yapılan tüm analizlerin ortasında aslında bahsedilen sorunların sahici sorunlar olduğunu ve milyonlarca insanın bu sorunun bir parçası olduğunu atlayabiliyoruz. Çünkü taşeronuk denen belanın asıl muhatapları yani taşeron işçiler medyada çok da görünür olamıyorlar. Soma katliamının ardından Ahmet Hakan’ın sunduğu tarafsız bölge programına konuk olarak Soma’lı bir maden işçisi de katılmıştı. Görmeye hiç de alışık olmadığımız bu durumla karşılaşınca bir daha fark ettim ki, işçi meselelerinde uzmanlar, akademisyenler, sendikacılar dışında işçilerin konuştuğunu göremiyoruz. Hatta ana akım medyada bir işçinin çıkıp konuşması ve üstüne üstlük konuk olması tuhafımıza gidebiliyor. El-Cezire’nin haberi bundan dolayı çok kıymetli ve bizlere taşeronluk denen belanın iç yüzünü yani hakikatini gösteriyor, hem de taşeron işçilerin ağzından.
Emek var hak yok
Son 10 yılda taşeron işçi sayısı iki kattan fazla arttı. Kamuda özel sektörden daha çok taşeron işçi var. Kanunen yıllık izin, tazminat, sendika hakları var. Ama bu haklar fiilen yok.
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin karanlık alt katlarından birindeki kapı, temizlik işçilerinin penceresiz odasına açılıyor. Odadaki işçilerden biri 33 Yaşındaki Nurşen Gören. Sekiz yıldır taşeron temizlik işçisi olarak çalışıyor. Ayda kazandığı 1050 TL ile evinin kirasını ödemeye, iki çocuğunu okutmaya çalışıyor.
Maslak’taki gökdelenlerin gölgesinde buluştuğumuz 46 yaşındaki taşeron inşaat işçisi T.Y. de kendi deyişiyle hayalinde bile göremeyeceği evlerin inşaatında çalışıyor. Birkaç gün önce şantiyede iş kazasında arkadaşını kaybetmiş. İki günlük yasın ardından yeniden işbaşındalar mecburen. Her şey ekmek parası için. Günlük 70 TL olan yevmiyesiyle Diyarbakır’daki ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor.
Taşeronluk 10 yılda iki katına çıktı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de kamuda 661 bin, özel sektörde 572 bin taşeron işçi çalışıyor. 2003’te işçi sayısı 450 binken, bugün 1 milyonun üzerine çıktı. Kamudaki taşeron işçi sayısı da özeldeki işçi sayısını geçti. Kanunda ‘alt işverenlik’ adı ile tanımlanan taşeron sistemi Soma’da 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasının ardından yeniden tartışılıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın bir süredir birlikte hazırladığı yasa taslağında ise taşeron işçilik sistemiyle ilgili pek çok düzenleme olacak.
İşçiler koşullarını anlattı
Taşeronluğun en yaygın olduğu kamuda temizlik, özelde ise inşaat sektöründe çalışan iki işçi ile bir araya geldik. İşverenin yıllık izin ve kıdem tazminatı vermemek için bir yıllık ya da daha az süreli yaptığı iş sözleşmelerini, haklarının sıfırlanması için aynı kişiye ait olmasına karşın farklı isimlerdeki pek çok şirket arasında mekik dokuduklarını, kanunen önlerinde engel olmamasına karşın sendikalaşamamalarını ve çalışma koşullarını dinledik.
Ek işe gitmese…
12 çocuklu bir ailenin kızlarından biri olan Nurşen Gören, 2006’dan bu yana İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde temizlik işçisi olarak çalışıyor. Eşinden ayrı. Ayda kazandığı 1050 TL ile 550 TL olan kirasını ödüyor, iki çocuğunu okutuyor. Daha doğrusu tek başına yaşam mücadelesi veriyor. Kimi zaman işten sonra da evlere ya da işyerlerine temizliğe gidiyor. İlkokul mezunu olan Gören açıktan ortaokulu bitirmiş, şimdi ise açık lisede okuyor. Çalıştığı hastanede buluştuğumuzda ertesi gün açık lise sınavı vardı. Ancak o, ek iş olarak ev temizliğine gideceği için sınava giremeyeceğini söyledi.
Mahkeme kararıyla yıllık izin hakkı
Dört yıl öncesine kadar daha ağır koşullarda çalışan Gören, diğer taşeron işçilerden biraz daha şanslı. Çünkü Taşeron İşçiler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin verdiği hukuk mücadelesi sonrasında var olan haklarını kullanmaya başlamış. Haftada 59 saat olan çalışma süresi artık 45 saat. Altı gün çalışıyor. Uzun yıllar hiç yıllık izin kullanmadan çalışmış ancak şimdi yıllık izin de kullanabiliyor. Kendi deyişiyle biraz daha insan muamelesi görüyorlar.
“Çocuklarım da taşeron olmasın”
Kimi zaman üç aylık, kimi zaman bir yıllık iş sözleşmeleri yapıldığını anlatan Gören’in en büyük isteği çocuklarının farklı bir geleceğinin olması:
“Biri 11, diğeri 14 yaşında iki çocuğum var. Okuldan istenen paraları ödeyemiyorum. Her birine ancak günlük 2,5 TL harçlık verebiliyorum. Markete gitmiyoruz. Alışverişimiz kısıtlı. Makarna ve bulgura dayanıyoruz. Eti ise kurbanlıklardan verilenlerle yiyebiliyoruz. Çocuklarım için büyük hayaller kuramıyorum. Mesela büyük oğlum sekizinci sınıfta ama dershaneye yollayamadım. Şartlarım başka olsa onların hayatları da, başarıları da çok farklı olurdu. Siz de taşeron işçi olmak istemiyorsanız derslerinize sarılın, diyorum. Küçük oğlumu işe de getirdim, görsün istedim şartlarımı. Çöp topladığımı da gördü. Görsün ki, okusun istedim.”
Oturdukları apartmandaki bodrum katı 50 bin TL’ye satılık. Ancak Gören rutubet kokulu o evi bile satın alacak hayaller kuramadığını anlatıyor.
“Her yer taşeron”
T.Y, çalıştığı inşaatta iş güvenliği hakkında işçilerin bilgisi olmadığını söylüyor. Fotoğraf: Umay Aktaş Salman/Al Jazeera Türk
T. Y, işadamı Ali Ağaoğlu’nun 1453 Maslak şantiyesinde çalışıyor. Geçen hafta şantiyede yaşanan iş kazasında arkadaşı başına demir düştüğü için hayatını kaybetti. İşinden olmaktan çekindiği için ismini yayınlamıyoruz.
İki günlük yasın ardından işbaşı yaptığı gün paydos sırasında Maslak’taki gökdelenlerin gölgesinde buluşuyoruz. 1990 yılında Diyarbakır ve çevre illerde taşeron inşaat işçisi olarak çalışmaya başlayan T.Y, 2001 yılında evlendikten sonra bırakmış mesleğini. Karpuz satmaya başlayan T.Y dokuz ay önce İstanbul’ a gelerek yeniden başlamış inşaat işçiliğine. Tek derdi ailesinin geçimini sağlamak. Kendi şantiyedeki konteynırda, eşi ve iki çocuğuysa Diyarbakır’da kayınpederinin evinde kalıyor.
“Sigortalar düşük ücretten yatırılıyor”
Eskiden taşeron işçiliğin bu kadar yaygın olmadığını anlatan T.Y, “Şimdi sadece inşaat değil her taraf taşeron. Belediyeler, hastaneler, pek çok yerde taşeron işçi çalışıyor” diyor. Şantiyede yaklaşık 1000 işçi ve yedi, sekiz tane de taşeron firma olduğunu söyleyen T. Y en büyük sıkıntılarının sigortalarının düşük ücret üzerinden yatırılması olduğunu anlatıyor:
“Çalıştığı işe ve yılına göre günlük yevmiyen değişiyor. Benimki 70 TL. Ancak daha fazlasını da kazansan, sigortan asgari ücret üzerinden. Paranın geri kalanı elden veriliyor. Sabah 07.00’de başlıyoruz, akşam 16.45’te paydos ediyoruz. Çalıştığın gün kadar para alıyorsun. O yüzden izin kullandığımız zaman bizden gidiyor. Pek çok kişi izin kullanmamaya çalışıyor. Kendime ayırdığım bir sigara param var, kalanını memlekete yolluyorum.”
T.Y çalışan işçilerin de iş güvenliği konusunda bilgili olmadığını, her şeyin formalite olarak yapıldığını söylüyor. İş güvenliği sınavı yapıldığında soruların cevaplarının söylendiğini anlatıyor.
Çelik: Yasayı kamu ihlal ediyor
Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Öğretim Üyesi Doç.Dr. Aziz Çelik, taşeron işçilerin yıllık izin, sendika ve kıdem tazminatı hakkı olduğunun altını çizerek, iş yasasının ‘asıl işte’ taşeron çalıştırılmasına yönelik çizdiği sınırı da başta kamunun ihlal etiğini söylüyor:
“Öncelikle kamunun, iş yasasının ikinci maddesindeki sınırlamaya uygun davranması gerekiyor. Yani istisnai uygulama dışında asıl işte taşeron çalıştırmaması ve buna izin vermemesi gerekiyor. Ancak başta hastaneler ve belediyeler olmak üzere asıl işlerde taşeron işçiler çalışıyor. Bu konuda pek çok yargı kararı çıktı. Mahkeme asıl işte taşeron çalıştırılmasının hileli olduğunu ve kişilerin kamu kadrosuna geçirilmesini karara bağlıyor. Çoğu zaman yargı kararları da uygulanmıyor. Taşeron işçinin sendika, kıdem tazminatı ve yıllık izin hakkı var. İş mevzuatı şu anda alt işveren işçisi, diğer işçi diye bir ayrım yapmıyor. Ancak uygulamalarda yerine getirilmiyor.”
Taşeron ucuz işgücü
Çelik de işçinin kıdem tazminatı hakkının engellendiğini vurguluyor:
“İşçi bir yerde yıllardır çalışıyor ama 11 ayda sözleşme yeniden yapıldığı için hileli şekilde bunun kıdem tazminatı ödenmesinden kaçınılıyor. Aslında şu an var olan yasadaki sınırlamalara uyulsa başka değişiklik yapmadan da bu sorun çözülebilir. Taşeron şirketlerde sendikasızlaşmayı daha kolay yapabiliyor oldukları için tercih ediliyor. Aynı zamanda ucuz işgücü. Yani taşeron işçi çalıştırılması, iş yasasında öngörüldüğü gibi teknik nedenden, uzmanlık gerektiren alanlardan kaynaklanmıyor.”
“Kadrolu, taşeronun iki katı fazla para alıyor”
Cemal Bilgin, hasta bakıcı olarak çalıştığı 14 sene de taşeron firmanın farklı isimler kullandığını anlatıp, giriş kartlarını gösteriyor.
Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı 14 senedir taşeron hastabakıcı olarak çalışan Cemal Bilgin’in anlattıkları da asıl işlerde taşeron çalıştırmanın sıkıntılarını gözler önüne seriyor:
“Çapa’da bin 100’den fazla taşeron işçi var. Tıbbi sekreterler, hastabakıcılar, laborantlar bile taşeron. 2011’e kadar hemşireler de taşerondu. Sonra onlar kadroya alındı. Taşeron olmayan bir laborant ek ödeme ile 2 bin 700 TL’ye kadar maaş alırken, aynı işi yapan taşeron bin 300 TL alıyor. Kadrolu hastabakıcı 2 bin TL alırken, taşeron hastabakıcı bin 110 TL alıyor. Oysa yapılan iş aynı. Sağlık işi süreklilik ister. Yoksa hastayı da, çalışanı da tehlikeye atarsınız.”
Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/emek-var-hak-yok