Boğaziçi’nde “Afrin Lokumu Hadisesi”nin Yıldönümünde Basın Açıklaması Yapıldı
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bir sene önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu komünist gençleri okutmayacağız” açıklaması üzerine üniversite içinde birçok gözaltının ve tutuklamaların yaşandığı “Afrin lokumu hadisesi” ile ilgili bir basın açıklaması düzenlediler. Gerçekleştirilen basın açıklamasında Barış için Akademisyenler Bildirisi sonrasında yargılanan hocalarından da bahseden öğrenciler “Saray Savaş, Halklar Barış İstiyor” ve “Boğaziçi Biat Etmeyecek” sloganlarını attı.
Açıklamaya müteakiben öğrenciler okulda bildiri dağıttılar. Boğaziçi Üniversitesi’nden Öğrenciler imzası ile yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:
ÜNİVERSİTELER SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞINA TESLİM OLMAYACAK
Bundan tam bir sene önce bugün, bu meydanda, tutanaklara ve hafızalara “lokum hadisesi” olarak geçen olayı yaşadık. Hafızalarımızı tazelemek ve sözümüzü yinelemek adına tekrar buradayız. Geçen sene 19 Mart’ta, tam burada bir grup savaş çığırtkanı, Afrin Lokumu yazılı bir masa açtı. Sosyal medyadan da “masayı açtık keyif sigarası içiyoruz” mesajları atan bu grup, savaşı kutsayan ve üniversitede şovenizmi yükseltmeye çalışan bir gösteride bulundu. Halklar arasındaki savaşlara karşı olan bir grup öğrenci de bu provokatif gösteriye protesto ile karşılık verdi.
Olayların hemen ertesinde, Boğaziçi’nin kayyum yönetimi, protestocu öğrencileri açıkça hedef gösteren açıklamalarda bulundu. İktidarın Boğaziçi komiseri olan kayyum yönetimi bunları yaparken, saraydaki de “bu komünist, terörist öğrencileri okutmayacağız” sözleri ile üniversitede yaşanan gözaltı, tutuklama ve işkence furyasının işaret fişeğini yakmış oldu. Bu hedef göstermeler sonucunda, gerek Boğaziçi yurtlarına ve öğrenci evlerine düzenlenen baskınlar, gerekse protesto eylemleri sonucunda 50’ye yakın arkadaşımız gözaltına alındı. Bazı arkadaşlarımız gözaltı sırasında psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kaldı. Süreç sonunda 14 arkadaşımız tutuklanarak, iki ayı aşkın bir süre cezaevinde tutuldu.
Boğaziçi’nde yaşadıklarımızın şahsi ve benzersiz olmadığını ilk andan beri biliyoruz. Son zamanlarda haklarında cezalar yağdırılan Barış Akademisyenleri davalarında da görüyoruz ki, saray iktidarı üniversiteler de dahil olmak üzere kendine yönelik her muhalif sesi boğmaya çalışmaktadır. Bunun altında yatan neden de; içeride ve uluslararası arenada gitgide yalnızlaşan Erdoğan’ın, her geçen gün yeni düşmanlar icat etmeye mahkum halde olmasıdır. Öyle ki, son 8 Mart eylemi sonrası “ezanı protesto eden kadınlar” sözleriyle, bu arayışının boyutlarını gözler önüne sermiştir. Bizler, savaşı, ayrımcılığı kışkırtan politikaların ve söylemlerin nelere sebebiyet verebildiğine, geçtiğimiz günlerde Yeni Zelanda’da yaşanan insanlık dışı katliamda bir kez daha tanıklık ettik. Bizler bugün, Yeni Zelanda’da Müslüman, Ortadoğu’da Kürt ve Filistinli, Avrupa’da göçmen olmalıyız. Bir yerde muktedir olup, halklar arasında savaşı ve ayrımcılığı kışkırtırken; başka coğrafyalardaki insanlık trajedilerini siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanmak riyakarlıktır. Bunun altını kalınca çiziyoruz.
Bir sene önce, AKP kongrelerinde bizleri hedef gösteren Erdoğan; “Bu gençlerle iltisaklı olan hocalar hakkında da gerekeni yapacağız” diye buyuruyordu. Evet, bizler, imzasını çekmesi halinde ceza almayacağını bile bile barış talebinde ısrarcı olan akademisyenlerin tamamı ile iltisaklıyız. Bizler, suç işlediğini düşünmediği için hükmün ertelenmesini kabul etmeyen ve hapis cezası kesinleşen Füsun Üstel hocamız ile iltisaklıyız. Bizler, yaşamına son veren barış imzacısı Mehmet Fatih Traş ile iltisaklıyız. Anısını yaşatacağız. Bizler, kampüslerde veya alternatif akademilerde, tüm baskılara rağmen düşüncelerini ifade etmekten geri durmayan tüm akademisyenler ve öğrenciler ile iltisaklıyız. Bizler, geleceğin özgür toplumunu kurmakta ısrarcı olan kadınların, emekçilerin, gençlerin ve bir bütün halinde ezilenlerin mücadelesi ile iltisaklıyız.
Boğmaya çalıştığınız sesimizi daha da gürleştirerek bir kez daha haykırıyoruz: Zulüm varsa direniş de vardır, bunu biliyoruz ve hakikatimizi bu yönde belirliyoruz. Haksız savaşların karşısında durmaya, hakikat ve adaletin sesini yükseltmeye aynı kararlılıkla devam etmeye bir kez daha söz veriyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Öğrenciler
Allah kolaylık versin. Ocağı diri tutmak ve geleceğe taşımak bile şimdiki zamanlar için az şey değil. Tebrikler.