Müslüman Öğrenciler Buluşuyor – 6 Şehir Üniversitesi’nde Gerçekleşti
MÖB-6 Şihab Cemiyetinin çağrısı ile geçtiğimiz pazar günü Şehir Üniversitesinde gerçekleşti. Farklı üniversitelerden öğrencilerin bir araya geldiği toplantının konusu ise “Mülteci Algısı” idi. Program 3 kişinin sunumu, yapılan çalışmaların tanıtılması ve forum kısmında yapılan tartışmalar ile son buldu.
“Alan el veren el ilişkisindense hak sahibi olmalılar!”
Mültecinin Hukuki Statüsü ve Mülteci Algısı başlıklı bir sunum yapan Mualla Refia Bulut, uluslararası anlaşmalara göre ve Türkiye’nin iç hukukuna göre “Mültecilik” kavramına ve mültecinin haklarına değindi. Türkiye’nin de taraf olduğu 1951 Cenevre sözleşmesine göre, yalnızca Avrupa Konseyi ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeni ile gelenlerin mültecilik statüsü kazandığını aktaran Bulut, Türkiye’deki mülteci sayısının 50-60 civarı olduğunu belirtti. Avrupa dışından gelenlere ise “Şartlı Mülteci” statüsü verildiğini söyleyen Bulut sözlerine şöyle devam etti:
“Suriyeli mülteciler geçici koruma statüsündeler. Kendilerine mülteci statüsüne göre çok düşük seviyede bir koruma sağlanıyor ve verilen hizmet de idarenin yetkisinde. Şartlar oluşsa bile geçici koruma altındaki bu insanlar mültecilik veya şartlı mültecilik statüsü için başvuramıyorlar. İkamet hakları yok yani.”
Alan el veren el ilişkisindense onların da hak sahibi olabilmeleri için çalışmak gerektiğini söyleyen Bulut, Geri Gönderme Merkezlerini eleştirerek sözlerini tamamladı.
“Göçmenleri değil kendi ekonomik güvenliklerini önceliyorlar”
“Göç Politikaları ve Göçmen İşçiler” başlıklı sunumuyla Nur Şirin Büyükcoşkun, Avrupa ülkelerinin göç politikalarını yönlendirirken, ekonomik güvenlik doğrultulu düzenlemeler yaptıklarını dile getirerek şöyle devam etti:
“Avrupa’da bir göçmen krizinden bahsediliyor ve bu krizin kaynağı göçmenlerin kendisiymiş gibi bir anlayış var. Bu tamamen yanlış bir anlayış. Göçmen işçilerin statülerinden dolayı çalışma izinleri yok ve bu sömürülmeye çok açık bir durum. Göçmenlere gittikleri yerde insanî bir yaklaşımdan ziyade bir sömürü malzemesi veya alternatif emek ordusu olarak bakılıyor.”
Büyükcoşkun daha sonra Türkiye’de çalışma koşulları, yoğunlaştığı sektörler, Türkiyeli işçilerin olaya bakışı, sendikaların ilgisizliği, göçmen kadınlar gibi alt başlıklarla konuşmasına devam etti. Göçmen işçilerin birlikte hareket ederek haklarını bir bütün olarak savunmaları gerektiği ve bizim de görevimizin bu mücadeleye omuz vermek olduğunu söyleyerek sunumunu tamamladı.
“En alttakinin öfkesini en yukarıya yansıtmalıyız”
“Mültecinin Mültecisi Olmak” başlıklı sunumu ile Adil Albayrak, daha çok işin vicdanî yönüne değineceğini, çünkü bu tür forumların çok yapıldığını ama havada kaldığını, harekete geçirecek bir vicdanî sorumluluğun hissedilemediğini söyledi. Albayrak şöyle devam etti:
“Ezilenlerin öfkesinin tabandan zirveye doğru çıkması için arkadaşların elini taşın altına koyması gerekiyor. ‘Ne yapılabiliriz’i açmak için Tarlabaşı’nda deneyimlediğimiz meselelerden bahsedeceğim. Biz profesyonel yardımseverliğe karşı çıkıyoruz. ‘Parasını veririm gerisine karışmam’ gibi bir anlayış ile STK’lara yükleniyor bütün sorumluluk. Alan alma işini, veren de verme işini kanıksıyor ve bu böyle devam ediyor.”
Albayrak mülteci algısının sınıf meselesi, neoliberal politika anlayışı ve teolojik kader anlayışından bağımsız olmadığını belirterek sözlerini noktaladı.
Pratik faaliyetler
Sunumlardan sonra mülteciler için kafa yoran ve koşturan ekipler çalışmalarını anlattılar.
İlk olarak Kalbe Sevinç Bırakanlar İnsiyatifi‘nden Kadir Bal konuştu. Kadir Bal çoğunlukla Tarlabaşı’nda faaliyet gösterdiklerini ve oranın sosyolojik dokusunun çok farklı olduğunu söyledi. Tarlabaşı’nda şimdiye kadar 15 evlerinin olduğunu ve bu evlerde genellikle Afrikalı göçmenlerin yaşadığını söyleyen Bal pazar günleri genel toplantılarının olduğunu ve herkesi beklediklerini söyledi.
Soner Çalış ise Mülteciyim Hemşerim isimli çalışmayı anlattı. Çalış İstanbul’un zaten göçler ile oluşan bir şehir olduğunu hatırlatarak, aslında bu toplumun farklılıklara aşina olduğunu söyledi. Mülteciyim Hemşerim projesi ile mahallelerin birbiriyle dayanışması ve bu örgütlülük üzerinden mültecilerin de onlarla aynı mahallede/sokakta yaşayabileceklerini söyleyen Çalış, bu iş için Bir Umut Derneği ve Mahalleler Birliği ile dayanıştıklarını belirtti.
İki El Bir Fırça ekibinden Huzeyfe Akkoyun, Türkiyeli ve göçmen çocuklar arasında bir ilişki oluşturmak ve önyargılarını kırmaya yönelik bir çalışma yaptıklarını aktardı. Çalışmada çocuklara resimler çizdirerek, birbirleri hakkında ne düşündüklerini anlamayı amaçladıklarını anlattı.
Ankara Savaş Mağdurları ile Dayanışma İnsiyatifi adına Salih Çetin konuştu. Çetin insani yardım haricinde, hastanelere giderek refakat etme ve diğer işlemler, öğrencileri kaydetme, okullara girebilmeleri için Türkçe dersi verme gibi faaliyetlerinin de olduğunu dile getirdi.
Program forum kısmında farklı kişilerin görüş bildirmesi ile devam etti. Forumun ardından MÖB komisyonu projelerini açıkladı. Projede, Afrikalı mültecilere Türkçe kursu verilmesi planlanıyor. Proje hem mültecilerin gündelik yaşamlarındaki dil sorunlarını aşmalarına yardımcı olmayı hem de gönüllü olacak öğrencilerle aralarında insani bir ilişkinin zeminini açıp alan el-veren el hiyerarşisinin dışına çıkmayı amaçlıyor.