2005’ten Bugüne Yaşanan Büyük “İş Kazaları”

Esenyurt ne ilk ne de son… Ve bunlar sadece neredeyse katliam niteliği taşıyan, bir anda ya da süreç içerisinde onlarca ailenin ocağına ateş düşüren büyük vakalar. Bunların dışında gazetelerde ufak haberlerle anılan, pek çoğu bu kadar bile gündemimize gelmeyen binlerce başka vaka…

2000’li yıllarda ülkemizde bazı alanlarda olumlu gelişmeler olduysa da, iş hayatı bunlardan biri değil. Daha doğrusu iş hayatı işverenler açısından hayli olumlu gelişmelere sahne olsa da, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan çalışanlar için bu geçerli değil. Bu manzara devletin işçileri sermaye karşısında güçsüzleştirdiğinin, güvencesizleştirdiğinin, sermayedarları doğru düzgün denetlemediğinin, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” demekle yetindiğinin, her fırsatta “büyüme” gerekçesiyle gözü kör bir şekilde sermayeden yana tavır aldığının sadece bir göstergesi…

Esenyurt’ta ölen işçilere ve tüm diğerlerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Ve mazlumun ahı çıkar diyoruz.

Tarih Yer, Sebep

 

Ölümler
2005, 28 Aralık  Bursa, Özay Tekstil fabrikasında yangında fabrikada kilitli bırakılan

 

5 kadın işçi öldü.
2006, 1 Haziran Balıkesir, Dursunbey’de madende grizu patlaması

 

17 madenci öldü.
2006 – 07 İstanbul, Tuzla tersanelerinde iki yılda

 

22 işçi öldü.
2008, 30 Ocak İstanbul, Davutpaşa’daki sanayi bölgesinde patlama

 

21 kişi öldü.
2008 İstanbul, Tuzla tersanelerinde

 

21 işçi öldü.
2008 Maden mühendisleri odasının verilerine göre yıl boyunca

 

43 madenci öldü.
2009, Ağustos Mevsimlik tarım işçilerinin nakliyeleri sırasında bir ay içinde yaşanan trafik kazaları

 

9 ölü, 201 yaralı.
2009, 8 Eylül İstanbul, Mahmutbey’deki sel suları altında kalan servis aracında

 

8 kadın işçi öldü.
2009, 10 Aralık Bursa, Mustafakemalpaşa’daki özel madende grizu patlaması

 

19 madenci öldü.
2009 Tuzla / Yalova tersanelerinde yıl boyunca

 

 

15 işçi öldü. 1992’den bugüne 133 ölüm.
2009 Maden mühendisleri odasının verilerine göre yıl boyunca

 

92 madenci öldü.
2010, 24 Şubat Balıkesir, Dursunbey’deki madende grizu patlaması (2006’daki aynı maden)

 

15 madenci öldü.
2010, 23 Nisan Kot kumlama işçilerinden silikosis hastalığından ölen 45. kişi

 

Murat Aydın öldü.
2010, 17 Mayıs Zonguldak, Karadon’da madende grizu patlaması

 

30 madenci öldü.
2010, 10 Eylül  Galatasaray’ın Seyrantepe stadı inşaatında göçük

 

2 inşaat işçisi öldü.
2011, 26 Ocak Ankara Beypazarı’da mevsimlik işçileri taşıyan minibüs tırla çarpıştı

 

10 tarım işçisi öldü.
2011, 3 Şubat Ankara, Ostim ve İvedik organize sanayide iki patlama

 

20 işçi öldü.
2011, 6 ve 10 Şubat Kahramanmaraş, Elbistan’da Ciner Holdinge ait Çöllolar kömür madeninde ardı ardına iki göçük

 

11 işçi hayatını kaybetti. 9’unun cesedi dahi çıkarılmadı.
2012, 24 Şubat Adana’da EnerjiSA’nın baraj inşaatında baraj kapağı patladı.

 

10 işçi hayatını kaybetti. 6’sı hala göçük altında.
2012, 27 Ocak Kot kumlama işçilerinden silikosis hastalığından ölen 50. kişi

 

İdris Oral öldü.

3 Responses

  1. emre dedi ki:

    kar meselesi elzem. yani kimi Marksist olayın yapısal boyutuna vurgu yapar. Patron’un da elinde değil bazı şeyler, böyle olmak zorunda, rekabet işte falan diye. Kimisi de patron karakterini şeytansı, kendinden kötü bir halde gösterir. iki uç. bir ortası vardır kesin.

    durum o ki, kar hırsı ve rekabet bir gerçek sonuçta. iradidir, psikolojiktir, hayatta kalmadır vs… ne dersek diyelim. bu durum, koşulları öyle bir şekillendiriyor ki, olanlara kaza demeye bin şahit ister. koşulları suçlamak, pek çok zaman durumu öznesiz kabul etmeye kadar gidebiliyor. koşulların da belirli sebepleri var oysa ki. kar meselesi bu işte.

  2. erim dedi ki:

    Bu kazaların cinayet olarak adlandırılması için anayasa ve yasalar çok da yetersiz değil aslında. Aynı durum denetimler için de geçerli. Denetim yasaları ve uygulamalarını uygulatacak güç lazım. O da örgütlülük ve mücadele gerektiriyor. Yasaları eksik bulacaksak sendika yasası tabii ki rezalet. Başka kötü yasalara da mahkumuz, mutlaka.

    Demek istediğim cinayetlerde başlıca faktörlerden biri örgütlü olamamak ve gücün tamamen sermayede olması. Oysa emek gücün çok küçük bir kısmına sahip olsa maliyetleri %3-5 arttıracak insani koşullarda çalışmayı kazanabilir.

    Sonuç olarak cinayetlerden sonra bazı yetkililer birkaç sene ceza alıyor, ciddi cezalar alanları da duyuyoruz.

    Burayı atlamayalım diye belirtme ihtiyacı duydum, yoksa 11 can gitmiş; suçu emeğe ve emekçilere yüklemek hadsizliğine düşmeyeyim.

  1. 27 Nisan 2012

    […] Devlet neredeyse işi gücü bırakmış, sermayenin arzu ve kaprislerinin bekçiliğini üstlenmiş. Ne gerekli kontroller yapılıyor, ne gerekli kanunlar, yönetmelikler çıkarılıyor. “Aman bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, müdahale etmeyelim, sermayeyi korkutmayalım.” İşçi sağlığı ve iş güvenliği için alınması gereken önlemler maliyet unsuru! Devlet son yıllarda ve hatta son aylarda sayıları açıkça artan işçi ölümlerine karşı kapı duvar. SGK verilerine göre 2003′te 810, 2009′da 1171, 2010′da 1454[i], 2011′de ise 1543[ii] kişi iş kazalarında hayatını kaybetmiş. Bu rakamlara bakıldığında son yıllarda günde ortalama 4 insanın savrularak, yanarak, boğularak, göçük altında kalarak, ezilerek iş kazalarında hayatını kaybettiği görülüyor. 2011′de en çok ölümün yaşandığı sektör inşaat sektörü olmuş. Büyümenin zorunlu bedeli! 2012′de ise Ocak ayından Nisan’ın 19′una kadarki dönemde İş Sağlığı ve İş Güvencesi Meclisi’nin tespit edebildiğine göre 212[iii] kişi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiş, 212 ocağa ateş düşmüş. Bu tablo karşısında devletin, yetkililerin kulakları sağır, gözleri kör. (Bkz. 2005′ten Bugüne Yaşanan Büyük “İş Kazaları”) […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir