Bir Umut Mekanı: Müştereklerimiz Atölyeleri
İstanbul Düşünce Evi’nin Emek ve Adalet Platformu ile birlikte yürüttüğü, güzel ahlakın, hürriyetin ve paylaşmanın bilgisini yaymak ve derinleştirmek için Müştereklerimiz Atölyeleri, güz dönemini sazlı sözlü bir buluşma ile kapadı. Edebiyattan sosyolojiye, emekten dijital tasarıma muhtelif alanlarda sürdürülen ve yoğun ilgiyle karşılaşan atölyeleri, katılımcılarından dinledik. Bahar dönemi atölyelerinin kayıtları ise başladı. Katılımcı sayısı sınırlı olduğundan erken davranmakta fayda var.
Ümit Aktaş ile Geleceğe Seslenenler
Atölye kapsamında düşünce ve eylemleriyle çağını aşan altı mütefekkiri tartıştık. Gandi’den Aliya’ya, Kutup’tan Şeriati’ye, Garaudy’den Malcolm’a düşün dünyamızı şekillendiren köşe taşlarını bir bir yeniden dizdik yerli yerince. Her hafta bir mütefekkirin biyografisini ve başlıca fikirlerini işleyerek ilerlediğimiz atölye boyunca Amerika’daki Siyahların beyaz ırkın üstünlüğüne karşı mücadelesinden Hindistan’ın İngiliz işgaline karşı direnişine, Mısır zindanlarından İran devriminin öncüllerine, Doğu’yla Batı arasında yeşeren adalet devletinden, gölge Ortadoğu rejimlerine kadar birçok konu hakkında derinlemesine tartışmalar yaptık. Hepsinden önemlisi, bu gibi coğrafyaya özgü gerilimlerin, hakkında konuştuğumuz aktivist-mütefekkirlerin zihinlerini nasıl yoğurduğunu, düşünce iklimlerini nasıl zenginleştirdiğini görme imkanı bulduk.
Ammar Sezgin ile Bilgisayar Destekli Tasarıma Giriş
Derslerimiz süresince programın ara yüzünü tanıyıp temel seçim araçlarını kullanmayı öğrendik. Çeşitli kolaj uygulamalarıyla renk ve renk evrenlerini, katmanları çalıştık. Son iki dersimizde öğrendiklerimizi pekiştirecek fotoğraf restorasyonu uygulamaları gerçekleştirdik. Böylece atölyeye başlarken planladığımız katılımcıların kendi alanında uzmanlaşmalarına katkıda bulunurken, dijital medyaların farklı kamusal gündemlerde nasıl etkin kullanılabileceğine dair bir egzersiz yapmış olduk.
Yüksel Taşkın ile Soğuk Savaş’tan Ak Parti’ye Türkiye Sağını Anlamak: Dönemler ve Sorunlar
Yüksel Taşkın ile Türkiye’de soğuk savaş sonrasında şekillenen sağ siyasetin köşe taşları üzerine yaptığımız atölyede sağın muhafazakar etiketine rağmen taşıdığı Oedipus karmaşası üzerine konuşuldu. Atölye boyunca Türkiye’deki sağ siyaset, Menderes, Özal, Demirel, Erbakan ve Erdoğan gibi kilit isimlerin kritik beyanları ve söylemleri ile dönemsel izlekler üzerinden bir anlama gayreti ile masaya yatırıldı. Verimli geçen üç haftanın ardından son hafta Ak Parti ile Türkiye Sağı arasındaki ilişkisellik ve sağın kendini yeniden inşa gayretleri tartışıldı.
Edebiyatın Ekopolitik Halleri
Bedri Soylu ve Yavuz Soysal moderatörlüğünde kolektif olarak icra edilen atölyenin ilk haftasında, Oğuz Atay’ın Türkiye’deki aydın ve okuyucu arasındaki kronik iletişimsizlik sorununu tasvir ettiği son öyküsü, Demiryolu Hikayecileri’ni tartıştık konuştuk. Oğuz Atay yazınının da masaya yatırdığımız bu toplantıda sonraki programları ve işleyişi de konuştuk.
Atölyenin ikinci haftasında 1980 sonrası edebiyatımızın en önemli isimlerinden Latife Tekin’in ikinci romanı, Berci Kristin Çöp Masalları üzerine konuştuk. 80 sonrasında dönüşen romancılığımız, hızlı kentleşme, taşranın merkeze dengesiz ve beklenmedik bir hızda gelişen akınları, kentin yeni yaşam alanları gibi konular üzerine tartışmalar bu haftanın akışını şekillendirdi.
19. yy Amerikan edebiyatının büyük yazarı Herman Melville’in yazıldığı dönemi ve çağını aşan kült novellası Katip Bartleby, üçüncü haftamızın tartışmalarının merkezini oluşturdu.
4. Hafta tartışmaları, Gabriel Garcia Marquez’in en iyi romanım dediği Kırmızı Pazartesi ile Yaşar Kemal’in Yılanı Öldürseler adlı metnini karşılaştırmalı okumayla geçti. Bu iki metin arasında ilişkisellik kurmaya çalışarak metinleri yorumladık.
Atölyemizin 5. haftasında, Yusuf Atılgan’ın 1950 öncesi İstanbul’unda yaşadığı zamanları hatırlayarak yazdığı ve kıymeti çok geç anlaşılmış olan Aylak Adam romanını konuştuk.
Orhan Pamuk’un Türkiye’deki sağ siyasetin betimlenmesi açısından da anlamlı olduğunu düşündüğümüz son romanı Kırmızı Saçlı Kadın, atölyemizin altıncı haftasının çerçevesini oluşturdu.
Sekiz hafta planlamış olsak da atölyemizin yedinci ve son haftasında Türk edebiyatının önemli romancılarından Burhan Sönmez’i son kitabı Labirent hakkında konuşmak üzere misafir ettik.
Foti Benlisoy ile Milletten Ekalliyyete: Gayrimüslimler ve Türk Milliyetçiliğinin Halleri
Dört hafta süren atölyenin ilk haftasında öncelikle Osmanlı Devletinin son döneminde gayrimüslimlerin imparatorluktaki genel dağılımı, iç işleyişleri ve hukuksal düzenlemelerini üzerine durulduktan sonra cumhuriyete geçiş sürecinde gayrimüslimler hakkında genel bir tablo çizildi.
İkinci haftada Balkan ve I. Dünya savaşıyla birlikte Müslüman milliyetçiliğinin inşasının oluşumu ve daha sonra bu milliyetçiğin Türk milliyetçiliğine evrilme sürecindeki yansımaları üzerinden 1915 Ermeni soykırımı ve yeni rejimin inşa sürecinde mülksüzleştirme politikalarına değinildi.
Üçüncü haftada cumhuriyet rejiminin Türkleştirme politikalarının gündelik hayata yansımalarına konuşuldu. Modern siyasi iktidarlarının aktif rıza üzerine ürettikleri korku siyasetinin Türkiye özelinde her dönemde geçerli olan Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası üzerinden kurucu korkunun sürekli üretilmesi örnekler üzerinden anlatıldı. Ayrıca gündelik hayata kököteki kavramının nasıl sirayet ettiğine değinildi.
Dördüncü hafta da ise Osmanlı son dönemi ve cumhuriyet dönemindeki milliyetçilik karşıtı söylemlerle sınıf meselesinin kesiştiği noktalar Osmanlı ve cumhuriyet dönemindeki işçi hareketleri üzerinden değerlendirildi.
Foti Benlisoy, gelenekesel bir kronolojik anlatının ötesinde, niteliksel ve tarihsel bir perspektif sundu. Öncelikle gayrimüslimlerin “azınlık” olarak adlandırılmalarının ardındaki politik süreçleri inceledi. Esasen “azınlık” olma halinin fiziksel bir azaltma, azınlıklaştırma ile mümkün olduğunu ve bunun sonucunda kendine has toplumsal bir “azınlık” psikolojisinin ortaya çıktığını vurguladı.
Gayri Müslimlerin homojen topluluklar olarak algılanmalarının ardındaki ideolojik inşa süreçlerine değindi. “Rumluk”, “Ermenilik”, “Yahudilik” derken ne dini, ne etnik, ne dilsel, ne de sınıfsal açıdan bağlam dışı homojen gruplardan bahsedemeyeceğimizi örneklerle vurguladı. Gayrimüslimleri “azınlık” olarak kodlayan, olumlu veya olumsuz niyetlerle bunun nostaljisini yapan ve bunu yaparken günümüze değinmeyen algılayışların tehlikelerinden dem vurdu. Nihayet, gayrimüslimleri “azınlık” olarak homojenize eden anlayışın, onları kurucu ötekisi olarak gören İslam ile yoğurulmuş bir Türk milliyetçiliğinden kaynaklandığını ifade etti.
Geçmişe dair, azınlıkların katkıda bulunduğu kozmopolit yaşantıyı, sığ bir elitizme, bayağı bir nostaljizme indiren yaklaşımlardan ziyade günümüzde “azınlık” olarak kabul edilen yeni öteki adayları mültecilere ve onların meselelerine değinmenin daha önemli olduğunu vurguladı.
Alev Erkilet ile İslamcılık Tartışmaları
İslamcılık çalışmalarının önemli isimlerinden Alev Erkilet yürütücülüğünde dört hafta olarak planlanan İslamcılık Tartışmaları atölyesinin ilk haftasında, İslamcılık kavramının düşünce sistemine ve tarihsel tecrübesine dönemler üzerinden değinerek dönemin İslamcı aydınlarının kavrama yükledikleri anlamlar, metinler üzerinden tartışıldı. İkinci haftada ise İslamcılık ve kadın tartışmaları bağlamında geleneksel anlatıda hakim olan ataerkil söylem biçiminin dini anlatıdaki yeri değerlendirildikten sonra İslamcı aydınların bu anlatı karşısında geliştirdikleri söylem biçimleri konuşuldu. Dört hafta olarak planlanan atölye hocamızın annesinin sağlık sorunlarından dolayı iki hafta gerçekleşebildi.
İslam Özkan ile Arap Dünyasındaki Toplumsal Hareketler
Yaşadığımız yüzyılı, yazılmakta olan bir tarihe çeviren Arap Baharı’nın ardından canlanan dinamiklerin masaya yatırıldığı atölyenin ilk haftasında sosyal hareketler teorileri konuşuldu. Kaynak mobilizasyonu, siyasi fırsat teorisi, yeni toplumsal hareketler ve çekişmeci siyaset teorileri karşılıklı bir biçimde ele alındı. Arap Dünyası’ndaki toplumsal hareketler tartışılırken bu teorilerin hangisinin ya da hangilerinin daha uygun olabileceği konuşuldu. İkinci hafta 20. yüzyılın başlarında kurulan Mısır Komünist Partisi, Müslüman Kardeşler ve bunların ardından oluşturulan İsrail’in bölgede nasıl bir etki yarattığı konuşuldu. 3. hafta ise Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Mısır’daki örgütlenmesi, yayılışı ve bölgedeki diğer ülkelere etkisi ele alındı. Atölye boyunca Müslüman Kardeşler’in yerel, bölgesel, evrensel etkisi ile Türkiye İslamcılığı ile arasındaki etkileşimler ve benzer tecrübeler anlaşılmaya çalışıldı. Mısır Devrim Hareketi, Hasım Hareketi, Müslüman Kardeşler, HAMAS, Selefilik, Vahabilik, İslami Cihad Hareketi, İsrail ve Filistin atölyede tartışılan diğer konular oldu.
Alp Eren Topal ile Osmanlı Siyasi Düşüncesi 1500-1900: Kavramsal Bir Bakış
Atölye öncelikle Osmanlı’nın klasik dönemi ile bir giriş ile başladı. Özellikle tarikatlar ile devlet ilişkisi üzerinden bir değerlendirme yaptıktan sonra, öncelikle Osmanlı’da Nizam-ı Alem fikrinin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı ve bu fikrin bizim bugün anladığımız anlama mı geldiğini önemli tartışma başlıklarıydı. Osmanlı’da görülen ilk siyasetnameleri ve içlerinden Kınalızade’nin Ahlak-ı Alâî’sinden parçalar, Lütfi Paşa’nın, Asafname’sinden örnekler ile bu hafta tamama erdi.
İkinci hafta Osmanlı’nın siyasi olarak ve ekonomik olarak gerilemesi ile birlikte geçmişe duyulan özlem üzerine yazılanlardan bahsettikten sonra yeniden nasıl o günlere döneriz üzerine yazılan siyasetnamelerden örnekler tartışmaların bel kemiğini oluşturdu. Özellikle Hasan Kafi Akhisari’nin, “Usulü’l-Hikem fi Nizami’l-Alem” ve Katip Çelebi’nin, “Düsturü’l-Amel li Islahi’l-Halel” isimli metinlerinden örnekler oldukça ufuk açıcıydı.
Üçüncü hafta ise özellikle yoğun toprak kayıplarının esas sorumluluğunun Yeniçeri ocağına yüklenmesinden Nizam-ı Cedit kuruluncaya kadar geçen olaylar ve kuruluş süreci üzerinden ilerledi. Kemal Beydilli’nin “Küçük Kaynarca’dan Tanzimat’a Islahat Düşünceleri” isimli metni bu haftanın kaynakçasını teşkil etti.
Alpkan Birelma ile Sınıf Meselesi: Neden, Niçin, Ne Kadar Önemli?
Sınıf atölyesi kapsamında sınıf meselesinin kavramsal ve kuramsal olarak nasıl analiz edilebileceğine dair farklı yaklaşımlar ele alınırken aynı zamanda bu yaklaşımlar üzerinden toplumun sınıfsal olarak farklı katmanlara nasıl bölündüğünü ve bunun yine nasıl yorumlanabileceği ve algılandığı tartışıldı.
Eric Olin Wright ve E.P. Thompson’ın metinlerinden faydalanılarak yapılan girizgah sonrasında toplumun sınıfsal olarak nasıl haritalandırılabileceğine dair çeşitli yaklaşımlar alan araştırmalarına dayalı doğrudan verilerle desteklenerek ele alındı. Bu şekilde sınıf tartışmalarındaki ara pozisyonlar ve sosyal hareketliliğin nasıl gerçekleştiğine dair birtakım öngörüler ortaya çıkmış oldu.
Atölyenin ikinci yarısında daha ziyade kol gücüyle çalışan işçilere dair etnografiler üzerinden işçilerin işlerini nasıl algıladığı ve yorumladığı üzerine çeşitli okumalar yapıldı.
İşçi sınıfının üretimden gelen gücünün nesnel koşulları ve tarihsel delilleri, tarih boyunca gerçekleşen çeşitli patlama anlarında nasıl açığa çıktığı, sınıf mücadelelerin 19.yüzyıldan beri seyrettiği aks üzerine oturtulmuş grafiklerle desteklenerek incelendi.
Altıncı haftaya girilirken işçi sınıfının mücadele tarihinden seçilmiş bazı örneklikler üzerinden eylemlilikler ve mücadele boyunca öznelerin deneyimlerine dair hissiyatları; etkileme ve etkilenme düzleminde nasıl sonuçların ortaya çıkabileceği etnografik yaklaşımlar yoluyla ele alındı. Yedinci hafta Türkiye özelinde Cumhuriyet’in ortaya çıkışı sonrası üretilen emek politikaları ve emek mücadelesi, tarihsel bağlam göz önüne alınarak nasıl özgünlüklere sahip olduğu sorusu etrafında geçen tartışmalarla geçerken sekizinci hafta sınıflı toplum yapısını ortadan kaldırmak üzere gerçekleşen geçmiş deneyimlerin yine sınıf politikasına dair yaklaşımları ve önerdiği alternatifler üzerinden tartışıldı.
Atölye son haftasında günümüzde mevcut direniş koşulları ve sınıfların ortadan kaldırılması için verilen örgütlü mücadele yollarına dair deneyimler incelendi. Emek ve Adalet’in saha pratiğinden süzülen bilgiyle, teorik derinliğin buluştuğu atölyenin önümüzdeki dönemde form ve çerçeve değiştirerek sürmesi planlanıyor.