Neoliberal Dönemde İslamcılık Paneli Notları

6 Responses

  1. saim dedi ki:

    abdulrahman aslan bir taraftan moden dünyayı eleştiriyor diğer taraftan potmodern dünyanın tüm imkanlarındanda istifade ediyor. nasıl mı? yeni paradigmayı yeni bir epistemoloji ile kurmaktan bahsediyor. yeni düşünce dünyasını epistemoloji ile inşa edeceksen bu göreliliktir. ve bu imkanı size postmodern dünya sunuyor. mesela atasoy müftüoğlu bu dünyanın dilinin otoriter ve tahakkümcü bir dil olduğunu söyleyip bu dilin sömürgeci olduğunu söylüyor. ve bu dilin dışına bu sömürünün dışına çıkılması gerektiğini söylüyor. atasoy müftüoğlu modern batı dünyasını varoluşu ile beraber topyekün karşısına alıyor. yani yeni bir epistemoloji demiyor. mevcut dünyaya ontolojik bağlamda karşı çıkıyor. usul olarak birbirine benzesede bu iki söylem, biri postmodernizmin imkanları ile varlık bulmaya çalışırken diğeri devrimci imkanlar ile varlık bulmaya çalışıyor.

  2. beytullah emrah dedi ki:

    türkiye’de islamcılığın siyasal ana akımı milli görüş-akp, kültürel ana akımı ise cemaatler olarak kabul edilip tartışıldığından, örneğin akp iktidarı islamcılığın siyasal iktidar tecrübesi şeklinde ele alındığından bu tür çalışmaların başka islamcılıklar da bulunduğunu göstermesi açısından önemli.

    özgür yazarlar birliği, uzun süreli bir tartışmanın ilk oturumu olarak görüyor ve devamını farklı isimlerle, başlıklarla ve başka şehirlerde getirebilmeyi planlıyor.

  3. erkan dedi ki:

    * gerçekten güzel bir panel oldu. belki bilinen bir argümandır ama ufuk bey’in söyledikleri bana çok ilginç geldi. tr siyasetinde temel gerilimin liberal modernistlerle, merkezci modernistler arasında olduğunu söylemek ilginç, çünkü tr’de liberaller hep güçsüz ve etkisizlerdi diye bildim düşündüm. merkezci modernistlerin karşısına hep “muhafazakarlar” mı desem, “dindarlar” mı desem, “merkez sağ” mı desem bu tarz kavramları koyarak düşündüm. liberalleri özgün ve direngen bir çizgi, dindar bloğu da ona yedeklenen bir ana gövde olarak anlatması bana zihin açıcı geldi. ama tartışılır tabii, hala özgün bir liberal eğilim ne kadar vardı ve güçlüydü tam göremiyorum. milli görüş bu anlatıya ne kadar oturuyor, tam kestiremiyorum vs. bunun dışında da ufuk beyin sunumu çok politik ve sarsıcıydı.
    * ümit bey çok güzel şeyler söyledi ama sanki biraz dağınıktı. doğrudan siyasete ilişkin, islamcılığın ne yapması gerektiğine dair somut şeylerden ziyade ilkeler koydu. böyle motto olabilecek bi sürü güzel cümle söyledi, notları döken arkadaş da çoğunu yazmış zaten. bunlar da güzel ama daha somutta ne yapmak lazımlara mesafeli kalmış oldu sanki. inşallah bir dahaki sefere. eşitlik meselesine dair pek anlaşılamayan şeyler söylemişti, milat’taki bir yazısında konuyu açmış, bakmakta fayda var.
    * arslan’ı fazla okumamış biri olarak bu panelde duyduklarım beni hayal kırıklığına uğrattı. batı’nın/modernizm’in paradigmasından bağımsızlaşmış özgün epistemoloji çağrısı çok kıymetli, ancak işte ne yazık ki benzer çağrıyı yapanların yoğunlukla saplanıp kaldığı doğu romantizmine, tersinden medeniyet milliyetçiliğine, şekilci bir gelenekçiliğe yaslandığını gördüm. belki haksızlık oldu, yazdıklarına bakmak lazım muhakkak, derin mevzular tamam ama panelde çizdiği portre gerçekten bu oldu bence.
    * beni en çok üzen salondan gelen soruların, tartışmaların hemen hemen hep arslan’a yönelmesi, yani bence katılımcıların ilgisinin siyasi ve güncel olandan bu kadar mesafeli olmasıydı. arslan’ı eleştirsem de söyledikleri önemliydi, tartışmaya değmez filan demiyorum, o tartışmayı da hep harlamak lazım, ama bu kadar genç ve islamcılık iddiasındaki insanın güncel bu kadar tartışma ve müdahale gerekliliği varken topu taca atarcasına epistemoloji tartışmasına hevesli olması beni düşündürdü. tabii iyimser olacaksak bunu ciddi bir hareketin inşası için epistemolojik temellerin sağlam kurulması gerektiğine dair bir farkındalığa da verebiliriz. ama bu sefer vermesek daha doğru olacak galiba.

  4. yavuz soysal dedi ki:

    Abrurahman Aslanın görelilik meselesini merkeze alması sanırım onun Abdülkerim Suruş’a olan eleştirilerinden kaynaklanıyor.Sanırım Suruş’un evrende çoğulculuk hakimdir teorisi ile(bu konu geniş) İslam’ı bir üst anlatı olmaktan çıkarıp- yani yaşamın her alanını belirleyen bir teori olmaktan çıkarıp -İslama insanın sınırlarını tayin eden bir rol biçmesine itiraz ediyor gibi geldi.Bu tartışma önemli yani bilgi islami olur mu olmaz mı?İslami banka,islami mesela havacılık filan…Kuran bilinç mi kazadırır bilgi mi?İslami ekonomi diye bir şey olur mu?İslam devleti olur mu? gibi bir yığın soru(n) var.Fakat Arslanın modernizme bu kadar takmasını sıkıntılı buluyorum.Modernizmi her meselede bir açıklayıcı olarak kullanmak kapitalizm eleştirisinin sağlıklı olmasını engelliyor sanki.Ya da Osmanlı yüceltimi.Geleneğin kutsanması.Ben osmanlı hakkında kesin bir yargıda bulunamam,çünkü mesela elektriğin olmadığı bir yaşamı tecrübe etmedim.Fakat sarayın etrafında oluşan diliş,estetiği,mimariyi seviyorum.Osmanlıca benim de sevdiğim ve okuduğum bir dildir. Fakat islam söz konusu olunca saray çuvallamıştır.Onun için gelenek mi şimdi mi sorusuna cevabım hep şimdi olmuştur.

  5. yavuz soysal dedi ki:

    Tabi modernizmin çoğu şeyi çürüttüğü ortada.Ama insanı geriye götüren şey Roger Garaudy’nin piyasa tektanrıcılığı dediği paranın her alanda belirleyici olduğu ve her şeyin büyüme ve ilerlemeye göre ayarlandığı bir düzen.Yani insani hedefler üzerine düşünmeden yapılan bir büyüme ve gelişim.Fakat çareyi şimdi burada arayacağımıza göre,eskiden bir düzen çıkarmak mümkün olmayacağına göre modernizm eleştirisini kapitalizm eleştirisi ile beraber yapmak gerekecektir.

  1. 18 Aralık 2011

    […] ASLAN-http://www.emekveadalet.org/neoliberal-donemde-islamcilik-paneli-notlari/ Share this:Like this:BeğenBe the first to like this post. This entry was posted in GÜNDEM, […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir