İktisat Tarihi’nde Geçen Bölüm
Fülberth’in “Kapitalizm’in Kısa Tarihi” kitabı üzerindeki tahlilimiz devam etti.
Kitapta kapitalizm tarihi, belirgin siyasi-toplumsal-ekonomik değişikliklere göre kronolojik olarak 9 bölüme ayrılıyor. Biz bu 9 bölümden ilk 4’ünü inceledik.
- Feodalizm
- Feodalizm’den Kapitalizme Geçiş
- Sanayi Öncesi Kapitalizm
- Sanayi Devrimi
Fülberth bu dönemlerin hepsini “üretim araçları, sınıf tanımları-durumları, toplumsal ilişkiler, mekânsal ilişkiler (siyasa ve devlet), sistem karşıtları ve görüşleri” olmak üzere 5 temel kriter açısından inceliyor.
Feodal dönemde tarımsal üretimdeki teknik gelişmelere vurgu yapılıyor. Aynı zamanda köylüden oransal ayni vergi yerine sabit kira alınmaya başlaması, ilerleyen teknikle birlikte üretimin artırılması köylüyü için teşvik ettiği görülüyor.
Yaşam normlarının kilise belirlerken, aile yapısı çokça ataerkil durumda. Belirli sınırlar ve ulus devlet henüz ortada yokken, bazı bölgesel birlikler mevcut. En önemli ticari merkezler Hollanda ve İtalya.
Dönemin muhalif dinamiği ise bazı tarikatlar. Bununla birlikte yaygın bir yahudi düşmanlığı görülüyor.
14. yy’ın en vurucu tarihsel süreçleri ise, iklimde yaşanan değişiklik ve bununla birlikte gelen kıtlık-salgınlar. 14.yy krizinden bir çıkış olarak, yeni bir devlet biçimi ve yeni ticari yolların arayışı öne çıkarılıyor.
Feodal dönemden kapitalizme geçişte ise uluslararası-ticaret ve sermaye ilişkisi ile ulusal üretim-birikim sürecinin etkileri tartışılıyor.
Bu dönemde ustaların çok sayıda kalfa ile çalışmaya başlaması, piramidin doğası gereği bir türlü usta olamayan kalabalık bir kalfalar sınıfının doğuşuna neden oluyor. Kol gücünden ibaret ilk fabrika öncülü atölyeler kuruluyor. Loncalar ise bu atölyelere karşı cephe alıyor.
Sermaye kavramı ilk kez bu dönemde ortaya çıkıyor ve yine ilk kez bu dönemde (15.yy) ikili muhasebe kaydı yapılıyor. Bu sayede kâr ve sermaye kavramları daha da netleşmeye başlıyor. Dış ticarette ise paranın yaygınlaştığı görülüyor.
Proto-kapitalizm olarak da adlandırılan bu dönemde, Kuzey İtalya’da kent yönetimi iş adamlarından oluşan bir topluluk tarafından yürütülmekte.
Yeni ticari yolların arayışına destek verebilecek altyapıya sadece merkezi anlamda güçlü olan ülkeler sponsor olabiliyor ilk dönemlerde: İspanya-Portekiz.
1440-1690 arası yaşanan bilimsel devrim de dönemin önemli bir tarihsel dinamiği olarak vurgulanıyor.
Mutlakiyetçi-merkezi otoriteler bu dönemde git gide yükseliyor, silah devlet tekeline alınıyor ve merkantilist bir ekonomik anlayış Avrupa’da yaygınlaşıyor. Devlet tahvilleri ve modern vergiler de bu merkezi güç sayesinde ortaya çıkabiliyor.
Tarımsal tekniklerde ilerleme bu dönemde de devam ediyor ve arta kalan üretim şehirleşme yolunda önemli bir yer tutuyor.
Dönemin en görünür muhalif hareketleri ise köylü ayaklanmaları olarak belirtiliyor.
Sanayi Öncesi Kapitalist Dönemde, sermaye genelde ticaret sermayesi durumunda. Kâr ise kıt bilgiden kaynaklanan şeffaf olmayan bir pazar kârı olarak tüccarların cebine akıyor.
Patates ve mısır yeni dünyadan gelerek Avrupa’nın beslenmesinde önemli bir rol oynuyor. Alkollü içecekler kendi pazarını oluştururken, yine yeni dünyadan kakao-kafein-tütün gibi keyif verici maddeler getirilerek ticari hayata sokuluyor.
Ticaret merkezi şehirler bu dönemde ortaya çıkıyor, bu şehirler aynı zamanda kredi sistemleri ile birer finans merkezi olarak da iş görüyor.
Dönem muhalefet açısından hareketli sayılabilir: Almanya, Fransa, Rusya’da köylüler soylulara karşı; Leiden, Bristol, Lyon’da işçiler patronlara karşı ayaklanıyor. Aynı dönemlerde burjuvadan yükselen bir özgürleşme düşüncesi mevcut: Aydınlanma Hareketi. İkisi de modernist görüşler olan sağ ve sol da bu dönemde siyasi tarihe giriş yapıyor.
İncelediğimiz son bölüm olan Sanayi Devrimi’nde dönemin ilk işareti olarak tekstil sektöründeki teknik ilerlemeler gösteriliyor. Buhar gücünün mekanik enerjiye dönüşümü ile bambaşka bir dünya insanlığın önüne geliyor. Mal-para ilişkisi yatay bir ilişki biçimine dönüşüyor. Dikey ilişki ise işgücü-ücret olarak görünüyor.
Pamuk’un zirvede olduğu yıllardan sonra kömür-demir-çelik üçlüsü uzun süre sanayi devriminin yıldızları olarak sahnede kalıyor.
Aile yapısının çözülmeye başladığı dönemde modern kent proletaryası da ortaya çıkmış oluyor.
Ulusal devletin hakimiyet kurduğu süreçte, işsizlik kronik bir hal almakta, protestanlaşma yaygınlaşmakta ve burjuva devrimleri ile iktidarlar el değiştirmekte. Bu dinamik dönemde muhalif hareketler de çok sayıda ve çok çeşitli: Ludistler, Çartistler, Anarşistler (Fourier, Proudhon, Bakunin), Robert Owen ve avanesi, Marx-Engels ve sömürgelerdeki isyancı köleler.
Özet burada bitiyor. Muhakkak notlarıma almadığım önemli çokça ayrıntı kalmıştır. Kitap oldukça bilgi yoğun olduğundan özetlemek de hayli sıkıntılı oluyor. Bu okumadan aklımıza takılan sorular ise şunlar oldu:
- Sanayi öncesi kapitalizm’den sonra Sanayi Devrimi’ne geçildiğinde ortaya çıkan burjuva sınıfının bir önceki dönemde ortak bir sınıfsal izdüşümü var mıdır? Yani sanayi kapitalistlerinin ortak bir sınıfsal kökeni mevcut mudur? Yoksa tüccarından, çiftçisinden, soylusundan, esnafından karma bir biçimde bir sanayi burjuvası mı ortaya çıkmıştır. Her halükarda bu burjuva sınıfını oluşturan insanların ortak özellikleri nelerdir?
- Sanayi devrimi sonrasında insanlar neden köylerden gelip fabrikalarda çalışamaya başladı. Şartlar çok kötü olmasına rağmen neden geri dönmediler?
- İşçiler neden kolektif bir şey yapmaya yeltenmiyor? Kitaptan ağımıza takılan tek kolektif örnek Robert Owen’ın deneysel çalışması, ki kendisi de bir yerde patron sayılır. Çok küçük sermayelerden yükselebilen burjuvalar varken, neden bir grup işçi bir araya gelip de ortakça-eşitçe bir işi kotarmayı becerememişler, neden böyle bir örnek sanayi devrimi tarihinde yok?
İktisat Tarihinde bu hafta ise Braudel’in “Kapitalizm’in Kısa Tarihi” (hayır aynı isimde farklı yazarların kitaplarını okumayacağız sürekli, denk geldi sadece) kitabını inceleyeceğiz. Adı gibi kısa bir kitap. 29.12.13 saat 16.30’da İDE’de toplanacağız. Meraklısını bekleriz.