26 Mayıs Siyer Notları
Siyer okumalarında bu hafta, Hudeybiye Antlaşması’nın imzalandığı dönemi konuştuk. Hudeybiye hakkında Türkçede müstakil bir eser yok. Belki de bu durum, başka tarihsel vakalarda söz konusu olabilen mitleştirmeye ve magazin haline getirmeye engel olduğu için hayırlıdır diye düşündük.
Hudeybiye Antlaşması literatürde “müsalaha” olarak geçer. İlk olarak, Hz. Peygamber’in rüyasında umreye gittiğini görmesiyle gündeme gelir. Ancak siyasal-toplumsal sebepleri de yok değildi. Müminler, Mekke’ye karşı sayıca ve psikolojik üstünlük kurmak istiyordu. O yıllarda, Kabe’ye herkes kişisel olarak gidip ibadet edebiliyordu. Hz. Peygamber de bu sebeple, kan dökülmeyeceği düşüncesiyle, gördüğü rüya sonrası Kabe’yi ziyaret etmek istedi. Ancak kâfirler bunu düşmanca bir tavır olarak algıladılar ve Müminlerin üzerine 200 kişilik bir ordu gönderdiler. Hudeybiye’ye geri çekilen Müminler, Hz. Osman’ı (r.a.) görüşmeci olarak gönderdiler. Ancak bir süre sonra, Hz. Osman’dan haber alınamayınca Rıdvan ağacının altında Hz. Peygamber’e biat ederek ‘Osman’ın kanını yerde bırakmama’ kararı aldılar. Bu sıralarda Hz. Osman geri döndü ve kâfirlerin şartlarını anlattı, sonra da Hudeybiye Antlaşması imzalandı. Buna göre:
“1-On sene süresince arada savaş olmayacak, bu süre içinde halkın emniyeti ve asayiş içinde yaşaması sağlanacak. 2-Velisinin izni olmaksızın Muhammed’e gelenler iade edilecek. Muhammed’den Kureyş’e gidenler ise iade edilmeyecek. 3-İki taraf da birbirine ihanet etmeyecek ve yekdiğerinin malını almayacak. 4-İsteyen Muhammed ile isteyen de Kureyş ile anlaşıp ittifak oluşturabilecek. 5-Müslümanlar bu sene Mekke’ye girmeyip geri dönecek. Bir sene sonra ise Muhammed ile gelip üç gün Mekke’de kalıp ibadet edebilecek. Bu süre içinde Mekkeliler şehri boşaltacak. Müslümanlar Mekke’ye yolcu silahı olan kılıç dışında bir savaş silahıyla girmeyecek. Antlaşma, arada gidip gelen fitne figürlerinin silikleşmesini de sağlamıştı. Kureyş müttefik arayışından vazgeçmiş, ticari faaliyetlerine geri çekilmişti. Müslümanlar ise bu ortamda kültürel, siyasal ve askeri alanda faaliyetlerini geliştirdiler.” (Cihan Aktaş, Hudeybiye Duruşu: Barış Mümkünse Gerisi Ayrıntı)
Böylece Mekke’den gelecek tehlikenin ertelenmesi sayesinde Hayber fethedildi, Getafen kabilesi yenilgiye uğratıldı. Uzun vadede Mekke’nin fethedilmesine ortam hazırlanmış oldu. Hiç kan dökülmeden alınan Mekke için Kur’an-ı Kerim’de, genellikle savaş jargonu olarak görmeye alıştığımız “zafer” ve “fetih” kavramlarının kullanılmış olmasını konuştuk. Zaferden ve fethetmekten sadece ‘savaşı kazanmayı’ ve ‘topraklarını genişletmeyi’ anlamamak gerekir. Bu bize İslam’ın “militarist” bir anlayışı olmadığı hakkında da ipucu vermektedir.