Sınıf Mücadelesinde Müslümanlar Konferansına Çağrı
İşçinin Kendi Partisi ile ortak düzenlediğimiz Sınıf Mücadelesinde Müslümanlar konferansında sınıf mücadelesinin imkanlarını ve bu mücadelede müslümanların konumunu tartışmaya çağırıyoruz. 12 Şubat’taZübeyde Ana Kültür Merkezi’nde buluşalım!
Çağrı metnimiz:
100 yılını, ‘birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan günler’ ile deviren Türkiye Cumhuriyeti, bu sefer gerçek bir kırılmanın, tarihsel bir yarılmanın eşiğinde duruyor. Son yirmi yılımızı sultasında geçirdiğimiz siyasal iktidar, resmi ideolojiyle önce güreşip sonra bütünleşerek onu yeni baştan yarattı. Hesap vermekten uzak, yurttaşının geleceğinden çalan, nefes aldırmayan, emeği yok sayan, kaynakları belirli bir elin altında istifleyen bu rejim bize ‘tamam mı, devam mı?’ diye soruyor.
Devam diyenler ya kaybedecek çok şeyi olanlar, yahut ‘tamam’ diyenlere güvenemeyenlerden oluşuyor. Sözde ‘Tamam’ diyenler ise, bize ezilenlerin kurtuluşuna dair bir şey vaat etmiyor. İki taraf arasındaki fark bu kadar azalmışken, tercihlerimizi esastan yapmak, çizgiyi kitabın ortasından çekmek mecburiyetindeyiz. Çünkü kaybedecek bir yüz yılımız daha yok.
Türkiye en temelde insan kaynağını yitiriyor. Toprağı, suyu, havası, kültürü, üretim araçları tarumar ediliyor, çitleniyor, metalaştırılıyor. Bu yağma ve sömürü düzeni, bu toprağın ‘yerlisi’ olduğunu iddia eden, bu coğrafyanın diliyle konuşan bir siyasal iktidarın eliyle üretiliyor. AKP-MHP iktidarında, var olan kapitalist sömürü düzeni yeşile boyanarak sınıfın yoksulluğa tamah etmesi isteniyor. Yoksulluğu kader olarak dayatıyorlar, iş cinayetlerini fıtrat diye geçiştiriyorlar. Tam da bu noktada, ezber bozan, istisnayı yeniden kuran bir eylem ve söylem diline ihtiyaç beliriyor.
Sınıf Mücadelesinde Müslümanlar konferansı, tamamla devam, ifratla tefrit arasında kalmış bir denklemde, çizgiyi başka bir yerden çekmeyi teklif ediyor. Kürt – Türk, Alevi – Sünni, dindar – laik kimliklerinin bizi sıkıştırdığı ikiliklerimizi aşıp, temel kavgamızın, sınıf mücadelesinin etrafında, Türkiye halklarının müşterek dili ve eyleyişiyle halkalanmayı teklif ediyor. Sınıf mücadelesinin de kapsayıcı ve birleştirici olabilmesi için; sınıfı bölen, kadınların emeğini ve hayatını sömüren erkek egemen sisteme karşı mücadeleyi tartışmaya açıyor. En doğru din anlayışı bizimki demek yerine, eşitsizlikler karşısında adil ve hakkaniyetli tavır alan bir İslam anlayışının mücadele imkanlarını arıyor.
Şimdi ve burada, zulüm düzenini altüst, eşitsizlikleri tarumar edecek bir direnişin, emekçilerin ve mazlum halkların kurtuluşuyla sonuçlanacak bir mücadelenin imkanını tartışmaya çağırıyoruz.