Hrant Dink, Ahparig… – 19 Ocak Anması’na Şahitliğimiz!
“Tüm insanların kanları, tıpkı biz Müslümanların kanı gibidir ve malları da tıpkı biz Müslümanların malları gibidir.” Hz. Ali *
Hrant’ın Arkadaşları “Buradayız, Ahparig”** diyerek 19 Ocak’ta bizi Osmanbey’e çağırıyor. 13.30’da Şişli’den başlayan yürüyüşler, saat 15’te Agos Gazetesi önünde kesişecek. Emek ve Adalet Platformu olarak biz de orada olacağız.
Çünkü,
“Ancak müminler kardeştir” değil “müminler ancak kardeştir” diyoruz. 6 yıldır hakikatin üstü örtülüyor. Bir zulüm görünce elimizle düzeltmek, gücümüz yetmiyorsa dilimizle söylemek icap ediyor.
Ergenekondu, medyaydı, kollluktu, hükümetti, valiydi derken kendi kabahatini görmezden gelene inat sözümüz şu: Acı paylaştıkça azalır, sahiplenirsek utancı bir nebze azaltırız.
Ama bu acı, bu utanç, aynı zamanda onu sırtlayıp “bir daha asla!” demek için sebep olacak.
6 yılda ne mi oldu? Bu davaya adı karışan birçok kimse terfi ettirildi; vali veya vekil “atandı”, kamu baş denetçimiz gibi ödüllendirildi.
Ama biz, Allah’tan ümidi kesmeyeceğiz.
Öyle görünüyor ki, politik duruş ile duygusallığın kesiştiği bir atmosferde yürüyen dava süreci bu anmalardan etkileniyor.
Allah izin verirse, bütün yollar aşınır yürümekle.
Hrant Dink’in arkadaşlarının dediği gibi,
“Cinayet gaddarlıktı, sonrası kepazelik, yüzsüzlük oldu. Altıncı yılda, adalet mücadelemiz sürüyor. Yüzsüzlere inat, o gün yine oradayız, ahparig! 19 Ocak’ta, seni vurdukları yerde, buradayız ahparig!”
Emek ve Adalet Platformu
* Ali Şeriati, Ali, Çev. Alptekin Dursunoğlu, 1. Baskı, Fecr, Kasım 2008, İnsancıllık bahsi s. 105.
** Buradayız Kardeşim
“İslamcı”, “müslüman” kamuoyuna artık “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı tartışmalarının ötesine geçip bu davada taraf olun diyorum.
Adalet talebimizin varlığı kadar takipçisi de olmak mühim.
Belki böylece Hrant Dink’i o kaldırımdan hak ettiği yere taşıyabiliriz.
Hrant Dink hâlâ o kaldırımda!
Alp arkadaşımız geçen sene de anmaya şu yazısıyla katkıda bulunmuştu.
http://www.emekveadalet.org/arsivler/2405
Aradan kaç yıl geçti ve adalet sağlanamdığı için vicdanlar hala kanamaya devam ediyor. Bu vesileyle adaleti yerine getirmekle sorumlu olanlara Hz. Ali’nin vicdanından bir örnek vermek isterim. Allah hepimizi affetsin.
“Ümeyye oğullarının Ali’nin hükümet sahasına yaptıkları saldırılardan ve baskınlardan birinde Ali hükümetinin zimmetinde ve İslami hükümetin mesuliyeti altında bulunan Yahudi bir kadın zarar görmüş ya da öldürülmüştü. Ali savunulması gerektiği halde savunulmadığı ve kendisi de düşman karşısında onu savunamadığı için öylesine öfkelenmişti ki mescitte yüksek sesle şöyle haykırmıştı. “ Eğer bir insan bu ayıptan ölürse kınanmaz.”
Ali Şeriati, Ali kitabından alıntıdır.
mezhep fitnesinin ümmete, medeniyete, mezopotamyaya bıçak gibi sokulup, kanırtıldığı bu zor zamanlarda dink’in sözleri, yaklaşımı, tahayyülü ne kadar kıymetli. türklerle kürtlerin onurlu bir barışta buluşma ihtimaline bile tam sevinemediğimiz, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü demekten kendimizi alamadığımız, bu müthiş ihtimalin bile mezhepçiliğe yedeklenip, bambaşka ve kocaman bir fitneye ve savaşa tahvil edileceğinden ürktüğümüz bu zor zamanlar. iyilikte, yalansızlıkta ve adalette buluşmak, birbirimizin ne doğduğuna değil ne kadar doğru durduğuna bakmak bu kadar mı zor? ve hep böyle mi kalacak? “kim önce geçebilecek bakalım sizi soktuğumuz huninin daracık ağzından, yiyin birbirinizi” diyor yeryüzü ilahları. hatanın çoğu da bizde. huniyi kırıp asıl zincirlerimize -illaki beraberce- saldırmak zor. ilahlar çok güçlü, çok korkutucu ve önümüze attıkları kırıntılar yaralı nefslermiz için fazlasıyla baştan çıkartıcı. imanımız zayıf, birbirimize saldırmak kolay. ve hatalarımızın bedeli giderek ve giderek büyümekte. ahireti geçtim, bu dünyada bile. dink’in türkler ve ermeniler için söylediği müthiş sözlerini alalım, türk ve kürde, alevi/şii ve sünniye uyarlayalım. bi durup düşünelim. su çatlağını bulur, yeter ki önündeki engelleri kaldırmaya sabırla gayret gösterelim.