Cole Stangler – Emeklilik grevleri tarihsel ölçekte olabilir, fakat Fransa’daki sendikalar göründüklerinden daha zayıflar
Cole Stangler’in Fransa’daki grevlerle ilgili yazısını çevirdik. İlginize sunuyoruz.
Çeviren: EAP ÇEVİRİ KOLEKTİFİ
COLE STANGLER
Macron’un emeklilik reformuna karşı sürmekte olan mücadele bize şunu gösteriyor: Fransız sendikalar halk desteğini aktif üyeliğe çevirmek zorunda.
Dışarıdan bakıldığında Fransa, sendikalarının güçlü olmasıyla meşhurdur. Ve şüphesiz ki planlanan emeklilik reformlarına karşı Aralık başından bu yana devam eden grevler bir kez daha bu algıyı pekiştirdi. Uluslararası haber ajansları Fransa’nın ‘güçlü sendikaları’ ve ülkenin sendikalar tarafından ‘felce uğratılması’ üzerine haberlerle dolup taşıyor. Keşke öyle olsaydı.
Gerçekte son grev dalgası Fransız işçi sendikacılığının bazı sınırlarını gün yüzüne çıkarmış oldu. Anketler halkın ekseriyetinin hükümetin reformlarına karşı çıkıp grevleri desteklediğini gösterse de protestolar birkaç ulusal çaplı eylemin devamında tedrici olarak azaldı.
Öte yandan grevlere katılım sınırlı düzeyde seyretti. Öğretmenler, hava trafik kontrolörleri, liman işçileri, avukatlar ve Eyfel kulesi çalışanları pek çok kere iş bıraktı. Fakat grevler genellikle şu iki iş kolunda yoğunlaştı: Demiryolları ve Paris metro ve otobüs ağı. Geçtiğimiz hafta bu iki işkolunda bile grevlerde azalma oldu.
Şüphesiz mücadele daha sona ermiş değil. Parlamento’nun Şubat ortasında, senatonun ise Mart sonundaki yerel seçimlerden sonra reformları ele alması bekleniyor. Yani eylemler gelecek haftalarda da sürebilir. Hareketin takdire şayan dayanıklılığı ise gerçekten etkileyici.
Her halükarda aşikâr olan şu: Sendikacılar özel sektörde büyük ölçekli grevler ümit ettiler ancak bu gerçekleşmedi. Bunun yerine küçük ölçekli eylemler manşetleri kaplar oldu. Mesela geçen hafta, enerji işçileri Paris banliyösünde büyük bir gıda pazarının elektriğini kesti ve sendika aktivistleri Versailles Sarayı’nın önünde içeride Emmanuel Macron yabancı iş adamlarıyla görüşürken polisle çatıştı. Başka bir grup işçi, emeklilik reformlarını destekleyen, ılımlı Genel Demokratik İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (CFTD) genel merkezini bastı. Bu işlerin öfkesi gayet anlaşılır. Gene de bu tür eylemleri tamamlayacak devamlı bir grev hareketinin yokluğunda, bu eylemleri örgütlü emeğin güçsüzlüğünün işaretleri olarak okumamak elde değil.
Neden daha fazla grev patlak vermedi? Bir sebep şu: Fransız sendikaları işgücünün neredeyse tamamını kapsayan toplu sözleşmeler yapabiliyor[1] olsa da sendika üye sayıları eridi. Üye tabanı kamu sektörüne ve ülkenin eski sanayi sektöründen kalan bölgelere doğru büzüldü. Sendika üyesi işçilerin oranı son yirmi otuz yıldır yatay seyrediyor. 1970’lerde işgücünün yaklaşık %20’si sendika üyesiyken oran bugün %11. Sendikalar giderek ekonominin baskın unsurları hale gelen hizmet sektöründe ya da taşeron firmalarda taban bulmakta zorlanıyor. Diğer bir ifadeyle, neredeyse bütün Fransız işçiler sendikaların imzaladığı toplu sözleşmelerden istifade ederken, çok azı onlarla irtibat halinde.
Sendikaların güçlü olduğu sektörlerde bile greve çıkmak bedeli yüksek olan bir şey. Amerika ve İngiltere’nin aksine çoğu Fransız sendikası güçlü grev fonlarına sahip değil, çünkü aidat gelirleri daha mütevazı. Bu da işçileri iş bıraktıklarında maddi olarak büyük fedakârlıklar yapmaya zorluyor. Grev hareketinin başını çeken mücadeleci Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CGT) tarafından başlatılan bir ‘Dayanışma Fonu’ kampanyası, grevlerin başladığı 5 Aralık’tan bu yana halktan 2,5 milyon avro toplamayı başardı. Gene de bu miktar, çalışacak olsalar grevcilerin ellerine geçecek olan miktarın yanında çok soluk kalıyor.
Tüm bu manzara karşısında insan şunu sormadan edemiyor: Sendikalar bu greve daha hazırlıklı olamazlar mıydı? Nihayetinde bu reform paketi beklenmekteydi. Macron emeklilik sistemini revize edeceğini 2017’deki kampanyasından beri söylüyordu. SUD Rail Sendikasının (ulusal demiryollarında örgütlü olan en militan sendika) genel sekreteri Bruno Poncet bana şunu anlattı: Sud Rail Sendikası emeklilik grevleri için Eylül ayından beri çalışmalarına başladı. Üyelerini ve kamuoyunu greve hazırlamak için bildiriler dağıttı ve toplantılar düzenledi. Ne yazık ki bu tarz bir hazırlık çok yaygın değildi. Pek çok sendika, sadece grev çağrısı yaptı ve insanların greve icabet etmesini umdu.
Bu zayıflıkların farkında olan Macron hükümeti pazarlık masasında sendikalara karşı sert bir strateji izledi. Sadece birkaç taviz verdi, mesela polisleri reformdan muaf hale getirdi. Ilımlı CFTD’nin ana talebini kabul ederek, çoğu işçinin emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran bir maddeyi koşullu olarak askıya aldı (hükümet bunun karşılığında sendikaların bir dizi başka maliyet tasarrufuna onay vermesini şart koştu). Bu potansiyel sorun kaynaklarını nötralize eden hükümet, CGT ve müttefiklerini ezerek alt edebileceğinin hesabını yapıyor.
Hükümetin bu yaklaşımının göz ardı ettiği önemli bir husus var: Sol görüşlü sendikalar bu meselede hala milyonlarca Fransız işçisinin adına konuşuyor. Anketlere bakacak olursak Fransızların çoğunluğu da bu meselede sendikaları destekliyor. Yani emeklilik savaşının sonucu ne olursa olsun, Fransa’da örgütlü emeğin temel meselesi şu: Pasif destekçilerini aktif üyeler haline dönüştürmek.
Sendikaların geleneksel tabanları dışında kalan işçileri örgütlemek için zaman ve enerji harcaması şart. Poncet’e göre Fransız toplumunun sendikaların Fransız tarihinde oynadığı rolü daha iyi kavraması gerekiyor. Emek tarihini öğretmek ve popülerleştirmek sendikaların güçlenmesine vesile olabilir. Nihayetinde tarihsel gerçek şu: Fransa’daki sosyal haklar ve gelişkin refah devleti, milyonlarca işçinin defalarca greve çıkmasının bir sonucu – ya da devletin bu ihtimalden duyduğu korkunun.
[1] Fransa’daki sendikaların üyeleri olmayan işçiler için de toplu sözleşme imzalayabiliyor olmasının sebebi kıta Avrupasında nispeten yaygın olan teşmil (genişletme) sistemi. Teşmil sistemini Türkiye açısından tartışan güncel bir yazı için bkz.: https://sendika63.org/2016/10/toplu-sozlesme-kapsamini-buyutmek-ve-tesmil-ergun-iseri-382229/ (ç.n.)
fransa’da bile sendikaların toplumla bağlının zayıflaması ve organik siyasetten uzaklaşılması bir çok şeye de işaret ediyor. sol siyasetin seçkincileşmesi, sağ siyasetin halkçı gibi görünerek sermayedarla iş tutması, daha liberal kapitalizmi savunan “yeni ekonomiler”in kamu imtiyazlarıyla süren devletçi kapitalizmle ilksel birikimi hala cari bir kaynak olarak gören sermaye ile yenişememesi (belki de yenişmek istemiyorlar, paraları çok olunca pekala sapıtmış olabilirler onlar da) vb. derken, örgütsüz işçi ve taban siyaseti meselesi güncel bir tartışma olarak devam ediyor. yazıdaki eleştiri insafsız mı emin değilim ama işaret ettiği noktalar dikkate değer.