Zeki Kılıçaslan, İKEP Danışma Kurulu Üyesi
AK Parti iktidarı uzun süredir söyleyecek sözü, anlatacak hikâyesi kalmamış ve miadını doldurmuş durumda. Bu iktidarı hala ayakta tutan şey, muhalefetin bir siyasal toplumsal seçenek, bir umut yaratamamış olmasıdır. Bu durum Türkiye’de siyasetin tıkanmışlığının açık bir göstergesidir. Gelecek seçimlerde AK Parti iktidarı yitirip dağılma sürecine girse bile Türkiye siyasetindeki bu tıkanmışlık baki kalacaktır.
Siyaset ve kültürel kimlikler
Türkiye’de dört ana siyasal partinin her biri esasında belirli bir kültürel kimliğin temsili özelliğini taşımaktadır. Bilindiği gibi bunlar AK Parti’de somutlaşan Sünni muhafazakâr kesim, CHP’nin temsil ettiği seküler kesim ve Alevi toplumu, MHP’de cisimleşen Türk Milliyetçiliği ve HDP’nin temsil ettiği Kürt siyasal hareketidir. Bu kesimler arasında siyasi geçirgenlikler oldukça sınırlıdır. Gerek AKP öncesi dönemde baskılanan Sünni dindar kesime gerek sürekli yok sayılan Kürt kimliğine gerekse eşit haklar tanınmayan Alevi kimliğine dayanan siyasetler farklı toplumsal kesimlerin adalet arayışlarının tezahürüdür. Burada tartışılan sorun kimliklere dayalı bu bölünmüşlüğün işçilerin ve yoksul halk sınıflarının siyasal gücüne ve Türkiye’deki siyasi tıkanmışlık durumuna yaptığı olumsuz etkidir.
Örgütlü tek sosyal sınıf büyük sermayedarlar
Türkiye’deki tüm büyük partiler, belli bir kültürel kimlik etrafında birleşip bu kimlikle özdeşlesen toplumsal kesimlerin siyasal ve ekonomik çıkarlarını savunur. Ancak pratikte tüm büyük partilerin temsil ettiği toplumsal kesimler, kendi içlerinde elitler ve dar gelirliler şeklinde bölünmüştür. Tüm büyük partileri o toplumsal kesimin elitleri yönetir. Ve elitler çubuğu hep kendine büker.
Öte yandan bu dörde bölünmüşlük sebebiyle ülkede geçerli olan ekonomik ve sosyal politikalar, toplumun genelinin talepleri veya ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda değil ülkemizde sosyal sınıf çıkarları temelinde örgütlenmiş tek sınıf olan büyük sermaye güçleri tarafından belirlenir. Türkiye’de ilk bakışta hiç görülmese de derin, sürekli ve çok şiddetli bir sosyal sınıf kavgası vardır. Çok sesi duyulmaz. Çünkü bu kavganın bir tarafı neredeyse tamamen örgütsüz ve dağınıktır.
…
İKEP’in çağrısı bütün işçilere, işçi gruplarına, sendikal önderlere ve işçi sınıfı temelli siyasal parti ve çevrelere böylesi bir demokratik çoğulcu işçi siyasetini birlikte …
Yazının devamı için: Yeni Bir İşçi Siyaseti!