“Torba Yasaya Neden Karşı, Sendikalara Neden Tepkiliyiz?” – İşçi-Der
İŞÇİ-DER’in 24 Temmuz Perşembe günü gerçekleştirdiği yürüyüş sonrası Mecidiyeköy’de yapmış olduğu basın açıklaması. Torba yasanın içeriğini ve anlamını güzel ve net bir dille anlatıyor.
***
AK Parti’nin iki ilkesi vardı: Adalet ve Kalkınma. İktidar olduğu gün, çalışma hayatında Adalet’ten vazgeçti. Bunun yerine milyonlarca çalışanı güvencesiz, işyerlerini ise denetimsiz bir hale getirdi. Ucuz işgücüne dayalı, kölelikle yarışan, insanı meta olarak gören, kula kul eden “Esnek Çalışma Sistemini” uygulamaya soktu.
Bu uygulamanın öncülüğünü yapan devlettir. Devlet eliyle oluşturulan istihdam kaynakları, sadece emek komisyonculuğu yapan şirketlere peşkeş çekiliyor. Devlet, bir yandan hiçbir ahlak ve hukuk kuralı ile izah edilemeyen bir çalışma ortamını yaygınlaştırıyor. Diğer yandansa “taşeron sorunu” diye bir sorun, sanki kendiliğinden ortaya çıkmış gibi ona güya çözüm bulmakla uğraşıyor. Bu çalışmalar bir çözüm arayışı değildir.
Soma katliamı aslında bizim gibilerin her gün yaşadığı acı gerçeği tüm toplumun gözüne sokmuştur: Bu milletin has yoksul çocukları, devletin ve şirketlerin gözünde değersizdir. Kimse bizi kandırmasın. Güvencesizliğe, denetimsizliğe, işverenlerin ve taşeronların insafına mahkûm edilen bu milletin dar gelirli vatandaşları, yani bizler, bizler hâlâ insan yerine konulmuyoruz.
TORBA YASA: SOMA
Devlet yetkililerinin ve bazı sendikacıların, 301 işçinin ölümü üzerine verdikleri beyanatların timsah gözyaşları olduğunu bugün anlıyoruz. Anlıyoruz çünkü TBMM’de görüşülmekte olan Torba Yasa, taşeronluğu ve güvencesizliği daha da yaygınlaştıracak olan bir içeriğe sahip.
Soma katliamı sonrasında madencilerine dair pek çok vaat dinledik. Ancak Torba Yasada son derece sınırlı iyileştirmeler söz konusudur. Maaş zammı, ikramiye, ölen madencilerin sivil şehit sayılması gibi sözler ise çoktan unutulmuş.
En vahimi ise şu: Torba yasada maden sektöründe iş güvenliği ve işçi sağlığına yönelik önlem ve denetimlerin arttırılmasına ilişkin HİÇBİR madde yok.
Hani en azından yeraltında taşeron olmayacaktı, neden bu kanunla taşeronluğu yaygınlaştırıyorsunuz?
Yaşam odalarını mecburi yapmamanızın sebebi nedir?
Soruyoruz, Soma faciasından sonra kaç maden kazası oldu, bu kazalarda kaç kişi öldü?
Adaletsizliği, emek soygununu, yaşattığınız travmayı görmeniz için illa topluca ölmemiz mi lazım?
BİZ İBB İŞÇİLERİ
Bugün burada toplanan, çoğunluğu taşeron İBB işçisi olan bizler işçi ölümlerinin bir kaza olmadığını yaşadığımız örneklerden çok iyi bilmekteyiz.
Bunun örneği şudur:
Hiç bir donanımı ve yatırımı olmayan taşeron aile şirketleri vasıtasıyla kamuya işçi alınır. Bu işçilerin emeği üzerinden komisyon alan şirketler sadece bir şey yaparlar: Kuralsız, düşük ücretli, kara düzen bir mesai ve daha az işçiyle daha fazla iş yapmak. İş malzemelerini bile işçi kendi cebinden alır. Her işçi her saniye işten atılma tehdidi altındadır ve işçiye sunulan tek seçenek, komisyoncu taşeronların tek kanunu “işine gelirse”dir.
Soruyoruz: Bu kula kulluk değil de nedir?
İşte Soma, bu anlayışın neticesidir. Bu anlayış, şirketlerin devlet eliyle beslenmesinden ibarettir. Bu zalim işleyişte ahlaksızlık, hukuksuzluk serbesttir.
Bu çarpık düzeni biraz olsun iyileştirmesi beklenen, Bakanlık tarafından aylardan beri “taşeron işçilere müjde” diye cilalanan yeni taşeron yasası, Torba Yasa ile koca bir yalana dönüşmüştür. Torba Yasa, madenci kardeşlerimiz için kırıntı niteliğinde birkaç iyileştirme içerse de, taşeron sorununa hiçbir çare getirmiyor, bilakis sorunu derinleştiriyor.
Torba yasa komisyondan çıkan haliyle:
(1) Asıl işlerin (hatta memurların bile) taşerona verilmesini yasal hale getiriyor.
(2) Binlerce taşeron işçinin kazandıkları davalar sonucunda hileli oldukları tescillenen onlarca taşeronluk ihalesi, Torba Yasayla temize çekiliyor. Binlerce işçinin kazanılmış hakları gasp ediliyor.
(3) Verilen sözlerin aksine, HİÇBİR taşeron işçiye kadro getirmiyor.
Madenci kardeşlerimize getirilen kısmı iyileştirmelerin diyeti, taşeron sisteminin kalıcılaştırılması olamaz! Sap ile samanın, helal ile haramın bu Torba Kanun’da olduğu gibi karıştırılıp önümüze konmasını kabul etmiyoruz.
SENDİKALARIN HALİ
Biz böyle bir uygulamaya boyun eğmeyeceğimizi ve asla sessiz kalmayacağımızı, 10. Çalışma Meclisi’nde en üst düzeydeki hükümet, sermaye ve sendika temsilcilerine anlatmıştık.
Çalışma Bakanı’nın da olduğu bir ortamda, işçi sendikaları konfederasyonları temsilcilerine şöyle demiştik: “Siz bunlara rıza gösterirseniz işçiyi satmış olursunuz. Bir ülkede iki ayrı çalışma yasası olmaz. Bu birinci sınıf, ikinci sınıf vatandaşlık tarifesidir. Bunun mücadelesini vermek sizin için keyfiyet değil mecburiyettir” dedik.
Bunun üzerine Türk-İş Genel Başkanı Sayın Ergun Atalay yüreklere su serpen bir konuşma yaptı. Bugün yasalaştırılması gündemde olan birçok maddeyi Genel Grev sebebi sayacaklarını beyan etti. Biz de kendisini tebrik ettik. Sayın Başkan 15 Şubat’ta Ankara’da “Taşeron köleliğine Son Mitingi”nde bizlere “Davanıza sahip çıkın, maskeleri yırtın” diye seslendi.
Sayın Başkan biz davamıza sahip çıkıyoruz, işyerlerinde, meydanlarda mücadele ediyoruz, bedel ödüyoruz. Siz neredesiniz?
PTT işçileri aylarca maaş alamayıp meydanlara çıktığında yoktunuz.
Kurumlara tasarruf sağlamak için sağlık işçilerinin alın teri, sosyal hakları gasp edilirken yoktunuz.
İhale bitimi nedeniyle 650 İSKİ işçisinin işine son verilirken yoktunuz.
Belediyelerde işinin aşının mücadelesini veren, amele pazarlarında alınıp satılan işçinin mücadelesinde yoktunuz.
İSKİ’de bırakın sendikal haklarımızı, maaşlarımızı alamazken, bugün kıdem tazminatlarımız gasp edilirken yoksunuz.
Şu anda binlerce işçinin çalıştığı İSKİ’de 300 kişi için toplu sözleşme imzalayan TES-İŞ 2 nolu şubenin kapısındayız.
TES-İŞ 2 nolu şube yetkilileri bizlere “Siz taşeron işçisiniz, taşeron şirketinizin bulunduğu işkolunun sendikasına gitmeniz gerekir, bizim işkolumuzda değilsiniz” demiştir.
İSKİ’ye bağlı olarak çalışan yaklaşık 2000 taşeron işçi, 15 – 20 senedir enerji işkolunda değilse nerede çalışıyor?
Örgütlü olduğum işyerimde çalışan 2000 işçi kimdir, nedir, ne yer, ne içer diye hiç mi merak etmediniz?
Biz kurum müdürleriyle görüşüp işçilerin haklarının mücadelesini verirken, derneğimizin hukuk komisyonu başkanı avukatımıza dahi randevu vermeyen TES-İŞ 2. nolu şube başkanını kınıyoruz.
Ve Sayın Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’a soruyoruz: Hangi maskeleri yırtacağız Sayın Atalay? Ortak mücadele için nerede buluşacağız?
Bizimle hemhal olmayan bir sendikacılık anlayışı, toplu sözleşme masalarında, asgari ücret tespit komisyonlarında bizi nasıl temsil edebilir? İşyerlerinde ve meydanlarda omuz omuza emek ve adalet mücadelesi vermek için tüm işçi sendikalarına sesleniyoruz.
Bugün bu endişe ve taleplerimizi paylaşan birçok değerli sendikacı olduğunu biliyor, görüyoruz.
Sendikasız bir işçi mücadelesinin kalıcı bir çözüm getirmeyeceğini bildiğimiz gibi, bugünkü sendikal anlayışla bir sonuca ulaşılamayacağını da bilmekteyiz.
Sendikalar işçiyi taşeron olan-olmayan diye ayrıma tabi tutarak bu bölünmeye taraf olamaz.
Bunun için diyoruz ki sendikacılar koltuklardan kalkmalı, mücadelenin başına geçmeli.
İşçi kardeşlerimize diyoruz ki bizler hakkımızı aramadıkça, yan yana gelmedikçe, birbirimize sahip çıkmadıkça ekmeğimizden, insanlığımızdan, onurumuzdan uzak kalmaya devam edeceğiz.
Sosyal adalet ve sosyal barış için el ele, ortak mücadeleye.
İşçisinin, emekçisinin hakkını yiyen bir millet ne kalkınır ne de huzur bulur.
İnsanın ihalesi, emeğin komisyonculuğu olmaz.
İŞÇİ – DER (İşçilerin Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği)
24.07.2014
Kaynak: http://iscider.org/torba-yasayi-ve-uyuyan-sendikalari-protesto-ediyoruz/