Umur Talu – Şurada kimse var mı!
Ali Şeriati’nin Mısır Piramitlerini gezerken, piramitlerin yapımı sırasında ölen köleler için yazdığı mektubu hepimiz biliyoruz. O mektubun bir kısmında şöyle der.
“Ey dostum! Sen bu dünyadan göçtükten sonra bizi işçi yapmak için yeniden geri döndüler. Yine ağır yükler taşımak zorunda kaldık, fakat mezarlar için değil. Süs ve gösteriş olsun diye saraylar için. Sen mezarlar için kurban edilirken biz saraylar için kurban edildik.(…)”
Şu anda ülkede günde ortalama 4 işçi iş cinayetlerinde can veriyor. Umur Talu’nun 2012 Türkiye’sinde dikilmeye çalışılan AVM’ler, yılda % 7-8’ler civarında büyüyen bir ekonomi, piyasa karları, rantlar, uluslar arası kartellerin taşeronluğu uğruna kurban edilen işçiler için yazdığı yazıyı paylaşmak istiyoruz.
UMUR TALU
Türk, İpek, Kumuz, Arslan, Yanar, Sülük, Ayvacık, Anılır, Taşkum, Süleyman, Çakır, Elbay, Öztürkmen, Gürcan, Yılmaz, Sağır, Büzülmez, Yaman, Karaca, Bıçakçı, Şahinduran, Kurtul,Demir, Girgin, Taşdemir, Karakurt, Solmaz, Karakaya, Candan, Uçum, Topal, Şarlı, Yazıcı, Çobanoğlu, Özkan, Ceylan, Filiz, Aras, Çakmak, Ferhat, İşlek, Üstünel, Çokgüzel, Çeper,Durgun, Karaca, Öre, Ünlü, Yıldız, Ot, Karameşe.
***
Bu soyadları taşıyan akrabanız var mı? İçimizde birilerinin var. Belki soyadı sizinkine denk düşen vardır. İçlerinde düşen vardır, yanan vardır, parçalanan vardır, ezilen vardır, paramparça olan vardır. Türkiye’nin en büyük, en hain, en arsız, en utanmaz, en maddi sessizliklerinden birinin bir aydaki 60 kadar kurbanından bazısı onlar. Bu memlekette demokrasi, insan hakları dersi veren nicesinin dahi adını anmadığı “sonsuz ölüm”de sadece geçen ay sıraya girenler. Sırasız ölümleri; parasız hanelerine ekmek, çocuklarına umut taşımak isterken sıralandı üst üste. Şuraya çık, şuradan in, şunu kaldır, altına gir, kabloyu al gibi “piyasa yasaları”nın yargısız infazları. “İş kazası” deyip geçiştirilen “ölüm cezası”! Tam yarısı, inşaat patlaması. Hani, fazla kat çıkınca küsülen, ama o katlardan işçiler sapır sapır dökülürken susulan büyüme hızı. Yapı ustası, elektrik kalfası, harç amelesi. 60 rakamı içinde birkaç kadın. Ali’nin, Ayşe’nin annesi. Var mı bildiğiniz… Bilmek ister misiniz! İstanbul’da Hakkârili de var; Şırnak’ta Malatyalı da belki, Mersin’de Diyarbakırlı, Kocaeli’nde Sinoplu, Sinop’ta Maraşlı. Var mı tanıdığınız? Yoksa, geçiniz!
***
Analar ağlamasın sürecini öpüp başımıza koyalım. Belki şu anda köy köy sıvasız hane çocuklarının tabutlarını, kiminin de tabutsuz, mezarsız etkisiz haberlerini saymaya devam ederdik. Ama bir savaş da burada var. Bir aileden üç çocuk; bir haneden üç, beş erkek; sıvasız hanelerden sayısız emek; işsizlik belasında ne iş olsa razıyım diller; saatlerce köleliğe hazır eller; uykusuz, yorgun ama boynu eğik bedenler ölüm kuyruğunda. Burada bir katliam var… Ve bunun bürokratik sorumluları, en müdürü, yerinde çakılı. Bakanlar çelik gibi. Şirketler, şantiyeler, rantiyeler kusursuz. Tulum, kefen modelinden biçilmiş. Örgütsüz, tedirgin, ürkek, güçsüz işgücü. Sonra diyor ki… Kafasına kafasına gaz ve cisim sıkılan, bir de hastaneden atılan Dilan marjinal. Ama düzen kârjinal! Öyle ya… U-14 denen, yani 14 yaş altı çocukların maçında bile, elemanlarınız küçüklerin yüzüne, gözüne gaz sıkıyor, copları küçük bedenlerine indiriyor. Piyasası kanlı… Güvenliği gazlı… Demokratik, sosyal bir hukuk devleti!
Not: Cezaevi ölümleri bir devletin en büyük utançlarındandır. Kendi hayatının zerre kadar efendisi olamayan insanların hayatı, sağlığı, hastalığı sonuna kadar emanettir. Hiçbir suç veya suç isnadı; cezaevinde ölüme terkle, ölümcül hastalıklara sırtını dönüp fiilen idama dönüşen hukuksuz, insafsız, imansız infazla cezalandırılamaz. Cezaevinde son ölüm, İrfan Eskibağ. Siz onu ve başkalarını ölüme mahkum etmiştiniz de, tebliğ mi etmemiştiniz, haberi mi yoktu!
Kaynak: http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu/842546-surada-kimse-var-mi