Berrin Demir – Soma’da Yaşanan İş Cinayetinin Üzerinden 2 Yıl Geçti
Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin gönüllü hukukçularından Berrin Demir Soma faciası ile yaşananları ve gelinen süreci anlatmış. İlginize sunuyoruz.
BERRİN DEMİR
Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği iş cinayetinin üzerinden iki yıl geçti.
Bu iki yılda madencilik sektöründe çeşitli yasal düzenlemeler yapıldı, üstelik kamuoyu baskısı da oldukça güçlüydü.
Ancak buna rağmen 13 Mayıs 2014’te yaşanan iş cinayetinden bugüne kadar 162 madenci hayatını kaybetti. Yani her ay ortalama yedi madenci, alınmayan iş güvenlik önlemleri nedeniyle ölmeye devam ediyor.
İş cinayetleri davalarında Soma’nın Türkiye’nin en büyük iş cinayeti olması sebebiyle bir milad olması bekleniyordu.
Peki gelinen dava sürecinde Soma’nın gerçekten milat olma ihtimali var mı?
Bir Umut Derneği’nden madencilerin gönüllü avukatlarından, aynı zamanda iki kuzenini de madende kaybeden Berrin Demir sorularımızı yanıtladı.
Dava sürecinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda her şey gelecek bilirkişi raporuna kilitlendi. Aileler arasında bu raporun manipülasyona açık olduğu konuşuluyor. Bu zaman kadar iş cinayetleri davaları pratiği de bunu gösteriyor. İlk bilirkişi raporu savcılık tarafından hazırlanmıştı. Onunla dava süreci bugüne kadar geldik. Onun da eksikleri vardı ama temel olarak doğruları üç aşağı beş yukarı ortaya koyuyordu. 21 başlık altında eksiklikleri sayıyor. Bu 21 başlık madendeki iş güvenliğine dair tüm konuları içeriyor. Ve görüyoruz ki 21 başlığın hepsinde mutlaka eksiklik ve kusurlar var. Hiçbir başlık tam değil.
Sanıkların ve sanık müdafilerinin bütün iddilaları ilk önce yoğun şekilde sabotaja yönelikti. Ama bu iddiaları tutmadı. Bu sefer dışarıya mal atan çok büyük kapsamlı bantlar var, onların dönmesini sağlayan motorlar var. Sık sık elektrik kesilip arıza oluyormuş, bu yüzden başına nöbetçi koymuşlar. İddiaları yangın çıktığı bölgede motorlardan birinde arıza oldu, bant boşa döndü, sürtünme oldu ve yangın çıktı. Orada olması gereken ekip de iş yerini terk etmişti o yüzden bütün suç onların.
Şu anda bu bahsedilen işçiler tutuklu değil. Sürekli o işçilerin üzerine oynandı. Üç kere dinlendiler. Bir işçi tüm gün ayakta sorgulandı, artık yasak sorgu yöntemlerine geçildi. Düşünün sanıklar, yani işçinin müdürü soru soruyor. 10 dakikada işçi elini önünde toplayıp “öyle değil amirim, emredersiniz amirim” demeye başlıyor.
Sonuç olarak davaya bütüncül bir bakış açısıyla bakınca tıpkı bilirkişi raporunda belirtildiği gibi hiçbir şey yerli yerinde değil. Mesela beş gün eğitim veriyoruz diyor. Ama üç günlük işçi en dipteki S panosunda hayatını kaybediyor. Oysa o işçinin Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde eğitimde olması gerekiyordu. Üniversiteye de suç duyurusu yapıldı.
Mesela en dipteki panodan yukarı çıkabilmeleri 45 dakika sürüyor. Yürüyerek sürekli rampa çıktıkları bir yol. Zaten o gaz maskeleri çalışsaydı da yarım saat dayanacaktı. Bu yol bitmeyecek, işe yaramayacaktı. Normalde pahalı olan maskeler 90 dakika dayanıyor ve dışarıdaki havayı temizlemiyor, kendi haznesindeki oksijeni veriyor. Bakın işçilerden sadece biri yanarak ölmüş, diğerlerinin hepsi zehirlenme, onların hepsi çıkabilecekti.
Kaza 2:45’te olmuş, biri gelecek, bize haber verecek, nereye gideceğimizi gösterecek diye beklemişler kaç saat. Merkezi haberleşme sistemi yok. Yukarıdan biri basıp şuraya gidin diyemiyor. Aşağıdaki mühendis de bilmiyor nereye gideceğini. Oldukları yerde bekliyorlar.
İşyeri hekimini dinledik son olarak, işçiler sürekli baş ağrısı ilacı kullanıyormuş. Bir çantada herkese ikişer tane ilaç dağıtılıyormuş. İşyeri hekimi diyor ki, “Başları ağırıyordu doğru, çünkü madenden çıktıktan sonra duş alıp saçlarını kurulamıyorlardı. Soğuk vurunca da başları ağırıyordu.” Düşünün artık…
Ailelerin davadaya katılımı nasıl, sürekli sinir krizi geçirenler oluyor?
Ölen kuzenimin kızı Can Gürkan’a “babam öldüğünde kursağında ne vardı biliyor musun?” diye bağırdı. “Un çorbası vardı sadece, su, yağ ve undan yapılan. Anca onu yapabilmiştik. Benim babam aç öldü” dedi. Adamların umurunda değil. İnsan olduğunuza utanıyorsunuz. 301 kişinin öldüğü yerde, kendilerini dışarı çıkarmak için 40 takla atıp yalan söylüyorlar.
İşçilerin hiçbir kıymeti yok gözlerinde. Müdür Akın Çelik, “Sayın başkanım ben anlamıyorum, bunlar nasıl insan, duman çıkmış yukarı haber vermiyorlar” diyebiliyor. Ha yani işçiler intihar etti öyle mi? Yahu işçileri öyle bir korkutmuşlar ki gıklarını çıkaramıyorlar. “Dışarı çıkarsam kızarlar, maskeyi açarsam 50 lira ceza yazılır” diye düşünüyorlar.
Yani davalarda ailelerin durumu vahim. Sanıklar sanki orada hiç aile yokmuşçasına serbest vezin ölen işçileri suçlayıcı bir dille ağır konuşmalar yapıyor. Aileler daha çok hırpalanıyor. Ailelerin susturulması, salondan çıkarılmasını talep ediyorlar. Sanık müdafileri böyle parmak gösterip şu çiçekli başörtülü diyor mesela. “Hakkında işlem yapın” diyor.
Özellikle tanıklar dinlenirken en son yanında kimin olduğunu, o kişinin nasıl öldüğünü anlatıyor. Her seferinde salondan bir iki feryat kopuyor, dayanılır gibi değil. En acı iki oturum öyle oldu. Artık oturduğum yerden kalkamaz hale geldim.
Peki bu dava iş cinayetleri için milad olacak mı?
Ben sürekli iş cinayetlerini, maden kazalarını sonlandırmak için Soma’nın değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorum. Tarihi bir sorumluluk altında olduğumuzu, mahkeme heyetinin de herkes kadar sorumlu olduğunu, en ağır şekilde cezalandırılmaları gerektiğini, başka türlü iş cinayetlerinin önlenemeyeceğini yeniliyorum. Bu kadar ağır bir durumda geniş dağılımlı ağır cezalar verilmeli. Öyle üç beş kişi değil. Suç tek başına işlenebilecek nitelikte değil, kolektif bir suç. Herkesi kapsayan bir suç. Ama şu ana kadar elimizdeki veriler böyle olmayacağını düşündürdütmüyor.
Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı’nın hiçbir yetkilisi yargılanmıyor. Ege Linyit İşletmeleri’ndeki sekiz sanık, kamu görevleri aksadığı için vareste tutuldular. Zaten şu anda yapılan yargılama kadük bir yargılama. Üç kişinin hayatını kaybettği iş davalarında izlenen yöntemden daha farklı bir şey yok. Tek fark o da altı kişinin iki yıldan beri tutuklu olması, normalde bir yılda salınırdı. O kadar basit bir fark.
Bu yargılama milad olacak gibi geliyor. Özellikle Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık isimli iş güvenliği vardiya mühendislerinin tahliye edilmesi sonrası bu düşüncem pekişti. Yine de göreceğiz tabii. Bilirkişi raporu bu anlamda çok önemli.
Kaynak: http://bianet.org/bianet/toplum/174711-soma-davasi-bir-milat-olmali