Şevket Hüner – Sinek Kovucu
Şevket Hüner’den çok hoş, çok gündelik, çok sahici bir yazı. Bir mühendisin İslami sorumlulukları üzerine tefekkür eden yazıda, çalışma hayatındaki herkese bir hisse var.
ŞEVKET HÜNER
Çocuklarımız, hem üniversite bitirip meslek sahibi olsun, hem de dinine bağlı iyi bir mümin olsun istiyoruz. Bu mümkün mü? Pratik olarak “Batının teknolojisini alıp ahlakından uzak duralım” tezi uygulanabilir mi? Müslüman bir mühendis deyince aklınıza ne geliyor? Namaz kılan oruç tutan biri mühendislik fakültesini bitirir, bir de iş bulursa Müslüman mühendis olur mu? Yaşadığım bir örnek üzerinden bu konuyu tartışmaya açmak istiyorum.
2003 senesinde kardeşimle aydınlatma armatürleri üreten firmamıza yeni açılımlar kazandırmak isteyip beyaz eşya üreticisi bir büyüğümüzle sinek kovucu imalatı yapmayı planladık. Hatta buna ait bir örnek hazırlayıp, Tüyap’a gelen dünyanın en büyük imalatçısıyla randevulaştık. Buluştuğumuz Çinli mühendis, Avustralya’da yılda 800.000 sinek kovucu üretmesine karşın mütevazı ve samimiydi. Üstelik müşterisi değil olası rakibi olduğumuzu bilmesine rağmen bize yakın davranmış ürünümüzü beğendiğinden bizi tebrik etmişti.
Bir ara bu çekik gözlü benim yüzümü astığımı görüp bunun nedenini sordu. Kardeşim “O sinekleri yakıp imha eden bu aleti İslam’a uygun bulmadığından dolayı biraz gönülsüz.” dedi. Bu söz Çinlinin ilgisini çekti ve ajandasına bununla ilgili notlar aldı…
Bundan 21 gün sonra Avustralya’dan bir kargo aldık. Koliyi açtığımızda içinde sinek kovucuya ait bir trafo ve yanında, “İslami hassasiyetinize uygun yaptığım çalışmada trafoya yeni bir elektronik devre tasarladım. Bu trafo sineği yakmıyor şoklayarak hazneye düşmesini sağlıyor. Eğer bu da dininize uygun değilse söyleyin araştırmaya devam edeyim.” diye bir not ve birlikte çektirdiğimiz fotoğraflar vardı. Kâr getirmeyen bir angaryanın Türkiye’deki olası rakiplerinden birine üstünlük sağlayacak olmasıyla ilgilenmeyen ve bize çözüm üretmeye çalışan bu kişi Müslüman değil, bir Budist’ti. Bu yaklaşım zihnimi allak bullak etmişti.
Sonraları işin maliyeti ve devletin bu konuda beklenen kanunun çıkarmaması nedeniyle üretimden vazgeçtik. Bunun üzerine Çinlinin emeği boşa gitmesin diye o trafoyu, bir “sinek kovucu” üreticisine ilettik. Ama o da “üretim bandımı bozamam” diye ilgilenmedi.
Ahirette hesap vereceğine inanmayan bir Budist Çinli üstelik karşılık beklemeden Müslüman birinin hassasiyetini ciddiye alıp çözüm üretiyor. Öte yandan Müslüman(!) bir üretici inancına uygun bir ar-ge faaliyeti olmadığı gibi, sunulan çözümü de masraflı bularak reddediyor. Bu örnek bile laik projenin ülkemizdeki başarısını(!) göstermeye yeter de artar.
Bu gözle çevreme baktığımda İslam’ın rehberliğinde Mühendislik yapanların azlığı beni çok üzüyor. Zira çevreye kalıcı zarar veren, insanların sağlığını ve güvenliğini düşünmeden, dünyadaki sınırlı kaynakları tüketircesine imalat ve inşaat yapanlar, ahirette bunun hesabını vermekte zorlanacaklar. Oysa Kuran, bildiği hâlde amel etmeyene “Kitap yüklü eşek” der. Kuran’da bilen insanın özelliği “Allah’tan gereği gibi korkması” dır. Buna göre Allah korkusu taşıyan mühendisin üretimi tüm insanlığın hayrına olması gerekmez mi?
Bir de her fırsatta “önüne gelen Kuran, Hadis okumaya başladı, ilmihalden öteye gitmek haddi aşmaktır.” diyen hocalarımız(!)üretim ve ticaretin, helalleri ve haramlarıyla ilgili günümüze ait bölümlerinin ilmihallerde bulunmadığından habersiz midirler? Yoksa İslam’ın beş şartı haricindeki alanlara ait ölçüleri ve hudutları içeren ilmihaller yazmamanın dini dar sınırlara mahkûm etmek anlamına geldiğinin farkında değil midirler?
Müslümanların yaptığı imalatı ve inşaatı, İslam’a uygun olup olmadığını denetleyip uyarmak, büyük(!) projelerine kaynaklık eden iş adamlarını diğer cemaatlere kaptırmak istemeyen üstadlar(!) açısından mümkün görülmüyor. İmanlı bir imalatçı veya inşaatçı olmanızın günümüzdeki karşılığı hoca efendilerin projelerine maddi katkınızdır. Veya bu cemaatlerin inançlı(!) iş adamlarına katılmanız dünya ve ahiretiniz için yeterli görülmektedir.
Hâlbuki tevhit gereği hayatı bir bütün ve dünyayı kendisine emanet gören mümin mühendislerin, insana ve tabiata zarar veren, güvenli ve sağlıklı olmayan, her türlü üretimle mücadele etmesi gerekmez mi.? Gayri insani üretimlerin ortadan kalkmasıyla mücadele etmek de bir tür cihad değil mi? İmalat yapanlar, ar-ge çalışmalarıyla İslami olmayanın insani olamayacağını bütün insanlığa ilan etmesi gerekmez mi? Mümin mühendislerin sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa, teknolojiye, üretime ve tüketmeden paylaşmaya ait ilkeler ve ölçüler vazetmeleri de İslami tebliğin bir parçası değil mi?
Ahiretteki sorgunun hatırlatılması dünyaya bir nizam vermek içindir. Sevgili inançlı kardeşim ürettiğin, inşa ettiğin veya ticaretini yaptığın her ne varsa, dünyanın ve içindekilerin, gelecek nesillerin, sağlığına, güvenliğine dair tehlikeler içeriyorsa, tüketimi arttırıp geleceğin imkânlarını heba ediyorsan, zekât vererek bunun hesabından kurtulamazsın. Zira zekât ancak helal kazançlardan verilince arındırıcıdır. Ya da bu tip zararlı üretim yapan, insanları kandırarak dayanıksız imalat ve aldatıcı ticaret yapan işletmelerde idareci olan mühendis kardeşim, çalıştığın yeri Ahirette hesap verecek şekilde projelendirme ve uygulama gayretinin “iyiliği emredip kötülükten uzaklaştırmak” olduğunu bilmelisin. Eğer bir sonuç alamıyorsan aydınlık yarınların için, yapılan yanlışları bir bir gösterip orayı terk etmelisin. Yoksa “Ben burada sadece bir çalışanım, bunlar patronlarımın günahıdır.” diye düşünüyorsan Kur’an’ı bir daha dikkatle okumanı tavsiye ederim…
29.04.2013