Örtünmeme Hakkı
Müslüman kadınların öz örgütlülük mücadelesinde kariyer ve keyif gütmeden uzun yıllardır emek veren yoldaşımız Nebiye Arı, herkes için adalet isteyen, arayan ve haykıran bir Müslümanın devir değişse de dinmeyen çığlığını seslendirmiş. Başörtülü kadınların hikayesini ipotek eden, rant üzerlerinden rant devşiren, ancak arzu ettikleri şekilde anlatılmasına izin veren iktidarlara sert bir şut çekmiş. Nebiye’nin çığlığı, şimdi, burada ve hala “herkes için adalet” diyen, zulüm kendine değil başkasına yöneldiğinde sessiz kalmayan bir duruşun imkan ve ihtimalini görünür kılıyor. Bu sese kulak verme vaktidir
http://www.recel-blog.com/ortunmeme-hakki/
Hayatım başörtüsü mücadelesi ile geçti nerdeyse, 12 yaşında aile arzusu ile örtündüm, sonra uğruna bazı şeyleri de feda ederek sahiplendim örtüyü. (Hatta bazen öyle aşırı sahiplendim ki kendim için belirlediğim hatları herkes için kural gibi çizerek yazılar bile yazdım.) 15 yaşında okula gidemediğim için kuralcılığı ve yasaklarıyla beni yıldıran bir Kuran Kursu’na gittim. (Sanırım ruhen dine en çok mesafe aldığım yıllarım diyebilirim) 17 yaşında başörtüsüne özgürlük için Urfa’dan başlayan yürüyüşe Konya’dan katıldım ve Ankara’ya 13 gün sonra yürüyerek ulaşmış olduk. (Ak Partinin iktidarda olduğu fakat başörtü serbestliği için erken dediği dönemlerdi galiba. Arkadaşlarımın meclise ellerinde Kuran ile yürüyüp gaz yedikleri zamanlardı) 19 yaşında İstanbul’da korsan* bir üniversiteye gidip 4 yıl boyunca normal üniversite hocalarından ilahiyat eğitimi aldım, fakat aldığım diplomanın mezun olduğum okulda bile bir geçerliliği yok. (Okulun öğrencileri ben başladığım zaman 800 filandı sanırım tamamen kadınlardan oluşuyordu sebebini artık tahmin edersiniz.) 28 yaşında bir kadın olarak tekrar YGS sınavlarına hazırlanmam da bu hikâyenin şimdiki zamanını kuruyor.
Geçen günlerde öğrendim ki; Konya’da bir imam-hatip ortaokulu bizim söke söke aldığımız özgürlüğü çocuklara dayatmaya başlamış. (E diyeceksiniz ki: -Nebiye günaydın yavrum, sen yeni mi ayıldın! Yok be gardaşım, yeni ayılmadım yenice öfkelenmeye başladım mevzuya. ) Bu ortaokul çocuklarına okulda başörtüsü zorunlu olmakla birlikte bir de yaş ayrımı filan yapmadan ferace giymek zorunlu tutulmuş. Beni daha da kaşıyan ise elbette olayı anlatan tanıdıklarımın“Zamanında önünü almak lazım tabi” sözleriyle uygulamayı oldukça haklı bulmasıydı. İşte olmayan çocuğum için o zaman öfkelendim. Bu kız çocuklarının bir kısmı zaten normal hayatta başörtüsü kullanmıyor, zengin olmayanlar dışında okul çevresinde yaşadığı için de o okula gitmek zorunda, alternatifi yok yani. Benim ortaokulda yaşadığımın tam tersini yaşayan çocuklar var; Ben okulun kapısına kadar örtülü içerde örtüsüz olmak zorundaydım. Bu çocuklar ise dışarıda istedikleri gibi okul kapısına gelince de örtülü ve feraceli olmak zorunda. Sizin de içinizde çıldırmaya yakın bir his oluşuyor mu acaba?
Bazen kodaman ağabeylerimiz başörtülüleri beğenmeyince çıkıp diyor ya “Biz başörtüsü mücadelesini bunun için vermedik” diye, siz/biz de bunlar olarak sinirleniyoruz hani.
Asıl biz başörtüsü mücadelesini önünüze her çıkan kız çocuğunu ya da kadını örtesiniz diye vermedik beyler! Bayanlar!
Allah insanlara “irade” verdiğini ve amelleri de bununla ölçeceğini söylüyor. Müslüman olduğunu söyleyen insanlar (aman sonra önünü alamayız diyerek) Allah’ın verdiği iradeyi gasp ediyor ve Rabblik taslayarak zorbalık yapıyor. Evet, efendim ağır filan konuşmuyorum hiç. Dindar nesil yetiştirmek adına her şeyin kılıfını, kabını, jelatinini değiştirince dindarlık yeşermiyor, çoğalmıyor, güzelleşmiyor. Her okulu imam-hatip yapıyor sonra hafızlık için okula gelmeyen, sınavı geçemeyen talebelere hocaları geçer not vermeye zorlayarak ahlaklı bir nesil yetiştirmeyi amaçladığınızı söylüyorsunuz. Komiksiniz..
Yeni Türkiye’de iradeleri gasp edilen kızlarla da “örtünmeme hakkı” için de sokakları dolduracağız böyle giderse.
Size kendi hayatımdan kesitler sundum, devletin ve kurumların zorbalığına baş eğmeyen kız çocuklarını anlattım aslında biraz da. Varın gerisini siz düşünün..