Meslek Hastalığı: Kanayan Yara Kadınlar İçin Daha Derin Kanıyor
Meslek hastalıkları çoğunlukla sinsidir. Seyredilen zaman içerisinde gerçekleşen ve teşhis edilen hastalıklar dışında, yaşlanmaya ya da başka sebeplere dayandırdığınız sağlık problemlerinin sebebi mesleğiniz olabilir. Özellikle kadınların yaptığı işlerdeki güvenlik sorunları çok fazla konuşulmuyor. Bu, hem emek hem de kadın hakları sömürüsünün yoğun olduğu durumlarda ciddi sorunlara yol açıyor.
Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü’ne göre meme kanseri tüm dünyada, kadınlarda en yaygın görülen birinci; genel olarak ise ikinci kanserdir. Meme kanserinin önemli bir özelliği; yüzde 85 çevresel etkenlere bağlı olması. Bu da yetişkin hayatımızda en çok vakit geçirdiğimiz yer olan işyerlerimizin, meme kanserine yakalanma ihtimalinde önemli bir rol teşkil ettiği anlamına geliyor.
2007 yılından beri gece vardiyası ile kanser arasındaki ilişkiyi değerlendiren araştırmacılar geçen yıl gece vardiyasıyla meme kanseri arasında önemli bir ilişki olabileceğini öne sürdüler. Güney Kore’deki araştırmacılar tarafından gözden geçirilen çalışmaların verilerine buradan ulaşabilirsiniz. Fakat özetlemek gerekirse vücudumuzun doğal karanlık aracılığıyla üretebildiği melatonin vücudumuzda kansere karşı önemli bir direnç oluşturuyor ve yapay ışıkla aydınlatılan gecelerde sürekli mesai yapan kadınların nispeten düşük melatonin ürettiği tespit ediliyor. Ayrıca yapılan araştırmalara göre sürekli ışığa maruz kalmak tümör büyümesinde etkili.
Buraya kadarı işin bilimsel ve can sıkıcı özetiydi. Daha can sıkıcı olanı ise 2017 yılında değişiklik yapılan iş yönetmeliği.
Evrensel gazetesinin yaptığı habere göre “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, “Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmeliğin” 5’inci maddesinde yasa gereği yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin 5. maddesi ‘Kadın çalışanlar gece postalarında yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz. Ancak turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde ve bu işlerin yürütüldüğü işyerlerinde faaliyet gösteren alt işveren tarafından yürütülen işlerde kadın çalışanın yazılı onayının alınması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir’ şeklinde değiştirildi.” Daha önce kadın çalışanın onayına bırakılmayan çalışma saatleri, artan ekonomik kriz döneminde bir saatlik mesai ücretine bile ihtiyaç duyan işçinin onayına bırakıldı.
Yani bu değişiklikle turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde çalışan kadınların hiç doğal karanlıkta kalmadan geçireceği günler artacak. Bu sebeple meme kanseri riski artacak. Rıza esasının olması değişikliğin yarattığı vehameti engellemiyor çünkü iş güvenliğindeki en önemli kurallardan biri şudur; işyeri, işçinin güvenliğinden -gerekirse işçiye rağmen- sorumludur. Maskeyle çalışması gereken bir işçinin, maskeden sıkılıp onu çıkartmasını engelleme görevi yine işverene aittir.
Hava kirliliğinin sebep olduğu hastalıklara bir yenisini daha ekliyor araştırmalar. İşte size bir kadın işçi öyküsü; Kuzey Amerika’nın en yoğun ticari sevkiyat noktalarından olan bir köprüde 20 yıl sınır muhafızlığı yapan bir kadına meme kanseri teşhisi konuluyor. Bunun mesleki kanser olduğunu söyleyerek tazminat davası açan kadın, Stirling Üniversitesi’ndeki uzmanların dikkatini çekiyor. İki doktorun bu köprü ve yakınlardaki diğer köprülerde yaptıkları araştırma sonucu en az 5 kadının birkaç yıl arayla meme kanseri teşhisi aldıklarını öğreniyorlar.
Bu köprülerden her gün yaklaşık 12 bin kamyon ve 15 bin araba geçiyor. Egzos dumanı, kaldırılan tozlar… Muazzam bir toz dumanı içerisinde yıllarca çalışan bu kadınlar bir sürü kanserojen maddeyi soluyor ve bu durum yıllar sonra meme kanseriyle sonuçlanıyor. Aynı araştırmacılar gece vardiyasının da bu hastalıkta bir rol taşıdığını doğruluyor. Özetlemeye çalıştığım araştırmanın ayrıntılarını buradanokuyabilirsiniz.
Türkiye’de mesleki kanser hakkında çok fazla yapılmış çalışma yok. Bunun sebepleri hakkında bazı fikirlerim var ama bu tek başına başka bir yazı konusu olabilir. İngilizce karşılıklarıyla arattığınızda dünyada bu konu hakkında yapılmış çalışmaların son zamanlarda özellikle Amerika ve Kanada’da yoğunlaştığını görebilirsiniz.
San Francisco’da itfaiyeciler arasındaki mesleki kanseri araştırmayı ve bununla mücadele etmeyi hedefleyen bir vakıf kadın itfaiyecilerde mesleğe dayalı meme kanserini araştırmak için bir işbirliği oluşturdular. 250 kadını bu araştırma çerçevesinde taramadan geçirecek olan işbirliği gelecekte hemşirelik, öğretmenlik gibi kadın yoğunluklu mesleklerdeki meme kanseri ilişkilenmesini de incelemeyi hedefliyor.
Şimdiye kadar anlattıklarımla tam bir korku senaryosu yazmış olabilirim. Her ne kadar durum bunu gösterse de daha korkuncu bir köşeden göz kırpıyor bize; ülkemizde 2016 yılında teşhis edilen toplam 597 meslek hastalığının sadece 29’u kadın. Bunun sebebi kadınların daha güvenlikli işyerlerinde çalışması değil. Hastalıklarının mesleklerinden kaynaklandığına dair genel bilinçsizlik bir yana, kadınların çoğunlukla çalıştıkları alanlardaki özgün mesleki riskler yok sayılıyor.
Bir örnekle açıklamak gerekirse, Fransa’da Maria Peze adlı fizyoterapist kuşkonmaz yetiştirilen bir çiftlikte çalışmalar yürütüyor. Bu çiftlikte erkekler günde birkaç saat boyunca sürekli eğilip kalkarak kuşkonmazları topluyor, kadınlarsa kuşkonmazları taşıma bandına aktararak sepetlere yerleştiriyor. Haddinden fazla yüksek bu taşıma bantları yüzünden kadın işçilerin çoğunda, ağırlık kaldırarak eğilip kalkmak zorunda olmadıkları halde kas-iskelet bozuklukları görülüyor. Çünkü söz konusu taşıma bandının yüksekliği, tekrarlayan hızlı hareketler ve titizlik gerektiren işler kas-iskelet bozukluklarını ortaya çıkarmada etken. Diğer yandan kadın işçiler “daha hafif işler” yaptıkları için erkek işçilerden daha düşük ücret alıyorlar.
Fransa’da düzenlenen Ekonomik Sosyal ve Çevre Konseyi 2010 yılında şunları dile getiriyor: “Toplumsal cinsiyet perspektifinden yapılmış araştırma neredeyse hiç yok. Mesleki risk faktörlerinin kadın sağlığı üzerindeki etkisi pek çok açıdan görünmüyor. Konuya yabancılık var, konu hafife alınıyor ve dolayısıyla kadınlar hiçbir şekilde hesaba katılmıyorlar.”
İşyeri güvenliğini sağlamak için hazırlanan mevzuatlar işe bağlı riskleri yok etmeyi hedefler. Bunun için riskleri belirlemek çok önemlidir. Meslekten değil de cinsiyete bağlı çeşitli özelliklerden kaynaklandığı varsayılan zorlukların mesleki riske dahil olması hayati önem taşıyor.
Ev emekçiliği, hemşirelik, öğretmenlik gibi, kadınların yoğun olarak çalıştığı mesleklerde en yaygın görülen meslek hastalıklarının kas iskelet bozuklukları olması tesadüf değil. Fransa’da çalışma koşullarını iyileştirmek amaçlı kurulan bir ulusal ajansta çalışan Florence Chappert “Cinsiyet ve Çalışma Koşulları” projesiyle bunun bir tesadüf olmadığını, daha çok araştırmaya ve güvenlik tedbirine ihtiyaç duyduğunu söylüyor.
Fransa’da mecliste yürütülen bir tartışmada çalışma hayatındaki cinsiyet ayrımcılıklarına dikkat çekiyor. Aynı işletmede kadın ve erkeğe ayrı işler atanması ve kadına daha az ücret ödenmesi, kadına atanan işlerin çoğunlukla kas-iskelet bozukluklarına sebebiyet vermesine dair tespitleri bir yana Chappert kadınların çalıştıkları işlerde yaşadıkları duygusal zorlukları gizlemek zorunda hissettiklerini söylüyor.
İşyerinde mobbing ve cinsel tacize maruz kalma oranı kadınlarda daha yüksek. Bunlar ise kronik sağlık sorunlarına sebep olabilen, ciddi maruziyetlerdir. Türkiye’de psikolojik maruziyetlere dayalı meslek hastalıkları teşhisi bir elin parmaklarını geçmiyor büyük ihtimalle fakat Hürriyet gazetesinde 2015 yılında yapılan haberde bahsi geçen anket çalışmasına göre işyerinde tacize uğrayıp uğramadıkları sorusunu yanıtlayan 1232 kadının %63’ü “evet” yanıtını veriyor.
Felaket tellallığından ibaret olmadığını umduğum yazının yavaşça sonuna gelirsek eğer; yaklaşık iki yıldır meslek hastalıkları üzerine röportajlar ve çeviriler yapıyorum. Konuya dair makaleler okuyup yazılar yazmaya çalışıyorum. Türkiye’de meslek hastalığı teşhisi halihazırda korkunç durumda. Kayıt altına alınan iş kazaları ile meslek hastalığı teşhis sayısı arasında uçurumlar var, bunun en büyük sebeplerinden biri risk belirleme ve teşhis mekanizmalarındaki ciddi aksaklık. Bu -tabiri caizse- kanayan yara, kadınlar için daha derin kanıyor. Florence Chappert’in de altını çizdiği gibi “Kadınlara özgü riskler yok, yalnızca kadınların yaptığı işlerle ilişkili riskler var.” Bu risklerin ise bir an önce tespit edilmesi gerekiyor.
Ana görsel: İşçi. Igor A. Razdrogin, 1970.
Kaynak: http://www.5harfliler.com/meslek-hastaligi-kadinlar/