Aziz Çelik – Maden İşçisinin Hakları Taşeronlaşmanın Diyeti Olamaz
Sınıfsız ve eşit topluma proletaryanın devrimci iradesiyle kavuşmak ya da burjuva hukukunun sağladığı taşeronlaşma yasağının kanun tasarılarıyla ortadan kaldırılmasına karşı çıkmak, işte bütün mesele bu. Biz hangi yöntemlerin daha devrimci olduğu, hangi dinamiklerin proletaryayı meydanlara dökeceği gibi büyük sorular ile değerli zamanımızı harcayaduralım, emekçi sınıfın burjuva hukukundan kazanımları birer birer yok ediliyor.
Şöyle ki, Kanun koyucu, İş Kanunu’nda dahi belli şartlara bağladığı ve istisnai olarak bu şartlar altında öngördüğü alt işverenlik müessesini Soma Faciasından etkilenen toplum vicdanını rahatlatmak amacıyla yaptığı torba yasa düzenlemesinde yaptırımsız ve istisna olmaktan çıkarır bir hale getiriyor. Artık “kapasite eksikliği” bahanesiyle asıl işverene ait iş ve hizmetler rahatça alt işverene verilebilecek. Kapasite eksik olmamasına rağmen asıl işveren söz konusu iş ve hizmetleri alt işverene verdiği takdirde yaptırım olarak alt işverenin işçisine “emsal ücret” verilecek. Buradan çıkan sonuç, asıl işveren emsal ücret verdiği takdirde gayet rahat bir şekilde kapasite eksikliği olmasa dahi alt işveren müessesine başvurabilecek.
Yasa tasarısını okuduğumuzda gözümüze batan bu adaletsiz düzenlemeler haricinde ortada büyük bir çelişki var. Soma Faciasına sebebiyet veren en büyük etken, madenlerin denetimsiz bırakılmasının haricinde, özel sektörün kar hırsıydı. Özel sektörün kar hırsı başlığını biraz daha açtığımızda karşımıza kanunda öngörülen hali dolanılmış taşeronluk sistemi çıkıyordu. Asıl işini ve hizmetini alt işverene veren ve bunu da “takım sistemi” gibi kanun ile alakasız, akla ve vicdana dayanmayan yöntemler ile kanunu bir şekilde dolanarak yapan maden şirketi 301 insanımızın ölümüne sebep olmuştu. Bu yasa tasarısı Soma’nın yaralarını sarmaya geldiğini iddia etmesine rağmen bu haliyle yalnızca taşeronluk düzenini kutsuyor ve işçinin yaşam hakkını hiçe sayıyor.
Kanun koyucunun sağdan soldan duyduğumuz “neoliberal düzen” merakını en güzel özetleyen icraatlarından birine şahit oluyoruz. Yasa tasarısındaki maddeler ile maden emekçilerini erken emekli etmek ve şartlarını olumlulaştıracak adımlar atmak, öte yandan da taşeronluk sistemini kalıcı hale getirerek emekçiye “Hayatın boyunca sürün, hiç değilse öldüğünde rahat edersin” demek bunu gösteriyor.
Bu vesile ile Aziz Çelik’in söz konusu torba yasa ile alakalı kapsamlı yazısını paylaşmakta yarar görüyoruz.
MADEN İŞÇİSİNİN HAKLARI TAŞERONLAŞMANIN DİYETİ OLAMAZ
AZİZ ÇELİK
Hükümet “İş Kanunu ile Bazı kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” başlıklı 61 maddelik torba yasa tasarısını 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sundu.
Çok sayıda kanunda değişiklik öngören torba yasa tasarısının düzenlemelerini iki ana başlık altında toplamak mümkün. Birinci başlık, aylardır üzerinde konuşulan ve Soma katliamı öncesinde basına sızan taşeron işçilikle ilgili düzenlemeler. İkinci başlık ise Soma katliamı sonrasında gündeme gelen maden işçileriyle ilgili düzenlemeler.
Maden işçilerinin çalışma koşullarını iyileştiren ve kimsenin itirazının olmayacağı değişiklikleri, taşeron işçilik gibi oldukça tartışmalı ve kamuda taşeronlaşmayı kalıcı hale getiren düzenlemelerle aynı paket içinde sunmak, adeta onlara taşeronlaşmanın sürmesi karşılığında diyet önermek kurnazlığın ötesinde insafsızlıktır.
Madencinin hakları hemen yasalaşsın
İki benzemez düzenlemeyi bir pakete koyarak, paketteki taşeron düzenlemelere itiraz edenler, maden işçileri için yapılacak iyileştirmelere karşı çıkıyormuş gibi sunulacak. Bu tehlikeli bir kurnazlıktır.
Önce torba yasa tasarısında yer alan ve maden işçisinin çalışma koşullarını ve haklarını genişleten düzenlemelere bakalım:
1) Yeraltı maden işçilerinin günlük çalışma süresi 6 saate indiriliyor ve haftalık çalışma süresi 36 saat ile sınırlanıyor. 36 saati aşan düzenlemeler fazla çalışma olarak tanımlanıyor.
2) Yeraltı maden işlerinde çalışan işçilerin işten çıkarılmaları durumunda işe iade davası açabilmeleri için gerekli koşullardan biri olan 6 aylık kıdem koşulu kaldırılıyor. Böylece işten atılan maden işçileri 30’dan fazla işçi çalıştıran işlerde çalışıyorlarsa kıdem koşulu olmaksızın işe iade davası açmaları mümkün olacak.
3) Yeraltı maden işçilerinin emeklilik yaşı 50’ye düşürülüyor.
4) Tasarı ile yeraltı maden işçilerinin yıllık izinleri 4’er gün artırılıyor.
Taşeron sistemi altında uygulanmaları nerdeyse imkansız olsa da bu düzenlemeler oldukça olumludur. Maden işçileri daha fazlası hak etmektedir. Bu değişiklikler derhal yapılmalıdır.
Taşeron sistemi yutan elemandır
Bundan sonrası bir büyük ANCAK…
Ancak torba yasa maden işçileri için bu olumlu düzenlemeleri içerirken, Soma katliamının ortaya çıkardığı ve acil değiştirilmesi gereken konulara yer vermiyor, tersine maden işçileri dahil tüm taşeron işçiler için oldukça tehlikeli düzenlemeler içeriyor.
Her şeyden önce madencinin çalışma koşullarına ilişkin değişiklikleri taşeronluğu yaygınlaştırmanın bedeli olarak ele almak vicdansızlıktır.
Tasarı özel sektöre bir kaynak aktarma aracı haline dönüşen kamuda taşeron işçi çalıştırma düzeninden vazgeçmiyor, tersine bu istemi kalıcılaştırıyor. Oysa kamuda taşeron çalıştırma istisnai ve teknik bir uygulama olmaktan çıkmış ve yaygın bir istihdam biçimi haline gelmiştir.
Tasarı taşeron çalışma düzenini ortadan kaldırmıyor, engellemiyor ve sınırlandırmıyor. Tersine hileli taşeronlaşmanın yaptırımlarını azaltarak kalıcı hale gelmesini sağlıyor.
Kamu taşeron işçileri yıllarca aynı kurumlarda çalışmaktadır. Komisyoncu şirketler değişmekte ancak işçi aynı kalmaktadır. Bu işçiler kurumun işçisi durumundadır. Ödemeler kamu tarafından yapılmaktadır. O halde işçi simsarlığına ne hacet. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyen bir takım işçi komisyoncusu patronlara neden kamu parası ile komisyon ödeniyor? Kamuda taşeron sistemine son verilsin ve işçi simsarlarına aktarılan paralar işçilere verilsin.
Ama hayır! Tasarı buna yanaşmıyor. Kamu eliyle bir takım işçi simsarı müteahhitlerin zengin edilmesi ve işçilerin mağduriyetinde ısrar ediliyor. Tasarı bu akıl ve insaf dışı sistemi sürdürüyor.
Dahası taşeron sistemi yutan elemandır. Taşeron sistemi var olduğu sürece işçilerin yasalarda yer alan pek çok hakkı kağıt üzerinde kalacaktır. Çünkü bu sistemim varlık nedeni işçi haklarını hile yoluyla ortadan kaldırmaktır. Maden işçilerinin haklarının geliştirilmesi iyidir ancak taşeron sistemi değişmediği sürece bu hakların hayata geçmesi oldukça zor olacaktır.
Tasarı yasalaşırsa kamuda taşeron sistemi yaygınlaşacak
Tasarı kamuda taşeron işçi çalıştırmayı devamlı hale getirecek düzenlemeler içeriyor. Tasarı ile kamu idaresine ait bir işyerinde “yeterli nitelikte veya sayıda personel olmaması durumunda” hizmet alımı ihalesine çıkma hakkı tanınıyor. İş Yasasının 2. Maddesine göre asıl iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında bölünerek alt işverene verilemez. Bu ifadede yer alan üç koşul aynı anda ve birlikte gerçekleşmek zorundadır. Taslak ile getirilen yeni hükümle yeterli sayıda veya nitelikte personel olmaması durumunda yasanın bu hükümleri işlemez hale getirilecektir. Öte yandan yapım işi olan asıl işlerin de hizmet alım sözleşmesiyle ihaleye çıkarılmasının yolu açılmaktadır.
Nitekim Soma’da yapım işi olan kömür çıkarma işi hizmet alım sözleşmesi ile Soma Holding’e devredilmişti. Soma’da yaşanan bu hileli işlem yeni düzenleme ile hukuki bir korumaya kavuşmuş olacak. Kamuda yaygın olan norm kadro uygulaması ile yeni kadro açılmadığı biliniyor. Bu gerekçeye dayanarak yeterli sayıda veya nitelikli personel olmadığı gerekçesiyle hizmet alımı yoluna gidilebilecektir.
Öte yandan tasarı ile özelleştirme kapsamındaki işyerlerinde mal veya hizmet üretimine ait işler iş yasasındaki sınırlamalara tabi olmaksızın tümüyle alt işverene devredilecektir. Böylece özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar tam bir taşeron cennetine dönüşecektir. Diğer bir ifadeyle özelleştirme kapsamına alınan işyerleri özelleştirilme süreci tamamlanmadan fiilen özelleştirilmiş olacaktır. Örneğin özelleştirme kapsamında olan Yatağan madenlerinin özelleştirme süreci tamamlanmadan fiilen özel sektöre devredilebilecektir.
Hileli (muvazaalı) taşeron uygulamaları daimi hale gelecek
Tasarı taşeron sistemini kaldırmadığı gibi hukuka aykırı hileli taşeron uygulamalarını adeta ödüllendirmekte ve yaptırımlarını hafifletmektedir. Tasarı ilelebet taşeron uygulamasının önünü açıyor. Tasarı ile muvazaalı (hileli) veya yasaya aykırı alt işveren çalıştırmanın yaptırımı köklü biçimde değiştirmektedir. İş Yasasındaki mevcut düzenlemeye göre asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırmaya devam edilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz. Bu durumda asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı (hileli) kabul edilir ve alt işverenin işçileri başından itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler.
Bu düzenleme hileli taşeron çalıştırmanın en ciddi yaptırımıdır. İşçiler ve sendikalar tarafından açılan sayısız davada muvazaa tespit edilmiş ve işçilerin asıl işverenin işçisi sayılmıştır. Özellikle çeşitli kamu kuruluşlarında yapılan taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve işçilerin başından itibaren kamu kurumum ve kuruluşunun işçisi olduğu yönünde çok sayıda yüksek yargı kararı ortaya çıkmıştır. Ancak kamu yargı kararlarına direnerek bu yönde adım atmamış ve keyfi bir biçimde hileli taşeron uygulamasına devam etmiştir.
Tasarı ile muvazaalı taşeron işçi çalıştırmanın en etkili yaptırımı ortadan kaldırılmaktadır. Var olan etkili yaptırım yerine, alt işveren işçileri asıl işverenin işçilerine ödenen emsal ücretin ödenmesi yaptırımı getirilmektedir. Böylece yasaya aykırı ve muvazaalı alt işveren ilişkisi “emsal ücret” ödenerek ilelebet sürdürülebilecektir. Hukuksuz bir işlem yasallık kazanmış olacaktır. Bu hüküm tasarının en tehlikeli hükümlerinden biridir. Bu yolla hukuksuzluğun yaptırımı azaltılmakta, asıl işveren sorumluluktan kurtarılmakta ve taşeron ilişkisinin devamlılığı sağlanmaktadır. Bu yolla hileli şekilde çalıştırılan taşeron işçisinin geçmişe dönük hak talep etmesi zorlaştırılmaktadır.
Tasarıdaki vahim eksikler ve yapılması gerekenler
Torba yasa tasarısı iş güvenliği denetimi konusunda en önemli sorunlardan biri olan işyerinde denetimle görevli olanların işverenden bağımsızlığı ve iş güvencesi konusunda hiçbir iyileştirme içermiyor.
Tasarı hukuksuz olarak, hizmet alımı yoluyla özel sektöre devredilen madenlerin geri alınması ve kamu tarafından işletilmesi konusunda hiçbir hükme yer vermiyor?
Tasarı, kamuda taşeron çalıştırmaya son verilmesi konusunda hiçbir düzenlemeye yer vermiyor.
Tasarı olumlu ve önemli birkaç düzenleme yanında eksik ve tehlikeli hükümlerle doludur. Tasarıda yer alan madencinin çalışma koşullarını iyileştiren düzenlemeler (uygulanması çok zor olsa da) hemen yasalaşsın.
Ancak taşeronlaşmaya ilişkin hükümler torba yasadan çıkarılsın. Çünkü maden işçisinin haklarını taşeronlaşmanın diyeti olamaz.
Kamuda taşeron sistemine son verilsin. Hileli taşeron uygulamalarının gereğini yapılarak bu işçiler kamu kadrosuna alınsın.
301 madencinin ölümü ardından gerçekten madencilerin çalışma koşulları iyileştirilmek isteniyorsa ilk yapılması gereken taşeron sistemine son verilmesidir.
Soma katliamına yol açan bataklık taşeron sistemidir. Bataklık kurutulmalıdır. Yoksa taşeronlaşmanın kurbanlarına taşeronlaşmayı sürdürerek diyet ödemek insafsızlıktır.
2 Haziran 2014
Kaynak: T24