Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen: “Çıkar grupları kayyım istiyor.”
Bir grup gazeteci, son dönemde Kars Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen sistematik saldırıları Ayhan Bilgen’e sordu. Saldırıların hedefinde olan belediyeye kayyım atanması tehlikesi, Ayhan Bilgen’in şahsına yönelik iftiralar ve kamuoyuna düşen görev, ne yapılması gerektiği hususlarına değinen Bilgen, “Kayyım atanırsa bırakın belediyeyi, AKP’nin bundan sonra Kars’tan iki milletvekili çıkarmasının imkânı kalmaz… Kayyımla ilgili süreci tamamen kamuoyu belirleyecek.” diyor. Gökçer Tahincioğlu’nun kaleminden T24’te yayınlanan röportajı sitemize iktibas ettik.
Röportaj: Gökçer Tahincioğlu / T24
Kars Belediye Başkanı Bilgen, kentteki çıkar ilişkilerini ve yaşananları anlattı: Çetelerle kavganın bedelini ödüyoruz.
Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, kentte son dönemde ardı ardına yaşanan kendisini hedef alan gelişmelerin, belediyeye kayyım atanmasını isteyen rant ve çıkar çevrelerince organize edildiğini söyledi. Kamuoyunun caydırıcı bir etki göstermesi gerektiğini kaydeden Bilgen, kayyım atanabilmesi için belediyeden otopark talep eden kriminalize isimlerin, şikâyetçi olduklarında, “Benden dağa adam götürmemi istedi” gibi ifadeler verdiklerini, bu ifadelerin de bazı yerlere servis edildiğini anlattı.
Kayyım atanmayan az sayıda HDP’li belediyeden birisi olan Kars’ta, son dönemde Belediye Başkanı Bilgen’i hedef alan ilginç gelişmeler yaşanıyor. Belediyeye baskına gelip güvenlik kamerasına yakalananlar kameralara “Belediye PKK’ya kaldı” açıklamaları yapıyor, gazetelerde belediyeyle ilgili eşzamanlı haberler çıkıyor, sosyal medyada kampanyalar düzenleniyor. Bilgen, bir grup gazeteciyle internet üzerinden yaptığı sohbette kentte yaşananları anlattı, soruları yanıtladı. Bilgen’in sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
“Belediyeyi çete yönetmiş”
Aslında sistematize ettiğimizde bir iki başlık var. Birisi yolsuzluklar konusundaki tavrımıza gelen tepkiler. Seçildikten sonra rutin denetim vardı. İçişleri Bakanlığı’nın 3 yılda bir yaptığı rutin denetim. İyi de oldu. Çünkü biz de özel müfettiş istemiştik. Dosya çok kabarıktı. Yapılmamış yollardan, personel sistemine, ihale uygulamalarına kadar. Belediyecilik mevzuatının hiçbir maddesini gözetmeyen bir pratik bulduk karşımızda. Şöyle bir süreç olduğunu herkes biliyor Kars’ta. MHP’li belediyenin ilk yıllarının daha disiplinli olduğu ancak başkanın partisinden istifası ya da istifa ettirilmesinden sonra son dönemde belediyeyi bir çetenin yönetmeye başladığı, bütün işleri organize ettiği bir tablo. Çeteler arası çatışma nedeniyle hayatını kaybeden de bir isim vardı. Belediyede, başkanın görevdeki son yılında parti denetimini bile kaybetmiş bir pratik vardı. Mülkiye müfettişlerinin bıraktığı rapor da burada ‘kanun kural, belediye yok’ anlamındaydı. Önceki raporlara zorunlu olmasına rağmen yanıt bile verilmemiş. Önceki müfettiş raporlarında düşünün ulaşılamayan personellerin olduğu söyleniyor, bunlar belediyeye bildiriliyor.
“Şaibeli işleri ödemedik”
Böyle bir tablo aldık. Borç enkazıyla yolsuzluk birleşince, en azından önceliği işçi borçlarını ödemeye verelim dedik. Seçime bir gün kala, 5-6 aylık birikmiş borçlar konusunda özel bankadan kredi çekerek, işçilerin 2 maaşlarını ödemişler. O borç da bize kaldı. O borç ve kalan maaşları ödedik, bitirdik. Diğer ödemelere baktık. Şaibe olan dosyalarla ilgili ödeme yapmama kararı aldık. Ödememiz de suç. İç denetim mekanizması kurduk. İnceleme yapabildiğimiz dosyalarda gördük ki müfettişlerin yazdığının çok daha fazlası var. Onlar dosya seçerek birkaç dosyaya bakıyorlar. 1 aylık kısa sürede baktıkları konuları tümden taramaya çevirdik. Her konunun problemli olduğunu gördük.
“Yol yerine MİT’e iş yapmış”
Bu borçları soruşturma süreçleri bitene kadar erteleyeceğimizi beyan ettiğimizde alacaklıların bir kısmı operasyona başladılar. Kampanya yürütenlerden biri, ihale usulsüzlükleri nedeniyle ceza almış bir isim. Açtığı sayfalarla yapıyor. Belediyenin bayram töreni sonrasında çelenklerin lavaboda olmasını haber yapıp, ‘Kars Belediyesi çelenkleri tuvalete attı’ diye başlık atıyor. Belediyenin siyasi kimliğiyle ilişkilendiriyor. Alınan personelle ilgili haberler yapılıyor. ‘Amcası cezaevindeydi, babası şuradaydı’ denilerek, kriminalize ederek, sosyal medya sayfalarından bir kampanya yürütüldü. Kendisine ulaştığımızda şöyle bir savunma yaptı. ‘Evet, ben yolları yapmadım ama bunun yerine MİT’in içerisine şunları yaptım’ dedi. Bu ihale kanunu açısından kabul edilebilir değil. Biz kendisine sözlü beyanla işlem yapamayacağımızı ifade ettik. Savcılığa ve valiliğe de ilettik bunu.
“Tek kararla 150 apartmanda imar artışı yapılmış”
Geçmişte imar artırımları ile ilgili açık usulsüzlük vardı misal. Bir toplantında Meclis’ten alınan kararlar var. Yol revizyonu diye karar çıkmış. Her bina için tek tek görüşülmesi gerekirken, revizyon kararından sonra 150 kadar binanın kat artırımı yapılıyor. Toplantıya başkanlık yapan iki üye imar tadilat kararının arkasını imzalayarak Meclis kararı gibi gösteriyor. Bu vahim bir rant. Müfettişlerin görüşü de bu düzeltmenin iptal olacağı yönündeydi yazışmalar sonrasında. İnsanlara 7-8 kat diye satış yapılmış ama imar tadilatı iptal olduğunda 4-5 kata inmiş oluyor. Bu otomatik olarak korkunç bir gerilimi tırmandırıyor. Bunların çözümü çok kolay değil. Sosyal medyadan kampanya başlatılıyor.
“Minibüslere süresiz kullanım hakkı verilmiş”
Bir de minibüsler konusu var. 20 yıl önce belediye başkanı, hat sahiplerine kullanım hakkı süresiz diye sertifika vermiş. Böyle bir yetki yok. Süresiz kullanım hakkı olamaz. 20 yıl boyunca da minibüsçülerle karşı karşıya gelmemek için her seferinde Meclis’ten karar çıkartmışlar. Gazi yakınları, engellilerin talepleri var. Araçları uygun hale getirmiyorlar. Bunu düzene koymaya kalktığımızda ‘siz niye bunu yapıyorsunuz’ diyorlar. Geçmişte göz yumulmuş olabilir. Ama böyle devam edecek anlamına gelmiyor. Yerel çıkar ilişkileri ile kamu yararının çeliştiği alanlar bunlar. Yoğun saatlerde çalışıyor minibüsler, sakin saatlerde kontak kapatıyorlar. Bunu çözmek zorundayız.
“Kavganın bedelini ödüyoruz”
Aynı adada bir bina 8 katlı, diğer bina 4 katlı. Kendi parti çevremizden de bize tepkiler geldi. Bizim çocuğumuz cezaevinde diyor gelip, adli suçlardan. Ama kendine partili süsü veriyor. Siz de maaş verin diyor. Yaralamadan içeride yatan kişinin maaşını ödememiz talep ediliyor. Geliyor belediyeyi basıyor. Sonra içeride ‘ben partiliyim’ diyor. Güvenlik amiri bu kişi. Güvenlik amiri cezaevinde yatıyor. Buna maaş verilmesi isteniyor. Biz partiliyiz, bedel ödedik gibi hamaset yapıp. Başka olayda işte kapıya geliyorlar, ‘belediyeyi PKK ele geçirmiş’ diye bağırıp çağırmalar. Sivil polislerin olduğu biliniyor orada. Biz bu çıkar grupları ile verdiğimiz kavganın bedellerini ödemeye başladık.
“’Kayyım atanacak göreceksiniz’ diyorlar …”
İkinci boyut, zaten HDP’li bir belediye olduğuna göre kriminal bir iş vardır diyenler, buna sığınanlar. Önceki dönem ülkü ocakları başkanlığı da yapan, belediyede çalışmış bir şahıs var. Bu kişi açık yazıyor. MHP’de çalıştığı gözüken bir kişi daha var. Bu isimler açık kimlikleriyle ‘kayyım atanacak, göreceksiniz’ yazıyor. En son Kağızman’daki çatışmayı referans vererek bir takım mesajlar veriyorlar. CİMER’e, valiliğe organize yoğun şikayetler yapılıyor. En somut olan, belediyeye geçen haftalarda yapılan, üç kişinin gelip masa sandalyeyi devirmesi. Bu kişi uyuşturucu bağımlısı, yanındaki iki kişi de öyle, kriminal kişiler. Belli ki bu kişileri kullanan birileri var ya da istihbarat, güvenlik birimlerinde böyle ilişkiler var.
“Şikâyetçi olduk, ‘dağa insan taşımamı istedi’ diye ifade aldılar”
Bu şahıs, daha geldi, ‘bana otopark vereceksiniz, yer vereceksiniz’ dedi. Biz reddettiğimizde ‘Daha önce yapıldı. Siz de yapmak zorundasınız’ dedi. Aile soyadından hareketle, ‘bedel ödemiş aileleriz’ diyerek hareket eden tipler bunlar. Her gün bir yerde kavga çıkartan insanlar. Savcılığa bildirdik ve bu kişi açık tehditte bulunuyor dedik. Düşünün bu şahıs ifadeye alınıyor. Hakaret ve tehditle ilgili tek bir beyanda bulunmuyor. Kendisi 1,5 sayfa ifade veriyor. İki cümle kuramayan kişi. O benden iş istemiş, ben de ‘dağa gençleri götürürsen talebini yerine getiririz’ demişim. Gelin bunu araştırın o zaman. Mesajlar, kayıtlar ortada. Bu şahıs bu ifadeyi verip bırakılıyor. Son saldırısında da yine tekrar şikâyetçi oluyoruz, tekrar alınıyor. Bu kez ayağım takıldı diye çıkıyor. Ama aynı gün önceki ifadesi basına yansıyor. Biraz önce söylediğim sosyal medya adreslerinden yayılıyor. Biz ulaşamıyoruz ifadeye ama o sayfalar ulaşıyor. Bu senaryoya baktığımızda eski kirli ilişkilerin kullanılmasıyla ilgili, yerel çıkar rant ilişkileri ile ilgili bir fotoğraf çıkıyor karşımıza. Son medya kampanyası da böyle. Bir sabah uyanıyorsunuz 10 gazete birden tek bir haber yapıyor. Akşam da Beyaz TV renklendiriyor. HDP’nin kardeş aile kampanyası konu ediliyor. Biz de salgınla ilgili bir kampanya yapmak istedik. Geçen sene de ramazan ayında iftar vermiştik. Şehrin esnafı destek çıkıyor biz organize ediyoruz. Aynı yöntemle 250 yardım paketi geldi. Daha paket gelmeden emniyetten arayıp, yardım toplayamazsınız dediler. Vali yardımcıları ile görüştük ama aşamadık. Listeleri verdik ve Sosyal Yardımlaşma’ya gönderdik. Paketlerin de bir kısmını yoksul personelimize verdik. Diğer yarısını da Sosyal Yardımlaşma aldı. Bizim bunun dışında bir liste çalışmamız yok. HDP’nin kardeş aile kampanyasının çağrılarını yaptık sadece. Servis edilmiş haberle de kayyım atansın kampanyası başladı.
“Farklı partiden olanlar bile sempati duydu”
Kars’ta iki özgünlük var. Kayyım atanan diğer belediyelerden farkı bu. Bizim teminatımız borçlar ve devraldığımız enkaz. Vali beyin de böyle bir tabloda kayyımlık heveslisi olduğunu sanmam. Ama şehrin sosyolojisi mühim. Mesela bir anket yaptırdık. Gördüğümüz şu. Bize oy veren seçmenden yüzde 1 civarında eleştiri var. Çoğunlukla iş taleplerinden kaynaklı memnun olmayanlar. Ama yüzde 10 civarında da bize oy vermemiş seçmenin sempatisi var. Genişleme fotoğrafı var. Şunu söylüyorlar. Oy vermedik ama şehir ilk defa temizleniyor, rüşvet vermeden iş yapıyorsunuz imarda. Bu tabi meşruiyet tartışmasını başka yere taşıyor. Kars çok göç vermiş vermiş bir şehir. İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya yansıması var Kars’ın. Fuarlara katılan bir belediye var artık, üretim yapan bir belediye var. Bir yıl öncesinde de A4 kağıdı kalmamış bir belediye vardı. Bütün zorluklara rağmen tanıtım yapan, doğal üretim yapan bir tabloya geldik. Bunu tamamen görmezden gelemiyorlar. Ama yok saymak da mümkün, atadık kayyımı diyebilirler elbette. Yine de tepki olacağını biliyoruz. Kars’ta Azeriler MHP’ye oy verir, Terekemeler CHP’ye verirler, yerliler AKP’ye verir, Kürt oyları HDP’ye, AKP’ye gider. Genel eğilim budur. Şimdi Azeriler’in, Caferi topluluğunun, küçük esnafın Kars Belediyesi ile ilgili ciddi bir sempati var. Daha önce çözemedikleri sorunları çözebiliyorlar. Bu tabloda partizan tutumla belediyeyi cezalandırmanın, Kars’ı cezalandırmak olacağını herkes ifade ediyor. Bu galiba fren yapmaya neden oluyor.
“AKP’ye de tezgah kuruluyor”
31 Mart seçimlerinde Kars’ta bir ittifak oldu. Cumhur ittifakı böyle gerçekleşmeyecekti aslında. Muhtemel, AKP adayı çekilmeyecekti yarıştan. Zira belki AKP adayına HDP seçmeni de oy verebilirdi. Ama MHP adayı çıktı, AKP adayı çekildi. Somut olarak da sonuçta AKP seçmeninin bütünü MHP’ye gitmedi. Bunun da en önemli sebebi, belediye siyasetinin pratiğidir. Bunu bugün MHP’li meclis üyeleri de söylüyor. Seçimi kaybetmelerinin nedeni önceki dönem. Şimdi MHP’nin belediyeyi geri almak için baskı yapması, yerelde bunu yürütüyor olması AKP için büyük bir tezgah aslında. Kars’ta kayyım atanırsa AKP’nin geleneksel seçmeninin MHP’ye gitmesinden çok daha büyük ihtimal olan, AKP seçmeninin kalıcı bir HDP seçmeni olmasıdır. Ama biz iki kutuplu siyaseti şehre kötülük olarak görüyoruz. MHP’nin denemeye değer göreceği kesin. MHP’nin çünkü aynı tarzla belediyeyi kazanması mümkün değil. MHP, bir kumar oynuyor olabilir ama bu kumarda kafasına silah tutulan, Rus ruletindeki gibi AKP’dir. Kayyım atanırsa AKP’nin iki vekil çıkartmasının, belediyeyi almasının imkanı kalmaz. Herkes bunun faturasını hükûmete keser. Bunun da biraz düşündürdüğünü sanıyorum. Kayyım atanan Diyarbakır’da mesela seçim AKP ile HDP arasında. Diyarbakır’da belediyeyi alamadığında AKP, bu yöntemle alalım diyebilir. Seçim AKP ile HDP arasında geçtiğinde kayyım atamanın siyaseten mantığı olabilir, yöntem doğru olmamasına rağmen. Ama Kars’taki yapı böyle değil.
“Sivil polis, güvenlik soruşturması ile tehdit ediyor”
Yerel bürokrasi ile büyük çelişki yaşamadık ama herkes işine baktı. Önyargıları korkuları da biliyoruz elbette. Ağır engellemeden çok görmezden gelme, yok sayma, iletişimde kopukluk düzeyindeydi ilişki. Ama salgınla birlikte zorunlu bir sosyalleşme yaşandı. Kurumlar var, denetimler var. Zorunlu bir koordinasyon var. Bunun faydasını gördüler. Yine de başka engellemeler var. Özel kalem müdürünün atamasını yapamadık mesela. 1 yıl oldu. Başkan yardımcımız var. 25 yıl kamu görevi yapan bir isim. Güvenlik soruşturması olumsuz geliyor. Kimi sivil polislerin belediye personeli ile kontak kurup, ‘işbirliği yaparsanız soruşturmanız olumlu gelir, yoksa olumsuz gelir’ dediğine yönelik yazışmalar var elimizde. Soruşturma konusu olursa kabul etmeyeceklerdir elbette ama var bunlar. Ve bu arkadaşların soruşturma sonuçları olumsuz geldi.
“Önceliğimiz tarım, şiddet ve uyuşturucu”
Önümüzdeki dönemde en acil gündem mevsim koşulları dolayısıyla tarımsal faaliyetler. Turizm imkanı şu an yok. İnşaat sektöründe sıkıntı var. Tarımsal ekonomiye dair ciddi hazırlık içindeyiz bu yüzden. Biz bu anlamda işimize bakacağız. Kadına yönelik şiddetle ilgili birim oluşturduk. Ev ziyaretleri başlattık. Erken evlilikler, kız kaçırmalar, kadına yönelik şiddet. En yaygın olduğu kentlerden Kars. Yoğun bir kampanya yapmaya başladık. Bir de uyuşturucu ile mücadele. İddia o ki bine yakın genç, farklı uyuşturucular kullanıyor. Tarihi binaların içerisinde böyle gruplar oluşuyor ve küçük çeteler biçiminde örgütleniyorlar. Silah taşıyorlar. Haraç almaya çalışıyorlar. Bunlarla ilgili de yoğun bir sosyal politika çalışması yürütmek istiyoruz.
“Caydırıcı kamuoyu oluşmalı”
Kayyımla ilgili süreci ise kamuoyu belirleyecek. Caydırıcı kamuoyu oluşursa geri adım atılacağını düşünüyorum. Sessizliğe kurban giderse MHP’nin hükûmetten diğer talepleri nasıl sonuç alıcı oluyorsa, öyle olur. O zaman da yapılacak bir şey yok. Olanı biteni kamuoyuyla paylaşmış olacağız biz de.
“Esnafa metin imzalatılmış”
Kasaplar Çarşısı’nın hacizli arazisi var. Burada barakalar var. Bunları halletmek istedik. Esnaf, bizi güya şikâyet etmiş. Şikâyet dilekçesi, kullandıkları kavramlar ilginç. ‘Şehrin demografik yapısını değiştirmeye yönelik çaba’ deniliyor çalışma için. Esnaf öyle demiş. Biz Kürt müteahhitle anlaşıp onu zengin etmek istiyormuşuz, bunu da demografik yapı için yapıyormuşuz. Soruşturduk, metin hazır gelmiş, bazı esnaf imzalamış. Biz de burası için komisyon kurduk. 5 parti temsil edilsin dedik. Hacizli bir alan. MHP’li üye de proje hazırladı. Düşünün, bir çıkar ilişkisi soruşturma konusu olarak önümüze gelebiliyor. Rant çıkar ilişkileri ile hukuksuzluk arasındaki bağlantı iç içe geçmiş maalesef. Nasırlarına basılan çıkar grupları harekete geçiyor.
“Tehditler geliyor”
Kişisel olarak tehditler de var. Ama nasılsa, yol yerine MİT’e iş yaptığını söyleyen arkadaş, benim kendisini tehdit ettiğim yönünde bir yazı almış, resmi yazı olarak tebliğ edilmiş bu bize. ‘Kars Belediye Başkanı tarafından tehdit ediliyorum’ demiş. 150 metreye kadar yaklaşmamam yönünde bir karar. Mağduru değil öznesi gibi gözüküyorum tehditlerin. Espri konusu tabi. Ya da dağa adam gönderiyor belediye söylentilerine karşı, belediyenin kimseye bir yere gönderecek parası yok diye espri yapıyorum. Telefon mesajları, aramalar, sosyal medya mesajları oluyor tabi. Ya da belediyenin önüne geldiklerinde fiili denemeler oluyor. Ama daha çok tribüne oynama var. Belediyeyi PKK ele geçirmiş gibi bağırmalar. Geçmişte belediyeyi basan gruplardan birinden Glock silah çıktı. Daha önce öldürme vakalarına karışmış kişiler belediyeye gelip bağırıyor çağırıyor ama işlem yapılmıyor. Başka bir kamu kurumuna yapılsa farklı süreçler olurdu elbette ama bir soruşturma yok ciddi yürütülen.
“Otoriter yönetimde yolsuzluk yüksek ihtimal”
Kars’ta 1870’lerde Rus işgalinde önce Çar’ın atadığı vali yönetmeye çalışmış şehri ama mümkün olmamış. Zira yapısı müsait değil buna. Sonra bir şura ile yönetmeye başlamışlar. Rus işgalinden sonra oluşan bir şura geleneğinin sürdürülmesi var Kars’ta. Kars Meclisi’nde 5 parti var. Kararların yüzde 90’ını oybirliğiyle alıyoruz. Şehir bu uzlaşmaya yatkın. Yarın kayyım atansa bırakın oybirliğiyle karar alınmasını, Meclis toplanmayacak. O zaman Rus Çarı’nın 1870’te karşılaştığı manzara gibi herkes bildiğini yapacak. Çar, şehrin aydınlanması için bir çalışma yapıyor 1870’te. 10 bin ruble civarında masraf oluyor. Yıllar geçiyor. Ruslar’ın ikinci döneminde Şura toplandığında aynı bölge için aydınlatma 4-5 bin rubleye yapılıyor. Bir yerde otoriter, merkezi, askeri yönetim varsa yolsuzluk yüksek ihtimal. Karma yönetim varsa, daha ucuza üretilmesi mümkün. Yolsuzluk önleniyor çünkü.
“Salgının gösterdiği sonuç yerelleşme”
Salgın birçok şeyi gösteriyor bize. Merkezden mi maske dağıtmak kolay, belediyenin üretip dağıtması mı? ABD’ye maske giderken Kars’a yeni maske geliyorsa bu sorgulanır. Ulus devlet paradigması böyle bir şey. Kars’a yetişmeden önce başka yere gidebiliyor maske. Siyasetin kaçınılmaz olarak yerelleşmesi karşısında ayak sürüyen, direnen bir tablo ile karşı karşıyayız. Nasıl imparatorluklarda Fransız ihtilali sonrası yaşananlara rağmen Osmanlı, her yeri yönetme, kafasını kaldıranı vurarak susturma gibi merkezi güçlendirerek yönettiyse sanırım ikinci kez aynı hatayı yapıyoruz. Siyasi kaygılarla merkezi otoriteyi koruma çabası var. Ömer Çelik’in, bu tartışmalar olduğunda kurduğu cümle şu, ‘asıl olan merkezin yardım dağıtmasıdır. Yetmediğimiz yerde yerel yardımcı olur.’ Derdiniz merkezin otoritesini korumaksa bu bir tercihtir. Ama şu anda salgın gibi durumlarda en acil müdahale edecek olan yereldir. Yerelin gücünün yetmediği durumlarda ise merkez devreye girer. Bu tercih tehlikeli bir tercih. Yoksa kim daha çok yardım dağıttı meselesi değil mesele. Merkezileşerek toplumsal çatışmayı mı körükleyeceğiz yoksa yerelleşerek yeni bir buluşma mı gerçekleştireceğiz, bir yol ayrımındayız.
“Salgın, dönen işçilerle Kars’a geldi”
Salgın konusunda en büyük sorunumuz İstanbul’a giden inşaat işçilerinin köylere dönmesi. 10’un üzerinde köyde karantina yapıldı. Nedeni bu. 60 kadar hastanede yatan hasta var. Yurtlarda farklı ülkelerden gelen misafirler var. 5-6 civarında resmi olarak yansımış ölümlü vaka var. Bulaşıcı hastalık ya da Covid-19 denilen. Ama şehirde şunu sağlamakta zorlanıyoruz. Yoksul mahallelerde köylüler alışveriş yapıyor. Buralardaki yoğunluğu bir türlü çözemiyoruz. Biraz da bir şey olmaz modunda yaşadıkları için. Bunun dışında daha gelir ve eğitim seviyesi yüksek mahallelerde dışarı çıkmama konusunda duyarlılık yüksek. Geliri yoksa, tezgah açmak, ekmek götürmek zorunda ve bu da en büyük handikap.