Kapitalist İslam, Sosyalist Müslüman – İbrahim Kiras
Aslında “camiada” okumuş-yazmış neredeyse herkes ekonomik alanda olan bitenin ziyadesiyle farkında. Fakat etrafları boğazlarına kadar battıkları kapitalist/neoliberal ihaleci sistemden pay alan kimselerle dolu olduğundan mıdır nedir bilinçli olarak meseleyi merkezinden koparıp başka yönlere çekerek saptırma gayretindeler gibi. Bu biraz da vicdani rahatlama sağlayıp, ahlaktan uzaklaşma olarak da tezahür edebilir bir kısım köşelerde. İslamcılık tartışması bunun bir yansıması olarak da görülebilir. 40’tan fazla yazar 100’den fazla yazı kaleme almış son 40 gün içinde. Bir elin parmakları kadar da söyleşi yapıldı.
http://www.werplog.com/anasayfa/?p=7237
En azından iktisada kayan böyle bir tartışmanın parçası olarak, yapay bir zeminde ilerleyen “islamcılık” tartışmalarının ardından başlayıp doğrudan hayata dokunan tartışmanın iktisadi ve toplumsal alana yöneltilmesine örnek hoş bir yazı Kiras’ınki. Tartışmanın Star Gazetesi’nde çıkan Murat Çizakça söyleşisi üzerine Star yazarları Mustafa Akyol, Cemil Ertem, İbrahim Kiras tarafından sürdürülmesi de anlamlı. Mustafa Akyol’un topu orta sahada dolaştıran yazısına yukarıda bahsettiğimiz türden olması sebebiyle sitemizde yer vermedik. Diğerlerini kısa önsözlerle sizlerle paylaşıyoruz. İnşallah başka gazetelere de sıçrar bu tartışma. Bir tek Akif Emre yazdı gördüğümüz kadarıyla başka gazetelerden, onu da paylaşmıştık.
Bu vesileyle bir süredir ağır da olsa ilerleyen “islam iktisadı” okumalarımız sonucunda ortaya çıkan yazılarımızı, alıntılarımızı sizlerle paylaşalım.
Neye karşı olduğumuzu söylemenin yeterli olmadığına inandığımızdan bu okumaları makul “ne önerebiliriz” yolunda atılmış küçük ama etkili adımlar olarak görüyoruz. İftarlarda da ilkinde karşı durduğumuzu hatırlayıp, daha sonra 3 iftarı yanında olduklarımızla yapma gayretimiz de bunun bir sonucu olsa gerek.
Devrim olmasa da değişim, dönüşüm böyle olur görüşündeyiz. Yoksa bir süre sonra sürekli aynı sözleri söyleyen ve “sözü” tüketen bir noktada olabiliriz.
http://www.emekveadalet.org/category/islam-iktisadi/
Kapitalist İslam Sosyalist Müslüman
İktisat iktisatçıların tekeline bırakılamayacak kadar mühim bir konu. Değerli iktisat profesörü Murat Çizakça’nın arkadaşımız Fadime Özkan’a verdiği ilgi çekici röportajı okuyunca bunu düşündüm.
İktisadi konuların izahını iktisatçılara bırakmamalıyız çünkü iktisat toplumsal hayatın temeli. Hatta Marks’a göre toplumsal düzeni oluşturan hukuk, din, siyaset gibi ideolojik üst yapı kurumlarının dayandığı altyapıdır iktisat. Demek ki toplumu anlamaya çalışan bütün disiplinlerin ortak konusu. Tarihçiler için de, sosyologlar için de, siyaset bilimcileri için de bir toplumdaki iktisadi düzenin niteliklerinin anlaşılması toplumsal hayatın bütün boyutlarını anlamak için kilit derecede önem taşıyor.
Kabul etmemiz lazım ki İslam bugünün dünyasında sadece bir inanç olarak yaşıyor. İslam dünya görüşünün ürettiği bir uygarlık ve bu uygarlığın kurumları yok ortada. Dolayısıyla Müslümanların yaşadıkları toplumsal çevrede İslami kuralların geçerliği de söz konusu değil. O halde pratik geçerliği olan kurallara sahip yapıların aslında inancımızın gereklerine uygun olduğunu düşünmek bazı zihinlere pratik bir çözüm sağlıyor!
Bizim de ister istemez bir parçası olduğumuz dünyadaki mevcut iktisadi işleyiş çerçevesinde iki temel yaklaşım var: Kapitalizm ve sosyalizm. Böyle olunca inandığımız dinin ya kapitalizme ya da sosyalizme yatkınlığından veya benzerliğinden söz etmek durumunda kalıyoruz. Oysa İslam’ın getirdiği özgün dünya görüşünün iktisat alanında da kendine ait bir bakış açısı ve temel prensipleri var. Bu bakımdan İslam bir tür kapitalizmdir demek de, bir tür sosyalizmdir demek de indirgemecilik.
Bu noktada kendimize şu soruyu da sormamız lazım: İslam’ı kapitalizmle veya sosyalizmle bağdaşır göstermeye çalışmak, özünde, “üstün” medeniyet karşısında duyulan aşağılık kompleksinin ve özür dilemeci tutumun ifadesi olmasın?
Hayata bakışımızı belirleyen temel değerleri “paket halinde” Hıristiyan batı medeniyetinden alacaksak Müslüman olmaya ne gerek var? İslam’ın sadece şekil kısmını uygulayıp buna mukabil getirdiği bütüncül dünya görüşüne boş vermek ne kadar tutarlı?
Kuşkusuz İslam’ın kapitalizme cevaz verdiğini ileri sürenlerin -bence- hatası İslam’ın iktisadi hayata hangi esaslarla yaklaştığını bilmemekten değil, kapitalizmi “bardağın dolu tarafına bakarak” değerlendirmekten kaynaklanıyor. Buradaki hata kapitalizmi serbest piyasa ve hür teşebbüs sistemi olarak görmek.
“İslam kapitalist bir dindir” benzeri sözler söyleyen arkadaşlarımızın aslında “serbest piyasa” yerine “kapitalizm” demekle hata yaptıklarını daha önce de yazdım: “Çünkü kapitalizmin değerleriyle piyasanın değerleri aynı değildir ve İslam’ın temel değerleriyle uyumlu olan sistem kapitalizm değil, serbest piyasadır… İkisi arasındaki fark en azından Braudel’den bu yana biliniyor. (Mustafa Özel’in kulakları çınlasın!) Weber’in İslam kültüründeki piyasacı özden habersizliği yüzünden teorisinin eksik kaldığını da Ülgener’den bu yana biliyoruz. Ama farkında olmadan da olsa neticede Weber’i haklı çıkaran bazı temel farkların varlığını unutmayalım.
Sosyal adaletin temini meselesini, devletin denetleyici rolünü vs. söz konusu etmeyelim; hatta ‘tekel’ konusunu da geçelim, ama hiç değilse modern finansal kapitalizmin olmazsa olmazı olan ‘faiz’ ve hatta ‘káğıt para’ kullanımı İslam’ın ekonomi anlayışına uygun sayılabilir mi?
Hayır diyorsak, kapitalizmde ‘hikmet’ aramayı boş verip, ‘biz dünyaya ne verebiliriz’ diye düşünmeye yönelmeliyiz.”