Burhan Sönmez – Sosyalist Bir Müslüman
BURHAN SÖNMEZ
Geleneksel İslam yorumlarını ters yüz eden, ama bunu yaparken tümüyle İslam’ın kendi kaynaklarına ve iç mantığına dayanarak yeni kapılar açmaya çalışan Mahmut Muhammet Taha adlı şeyhin amacı eşitlikçi ve insani bir İslam anlayışı geliştirmekti. Bunun için, dinin yeni okuma biçimlerine ihtiyaç olduğunu söylüyordu. Ama o zamanlar, yani otuz kırk yıl önce, Sudan’daki ortam buna hayat hakkı tanımadı.
Başka türlü bir İslam’a inanıyor, Hz Muhammed’in ve Kuran’ın, özünde sosyalizmi emrettiğini, o zamanlar şartlar uygun olmadığı için bunun ertelendiğini (nesh edildiğini) ifade ediyordu. Bunun için başvurduğu kaynaklar Kuran ve Peygamber’in sözleriydi. Akılcılığa dayanıyordu ve “merkez Avrupa’nın” uzağındaki Afrika’da yer yer Derrida’yı çağrıştıran yapı-çözümcü yöntemler kullanıyordu. Özellikle, Kuran’ın Mekke’de ve Medine’de inen bölümlerini karşılaştırırken geliştirdiği önermeler, geleneğe pek uymadığı için şaşkınlık yaratıyordu. “Mümin” ve “müslüman” arasındaki vurgu farkına dair çözümlemeleri önemliydi. Surelerin başındaki harflerin kullanılma biçimine işaret ediyordu. Ve asıl hareket noktası ise, “nesih” anlayışını tersine çevirmesiydi.
Nesih, Kuran’daki bir emrin, daha sonra inen yeni bir ayetle hükümsüz hale gelmesidir. Yani aynı konuda birbirinden farklı iki ayet varsa, eskisinin hükmü kalkmış, yenisi geçerli hale gelmiş sayılır ve buna nesih denir. Mesela, önceleri, daha müslümanlar Mekke’de yaşarken, diğer dinlerden olanlara hoşgörüyle yaklaşan Kuran, “sizin dininiz size, benim dinim bana” ifadesiyle, barışçı bir temele dayanıyordu. Ama Hz Muhammed Medine’ye göç ettikten sonra, “kafirleri bulduğunuz yerde öldürün” hükmü indi. Bu durumda, önceki ayet, nesh edilerek ortadan kaldırılmış oldu.
Üstad Mahmut Taha, işte bu yöntemi değiştiriyor, neshin, ortadan kaldırma değil, bir hükmü erteleme anlamına geldiğini söylüyordu. Kuran’daki bir ayetin uygulanması için koşulların uygun olmadığı anlaşıldığında o hüküm ertelenmiş ve onun yerine geçici bir emir gelmiştir. Şimdi artık bu ertelenen hükümleri canlandırmak gerekir, diyen Üstad, bu yöntem aracılığıyla, tek eşli evliliğin, kadın-erkek arasında eşitliğin, sömürünün kaldırılmasının, sosyalizmin ve tam demokrasinin İslam’ın gerçek mesajı olduğunu belirtir. Bu inançla kurduğu harekete, Cumhuriyetçiler adını vermiş, toplumdaki çok sesliliğe inanmış, mesela Sudan’ın güneyinde ezilen Hıristiyan azınlığın hakları için inatla mücadele etmiş ve sömürgeci ve dinci hükümetlerle başı her zaman derde girmişti.
Mahmut Taha’ya göre, Peygamber zamanından beri İslam’ın ilk emri uygulanmıştır. Ama İslam’ın bir de ikinci mesajı vardır, bugüne kadar ertelenmiş olan bu ikinci anlamın artık uygulama zamanı gelmiştir. Bunları anlatan kitabına, bu yüzden, “İslam’ın İkinci Mesajı” adını vermişti. Birçok eseri arasında en çok ses getireni bu olduğu için Arapça’dan İngilizce’ye çevrildi ve bir süre önce biz de Türkçesini görme imkanına kavuşmuştuk. Aynı derecede önemli olduğu halde henüz tercüme edilmemiş olan “Risalat al-Salah” gibi diğer eserlerinin de dilimize kazandırılması yararlı olacaktır. Gerçi biz, Varidat hariç, Şeyh Bedrettin’in altı yüz yıldır mevcut eserlerini bile Türkçe’ye kazandırmamış bir toplumun çocuklarıyız. Nedense bu tür çabaların İslamcılar’ın işi olduğu gibi bir yargı vardır Türkiye solunda ve okumuş çevrelerde. Eğer gerçekten öyleyse, daha çok bekleriz, ne İslam felsefesine farklı yorumlar getiren Şeyh Bedreddin’in dini eserlerini ne de Mahmut Muhammet Taha’nın yeni din yorumlarını içeren kitaplarını okuma imkanımız olacak demektir. Mesela, Mahmut Taha’nın İslam dininde evrim teorisini açıkladığı metinleri okuyamayacak, bu konudaki tek yorumun Adnan Hoca’nınki olduğunu sanmaya herkesle birlikte devam edeceğiz.
Mısır’daki El-Ezher gericilerinin O’na itibar etmemesi pek önemli değil diyebiliriz, çünkü onlar, Mahmut Taha gibi idam edilen ama ondan çok farklı, tutucu bir İslam yorumunu savunan Seyyid Kutub’u bile “sapkın” ilan etmişlerdi. Bugün Seyyid Kutub’un savunucusu çoktur, ama özgürlükçü bir İslam yorumu getiren Mahmut Taha’nın adı ise yetimhaneye bırakılmış bir çocuk gibi unutulmaya mahkum edilmiştir. O çocuğun elinden tutması gerekenler kimdir bugün, diye sormamız lazım? İslamcılar mı?
Üstat Mahmut Taha, 1985 yılının 18 Ocak günü, şeriatçı Sudan hükümeti tarafından idam edileceği zaman bahçeye çıkarılmış, orada idamı izlemeye gelen geniş kalabalıkla karşı karşıya gelmişti. Cumaydı, sabahın erken vaktiydi ve havada ölümün kendinden emin sükuneti vardı. Yüzyılın başlarında, Alman devrimcileri Liebknecht ile Rosa Luksemburg isyan sırasında öldürülünce, bu durumu Lenin’e haber veren yoldaşları, “Liebknecht ve Lüksemburg son devrimci görevlerini yerine getirdiler” diye yazmışlardı ya, işte onun gibi, Mahmut Taha da, öyle vakur, gönlündeki insan ve iman sevgisiyle tebessüm etmiş ve son devrimci görevini sakince yerine getirerek sonsuzluğa ermişti.
(25 Haziran 2008)
Kaynak: Birgün, 2008
İrtibat: burhansonmez@hotmail.com