Emine Uçak Erdoğan – Buradayız Ahparig
Hrant Dink’in katlinin 6. yıldönümünde, 19 Ocak’ta Agos Gazetesi önünde buluşacağız. Bu vesileyle, “Buradayız Ahparig” yani “Buradayız Kardeşim” diyen Emine Uçak Erdoğan’ın yazısını paylaşalım istedik.
Emine Abla’nın Keje hikayelerinden de âşina olduğumuz samimi dili, otobiyografik aktarımı da işin içine girince, daveti daha da kıymetli kılmış. Yazı, bir yandan büyüyen aile temasını işlerken diğer tarafta küçülen, sonra tekrar büyüyen aile kontrastı, bize herkeste denk ve herkese açık olan bir ‘insanlık hâlini’ anlatıyor.
EMİNE UÇAK ERDOĞAN
“Buradayız Ahparig”
O öğle vakti televizyonda haberi gördüğümde, sanki bir kurşun da ben yedim. Çocukluğundan itibaren yaşadığı mücadeleden haberim vardı . Yazılarını takip etmiyordum ancak televizyondaki haberlerden etrafındaki alanın daraltıldığını hissediyordum. “Yüzüstü düştüğü kaldırımdaki o hali, insanlığa vurulmuş bir darbeydi” diye not düşmüşüm o gün defterime…
Rakel Dink’i ilk kez; sevdiği ve belki de ömrünün en güzel zamanlarında yitirdiği eşini “sevgilim, çutağım” diye uğurlarken, “bebeklerden katil yapan karanlığı” sorguladığı o konuşmayı yaparken gördüm. O’nun Varto dağlarındaki çocukluğunun öyküsünü, Hrant’la yollarının kesiştiği Tuzla yetimhanesini okudukça içim bir kez daha yandı.
Sonraki 5 yıl boyunca her 19 Ocak’ta o kaldırımdaydık. Her seferinde üzüntü ve utancı daha da büyüterek. Bir yıl eskimeyen dostlarla birlikteydik. Sırrı Süreyya konuşuyordu, gözyaşlarına boğulmuştuk, hıçkırıklarımız birbirine karışmıştı.
Diğerinde oğlu Arat bütün öfkesiyle konuşurken, başımı yere eğmekten başka yapacak bir şey bulamamıştım. Camları, çerçeveleri kırmaktan bahsediyordu Arat, parçalanan ben oluyordum.
İlk yıl, 2 yaşındaki kızım yanımdaydı sonrasındaki yıllarda minik oğlumla o kaldırımdaydık. Kalabalıklar ‘Hrant için adalet için” diye her bağırdığında, alkış tuttuğunda anlamamış gözlerle bakıp durmuştu etrafına.
Bir sonraki yıl ayakta durmakta güçlük çektiğim halde yine oğlumla ve teyzesiyle o kaldırımdaydık. Uyuyup kalmıştı beklerken, sloganlara uyanmıştı, korkmuştu bu kez. Ağlama krizlerine tutulmuştu, etrafta öfkeli ‘sustur şu çocuğu’ bakışları… Kucağıma almam yetecekti ancak karnımdaki bebekten dolayı kucağa alınma yasağı vardı, büyük bir badireden yeni kurtulmuştuk. O ağladıkça ben de ağlamıştım.
Her seferinde biraz daha kalabalıklaşan ailemle oradayken, ailesinin O’nsuz büyüdüğünü düşünmek kahırla doldurmuştu içimi. Arat’ın bebeği, Delal’in evliliği. Bir ailenin en sevinçli olması gereken günleri, O’nun yokluğunun hüznüyle gölgelenmişti. En çok da her duruşmada yeniden öldürülerek, acıları katlanarak.
Duruşmalardan birinde içeriye girebildiğim zaman fark etmiştim, en az cinayetin kendisi kadar ağırdı bu davalar. Tetikçilerin pervasızlığı, adaleti sağlamakla görevlilerin dosyayı kapatma çabaları. Ve o duruşma salonunda sabırla adalet arayan bir aile. Koskoca 5 yıl. Bu topraklardan gitmekle kalmak arasında 5 yıl.
Şimdi 6. yılındayız. Arkadaşlarının dediği gibi;
“Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden tam 6 yıl geçti. Bu 6 yılda katillerin eline silah veren, onları cesaretlendiren, cinayeti örgütleyen, soruşturmayı karartan devlet içindeki yapı yargı önüne çıkarılmadı, verilen sözler tutulmadı.
Tam tersine Hrant Dink’i ölüme götüren neredeyse tüm resmi görevliler, hükümet tarafından el üstünde tutuldu, terfi ettirildi. Kararttılar, çözmediler, unutturmak istediler, üstünü örttüler, örgüt ‘bulamadılar’, gerçek katilleri korudular, sahiplendiler. Bu, cinayete ortaklıktır. Hrant’ın gerçek katilleri yargı önüne çıkarılmalıdır. Bunun için adalet arayışımızı daha da güçlendirmeli, kararlılığımızı göstermeli, sesimizi daha da gür çıkarmalıyız. İstedikleri kadar karartsınlar, korusunlar, kollasınlar.
Biz bitti demeden bu dava bitmez.
Buradayız Ahparig…“
19 Ocak’ta vurulduğu kaldırımda buluşalım; “tüm hukuklu adaletsizlikler son bulsun” diye…
Kaynak: http://www.on5yirmi5.com/genc/yazar/emine-ucak/buradayiz-ahparig.i116149.html
Kişisel bir anekdotu paylaşmak yerinde olabilir bu noktada.
Yazıda duruşma salonu paragrafı başlayınca, maalesef çoğunluğun hesap kitap yaparak, katili ve ardını bir tarafa hapsedip politik yerini sağlamlaştırmak için Hrant’çı olduğunun ve bir kısım “duyarlı” müslümanın niye bu davadan uzak kaldığının açık bir delili olabilecek hikayeyi hatırladım.
Emine Abla mahkeme salonuna girmeyi başardığı sırada, Dink’in avukatları tarafından Samast’in akrabası sanıldığını söylemişti. Muhtemelen örtüsünden dolayıydı bu “sanma” hali benim hatırladığım kadarıyla.
Linki de aşağıda var haberin, avukat denmiş ama avukat değil.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=133979
Bu katliamda sorumluluğu olan hiç kimse suçuna ortak arayıp karşısında gördüğüne ihaleyi bırakmaya çalışmasın.
Dink’in arkadaşlarının müsamere dediği bu dava sürecinde bir iftira ile açılan bu katliam yolu bizim yolumuz değil diyenlere selam olsun.
Bir insanla öldükten sonra da arkadaş olunabiliyormuş.
Anısına saygı ile.