Mehmet Bekaroğlu – Taşeronluk: Şeytanın Aklına Bile Gelmeyen İşler
Destek vermeye gayret ettiğimiz derneklerden biri olan İşçi-Der geçtiğimiz Kasım ayında Ekmeğimi Kazanırken isimli güzel bir bülten çıkarmaya başladı. Hem taşeron işçilerin hem de işçilerin hak mücadelesine destek verenlerin yazdığı, ücretsiz dağıtılan bültenin ilk sayısında Mehmet Bekaroğlu taşeronluk meselesini özetleyen bu güzel yazıyı yazmıştı. Bu vesileyle Bekaroğlu’nun Rize belediye başkanlığı adaylığını selamlıyor, Allah yolunu açık etsin diyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU
Taşeronluk sistemi; bunun yasal alt yapısı, taşeron işçilerin yasal durumları vs. diye başlanarak birçok tartışma yapılabilir. Elbette bu tartışmalar anlamlıdır ama söylenecek hiçbir söz, taşeron işçilik sisteminin çağdaş kölelik olduğu gerçeğini değiştirmez. Türkiye’de çalışanların hakları ile ilgili itiraz edebileceğimiz, eksiktir diyebileceğimiz, işçinin lehine değildir diyebileceğimiz birçok sorun var ama neticede çalışma hayatı ile ilgili bir hukuk var. Taşeronluk sistemi bu hukuku arkadan dolanmak, aşmak, delmek için icat edilmiştir. Ortada kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu aile üyelerinin karnını doyurmak zorunda olan bir insan var, bir de işveren… Çalışmak zorunda olan insanın hiçbir şekilde şart ileri sürme lüksü yok; ya çalışacak ya da aç kalacak. İşveren bunu bildiği için istediği şartlarda çalıştırıyor bu insanı… Hatta herhangi bir şart da yok; istediği gibi çalıştırıyor; istediği kadar ücret ödüyor, izin veriyor ya da vermiyor, 8 saat ya da daha çok çalıştırıyor. Bu iki insanın ilişkisi işçi-işveren ilişkisi değildir; tam bir köle-efendi ilişkisidir bu.
Var tabi bir takım hukuk kuralları; örneğin asgari ücret var, kimse bunun altında ücretle kimseyi çalıştıramaz. Evet, teorik olarak böyle ama patron asgari ücretten parayı bankaya yatırıyor sonra işçinin elinden bir kısmını geri alıyor. Ve o işçinin buna itiraz etme lüksü yok; yok, çünkü evine ekmek götürmek zorunda. İtiraz ederse işsiz kalıyor, işsiz kalınca da çocuklar aç kalıyor. Bu ilişki kölelik ilişkisi değil mi, buna mecbur olan insan köle değil mi?
Hiş kuşku yok ki bu çağdaş kölelik sistemi Türkiye’de icat edilmedi, bunu AKP hükümeti bulmuş değil. Bu, küresel bir olay.
Para babaları daha çok kazanmak istiyorlar; bunun için maliyeti düşürmek gerekiyor, maliyeti düşürmek isteyen para babalarının ilk aklına gelen en kolay yol işçiden kısmak oluyor. Üretimi işçi ücretlerinin düşük olduğu ülkelere kaydırıyorlar, yetmiyor o ülkelerde işçilere daha az vermek için yeni yöntemler buluyorlar. Taşeronluk sistemi bu. Sadece az ücret vererek değil; çalışma saatleri, izin, kıdem tazminatı, iş güvenliği gibi haklara da tecavüz ederek maliyeti düşürüyorlar. Evet, bu sadece Türkiye’de olmuyor, dünyanın her tarafında ama özellikle doğu ve güney ülkelerinde oluyor. Bangladeş’te geçtiğimiz Nisan ayında çöken binanın enkazı altında kalan 2 bine yakın tekstil işçisi bu işin en çarpıcı örneğidir; çoğu kadın olan Bangladeşliler ayda 30-50 dolar arasında ücretle çalışıyorlardı. Ürettikleri tekstil ürünleri ünlü markalara aitti. Bu kölelerin ürettiği pantolonlar, gömlekler, tişörtlerin bir tanesi ünlü mağazalarda, AVM’lerde yüzlerce dolara satılıyor.
Türkiye ve AKP’ye gelince… Ülkeyi 11 yıldır yöneten AKP’nin muhafazakârlığı / mütedeyyinliği / Müslümanlığı hiçbir şeyi değiştirmiyor. Taşeronluk sistemi, Türkiye’de dindar nesil yetiştirmek için imam hatip okullarının sayısını artırmak için didinen AKP hükümeti döneminde yerleşti, 2002’de 100 bin olan taşeron işçi sayısı 2013’te 1 milyon 200 bini buldu. Bırakın özel sektörü, artık başta belediyeler olmak üzere kamuda çalışan taşeron işçi sayısı katlanarak artıyor. Soru şu: Nasıl oluyor da Müslüman bir ekibin yönetimdeki bir ülkede bu kölelik sistemi kurumsallaşabiliyor?
Hatırlayalım; AKP hükümeti birkaç yıl önce işçi kiralama büroları (özel istihdam büroları) açıyordu. Tepki geldiği için çıkarılan yasa Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmişti. Ne var ki AKP bu düzenlemeden vazgeçmiş değil.
Bunlar Müslüman, ama şeytanın aklına gelmeyecek işler yapıyorlar, insanlara tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Bakın Çalışma Bakanı, güya taşeron işçilerin haklarını korumak için yasa hazırlığı içinde. Bakan’ın henüz tam olarak içeriğini açıklamadığı yasal düzenlemede esasen taşeronluğun kurumsallaştırılması ve kıdem tazminatı sisteminin köküne kibrit suyu dökülmesi var. Bu yasa ile asıl işin taşerona verilmesi ve özel istihdam bürolarının açılması da mümkün olacak. Bu şekilde işçi ve işçi hakları diye bir şey kalmıyor; yıllarca mücadele edilerek elde edilen tüm kazanımlar ortadan kaldırılıyor. Bu taslak bu haliyle yasalaşırsa artık işverenin işçi diye bir ‘sorunu’ olmayacak; insanlar özel istihdam bürolarından kiralanacaklar, bir işveren tüm işlerini bu kiralık işçilerle yapabilecek. Sendika olacak diyorlar ama esasen sendikacılık da kalkıyor. “Şeytanın aklına bile gelmeyen işler” diyerek abartmış olmuyoruz. Bakın kurdukları tuzağa; işçi iş yerinde örgütlenemeyecek; özel istihdam bürosunda örgütlenecek, grevi de orada yapacak. İşveren ise başka bir bürodan işçi kiralayarak işine devam edecek.
Görüldüğü gibi taşeronluk sistemi kelimenin tam anlamıyla çağdaş köleliktir.
“Çalışanın hakkını anlının teri kurumadan verin”. Bu sözü 1400 yıl önce Peygamber söylemişti. Bunlarsa işçinin hakkını gasp etmek için şeytanın bile aklına gelmeyen işler yapıyorlar.