Ahlak Üzerine

2 Responses

  1. erim dedi ki:

    Cem Hoca’nın yazısı önemli bir kapıyı aralıyor, teşekkür ederim.

    Bugün de Rachel ile ilgili bir haber denk geldi. Rachel’i muhabbetle anıyorum.

    Rachel Corrie’nin Ölümü Cezasız Kaldı!

    http://platformhaber.net/?p=16156

    Rachel Corrie’nin katledilişine İsrail yargısından adalet bekleyen insan yoktu ama yargı mensuplarının ahlaksızlıklarını belgelerken “Rachel buldozerin altından kaçabilirdi” demelerine verecek cevap yok.

    Zaten Şeyh Ahmet Yasin de, evlerinde katledilen masumlar da Filistin’i tümden terk ederek bombalardan kaçabilirlerdi ama tercihleri bu yönde olmadı…

    Allah mazlumun yanındaki şahitliğini kabul etsin Rachel’in ve Allah’ın mağfiret edeceklerinden olması duasıyla.

  2. fatma göz dedi ki:

    bu yazı iki şekilde okunabilir naçizane bence: “ne duruyorsunuz insanlar, bişeyler yapsanıza!”nın içinde bir ses olarak ya da “olup bitene esas şuradan karşı çıkmalıyız: ahlak” şeklinde. ben okurken tepki vermeden önce ikisine de yaslamaya çalıştım yazıyı. şöyle şeyler geldi aklıma: beğenmesek de , zalim de bulsak nihayetinde kapitalizmin de bir ahlakı var. bu nedenle eleştirilerimizi bir ahlaksızlık ya da ahlak yoksunluğu tesbiti üzerinden yapmak sanırım başta bu noktada boşa düşebilir. o kadar protestan ahlakı muhabbeti sonra adam smith’ in meslekten bir ahlakçı olması , malthus bir yana ricardo’ nun hiç de ahlaksız bir adam olmayışı vb. tabii kapitalizmin teorik ve siyasi eleştiricilerinden marx başta, kapitalizmin bu otantik babalarından çook farklı ve ekstra yoz yerlere doğru ilerlemiş olduğunu da tesbit edilmiş. yani evet kapitalizm giderek “ahlaksız “ hale gelmiş olabilir. ama yine de, eğer elmalarla armutları toplama hatasına düşmüyorsam çağdaş kapitalizm, formel eşitlik ya da insan onuru filan gibi ya da liberal felsefe gibi pekala da ahlak diyebileceğimiz bişiylere de sırtını dayıyor. ha iki yüzlüdür kapitalizm, formel eşitlik çoğu zaman hiçbişeydir ayrı mesele. ama iyi kötü bi ahlak çatısı var ortada. yani : kapitalizmin de bir ahlakı var. sonra, yazıyı okurken yazara “hangi ahlak?” diye sorarken buldum kendimi. ondan sonra da şunu düşündüm: acaba kapitalizm gibi olgular üzerine eleştirel biçimde düşünmeye çalışırken son (ya da ilk) sorgulama kertemiz ahlak mıdır? sakın ahlakı ,hani şu siyasetle iktisadı ayrı kompartmanlara hapsetme eğiliminde olduğu gibi, tamamen öznel alana hapsetmeye çalıştığımı düşünmeyin ama, nihayetinde neresinden baksak biraz öznel kalmıyor mu “ahlak”, eleştirellikte bir kalkış noktası olarak? öte yandan “şehitlik” ya da “feda olma” gibi uç durumlar bir yana insanların en geniş ahlaki çerçevesi bir çok durum için, “hayatta kalmak” ya da bunun düzen içinde gündelik dile tercüme edilmiş haliyle “hayata tutunmak” . bu da ahlaki bir duruş ya da bizim bütün öznel ve iyiniyetli ahlaki kod va’zetme çabalarımızı bir noktada boşa çıkarabiliyor. bi de şu adil düzen meselesi var. cem somel sanırım, benim gibilerin ilk aklına gelen anlamda kullanmıyor olsa gerek bu tabiri. yine de hem muğlak bi yerlere gönderme yapan bir ifade bu ve hem de o malum sevimsiz yüklerle malûl. bir de son olarak “ahlaksız telakkiler “ var , sanırım bu kısım birçok kişiye de fazla öznel gelebilir.yani eğer sadece belli bir cemaate sesleniliyorsa okey ama dışarıdan bakan için biraz sorunlu ve fazla içrek. bu arada aklıma yıllar önce önce ismini duyup “acaba kaba makyavelizmin teorisi mi ?!” dediğim sonraysa okuyup öyle olmadığını gördüğüm , leon troçki’ nin “onların ahlakı bizim ahlakımız”ı geldi. belki de kapitalizmin savunucularının yaptığının tersine ahlakın da bir ölçüde bir ideoloji olduğunu koymak ve soyut bir ahlak/ahlaksızlık lafzı yerine daha net olmak gerekir biz muhalifler tarafında. ha bi de, merhume kızkardeşimiz rachel corrie ‘ den söz açan pasaj güzel, ama onun sonunu hazırlayan yolculukta, bireysel planda cesaret gibi güdülendiricilerin yanısıra, toplumsal planda bir siyasi bilinç ve ille de ahlakla bağlantılı olmak zorunda olmayan türsel bir kardeşlik ve dayanışma duygusu da etkiliydi bence. yoksa salt ahlakî saiklerle yalnızca internet direnişçisi olmayı da, dua edip mevlüt okutmayı da tercih edebilir insan. kapatmadan önce, yazdıklarıma son bir göz atınca şunu özellikle söyleme ihtiyacı duydum: elbette “insani” bir ahlaktan sözedebiliriz ve bunu savunabiliriz. insanoğlunun bilinci sibernetik bir sistemde olduğu gibi bir karanlıktan ibaret değildir. ama ahlak denen kategori de belirlenmişliğin , tarihin , kültürün yüklerini taşır. ve konu kapitalizm filansa, ahlaki karşı çıkış en az biraz, eksik kalır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir