Akif Emre – İslam Kapitalizmin Suç Ortağı mı?
Son yıllarda İslamcılığın iktidarla imtihanına dair eleştirel ve özeleştirel perspektifiyle önemli yazılara imza atan Akif Emre, neo-ittihatçılık/neo-Kemalizm tespitlerinin ardından, süregiden islamcılık tartışmalarında Murat Çizakça’nın epey iddialı söyleşisini, İslamcılığın ilkeler/kazanımlar eksenindeki tarihiyle birlikte okumuş.
Yazılarında İslamcılığın çözülüşünü iktidar eksenli arzu ve taleplerin sistematik örgütlenişiyle, ilke ve ideallerden gönüllü vazgeçiş üzerinden tartışan Emre, bu yazısında islam iktisadı tartışmalarının bir model üretmek yerine, sisteme eklemlenme temelli “faizsiz bankacılık” gibi hala meşruiyeti tartışmalı bir icadla sonuçlanışını ve bunu mümkün kılan ekonomi-politik aklı sorguluyor.
İmkan ve ihtimaller düzleminde islam iktisadının ve İslamcılığın sözüne dair bir öneri getirmese de, tartışmayı koyduğu tarihsel ve politik çerçevenin kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Zira İslami referanslarla giriştiğimiz hak ve adalet mücadelesinde sıklıkla karşılaştığımız eklektizm yaftasının, bugünün neoliberalizme tam teşekküllü geçişi tamamlanmış paradigmasına yönelik en ufak bir eleştiri kırıntısına dönüşmeyişi, Mustafa Akyol, Murat Çizakça gibi İslam’dan kapitalizm, liberalizm, hatta neoliberalizm icad etmeye gayretkeşlerin doğru dürüst herhangi bir tepkiyle karşılaşmayışı bize sözkonusu yaftanın pozisyonu hakkında da önemli ipuçları veriyor.
Akif Emre’nin tarihsellik, yöntem ve referans itibarıyla önemli bulduğumuz bu yazısını sizlerle de paylaşmak, intibalarınızı ve tenkidlerinizi de yorumlarda görmek istiyoruz.
AKİF EMRE
İslam-kapitalizm çelişkisi ya da İslam-sosyalizm ayrışması tartışmaları başlıklarından da anlaşıldığı gibi eklektik bir yaklaşımın dışavurumudur. Benzer biçimde İslam’ın kapitalizmle nasıl uyuştuğu ya da tersinden İslam’ın aslında karşı-anamalcı olduğu tezleri ‘Müslümanca düşünme biçimi’nden çok cari sistem içinde ona bir meşruiyet kazandırma çabasının ürünü. Niyet sorgulaması yapmadan, bu tür tartışmaların gerek akademik gerekse siyasal düzlemde sık sık gündeme gelmesinin ne anlama geldiğini kavramak, zihin açıcı okumaları gerekli kılıyor. Özellikle Türkiye’de son on yıl içinde yaşanan muhafazakar kökenli dönüşümün hem meşruiyet sağlayıcısı hem buna karşı çıkışın gerekçesi, bu eklektik yorumlama biçimleri oldu.
‘İslam ekonomisi kapitalizmim çirkinleşmemiş halidir’ başlıklı konuşmayı (Star gazetesi, F. Özkan’ın Murat Çizakça söyleşisi) görünce İslam-kapitalizm tartışmalarının zihinleri konjonktürel olarak nerelere savurduğunu düşünmeden edemedim. Öncelikle şunu tespit etmekte yarar var: Uzun süredir İslam ekonomisi tartışmaları unutuldu; bunun yerine entelektüel çabalar faizsiz banka tartışmalarında yoğunlaştı. Bunun arkaplanında 1970’lerden itibaren yükselen Arap sermayesinin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek için acilen gündeme getirilmesi, yönlendirilmiş akademik çabalar vardır. İslam ekonomisi kavramsallaştırması bu dönemden sonra epeyce gerilere düşmüştür. İslam ekonomisi kavramlaştırmasının içinin nasıl doldurulacağı, bu modellemenin modern iktisat teorilerinden hangi noktalarda farklılaştığı sorgulanmadan Körfez sermayesinin, artan petrol gelirlerine çözüm üretmek üzere, finanse ettiği üniversite kürsüleri, gündemi değiştirdi.
Şimdilerde ise Türkiye’de gerçekleşen ve bir model olarak Arap Baharı’na ihraç edilmesi fikrinden hareketle, Müslüman ülkelerin küresel kapitalizme entegre edilmesi meselesinin meşruiyeti bağlamında, İslam-kapitalizm sorunu tartışmaya açıldı.
Söz konusu konuşmada ileri sürülen tezlerde, tipik kapitalizm-İslam eklemlemesinin bahse değer tüm unsurları bulunuyor. Ticaret yapmayı, meşru sınırlar içinde mal edinmeyi kapitalizmle eşitleyen bu yaklaşım biçimi İslam’ın mülke, servete, ticarete, emeğe nasıl yaklaştığından, bütüncül anlamda nasıl bir toplum-insan ilişkisi önerdiğinden soyutlanmış peşin kabulleri yansıtıyor. ‘Asıl olan kapitalizmdir ve İslam buna ne kadar yaklaşmıştır’ temelinden hareketle geliştirilmiş cevaplar olduğu izlenimi veriyor.
Murat Çizakça diyor ki: ‘İslam ekonomisi kapitalizmin ta kendisidir, orijinal, etik, çirkinleşmemiş halidir.’ İslam’ın kapitalizmi geliştirdiğini, Hz. Peygamber’in piyasaya hiçbir şekilde müdahale etmediğini ileri sürerek liberalizme yeşil ışık yakan bu yaklaşım tarzı siyasal olarak da şeriatın demokrasiyi hedeflediğini eklemeyi ihmal etmiyor.
Osmanlı iktisat sisteminin piyasaya müdahale ettiği için İslam’dan saptığını ileri sürüyor ve kapitalizmin özünün İslam’da olduğunu, Batı’nın bunu alarak geliştirdiğini savunuyor. Bu durumda Batı’nın vahşi kapitalizminin temelini, İslam’da aramak gerektiğini, çirkinleşmemiş haliyle kapitalizmi pekala Müslümanların sahiplenmesi gerektiğini öne sürüyor.
Helal ticaret, kazanç anlayışının kapitalizmi meşrulaştıran bir paradigmaya dönüşmesi, bir akıl tutulmasıdır. Hz. Peygamber’in fiyatlara müdahale etmediğini, modern anlamda rekabeti ve serbest piyasayı teşvik ettiğini ileri sürerek ve bundan hareketle de liberal ekonomik politikalara kapı aralayıp bir Müslüman kapitalizm modeli çıkartılması ne kadar mümkün? Hele hele daha yakın döneme gelerek Osmanlı modelinin tekelleşmeyi önlemek amacıyla yaptığı müdahaleleri İslam’dan sapma olarak görmek…
Diğer yandan cevaplanması gereken husus, İslam’ın Batı’daki ahlaksız kapitalizme dönüşmesini neyin engelleyeceği sorusudur! Madem İslam ekonomisi kapitalizmin ahlaklı hali ise ve de serbest piyasayı düzenleme konusunda hiçbir müdahalesi söz konusu değilse, ahlak dışına çıkmasını önleyecek olan nedir? Daha da önemlisi faizi haram kılan bir dinden kapitalizm nasıl çıkarılabilir? Faiz olmadan kapitalistleşme mümkün mü? Servetin belli ellerde birikmesini yasaklayan bir dinin hükümlerinden kapitalizm nasıl üretilebilir? Dahası İbn Haldun örneğinde olduğu gibi ‘asıl sermaye emektir’ diyen bir iktisat anlayışı küresel kapitalizme nasıl eklemlenebilir?
Asr-ı saadetten seçmeci bir yaklaşımla verilen örnekler, zorlama bir modelleme çabası gibi duruyor. Bu konuda yapılan en ciddi çalışmalardan birine imza atan değerli ilim adamı Cengiz Kallek’in çalışması (Asr-ı Saadet’te yönetim piyasa ilişkisi, İz Yayıncılık) Hz. Peygamber’in gerektiğinde pazara, istismara nasıl müdahil olduğunu çok güzel açıklıyor. ‘Hz. Peygamber pazarın kuruluşu sırasında iki önemli kural koydu: ‘Pazar vergisi alınmayacak’ ve ‘devamlı sabit yerler edinilmeyecek’. İlk kural vergi maliyetleri oranında fiyatları düşüreceği için hem satıcıların hem alıcıların o pazara rağbetini sağlamaya yönelik olsa gerektir. İkinci kural, diğer iktisadî emir ve yasaklarıyla birlikte düşünüldüğünde İslâm’ın kapitalizmin temel unsurlarından tekilciliğin ve rantçılığın açıkça karşısında olduğunu göstermektedir. Zira pazara erken gelen en iyi yeri kapacaktır. Zaten Hz. Peygamber daha öncesi ve sonrasında da tekelcilik ve rantçılık olarak adlandırılabilecek pek çok işlemi yasaklamıştır. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in bu hükümle, daha sonra kapitalizm diye ortaya konan ve aslında rekabetçi, serbest bir piyasa öngörüsüne rağmen uzun vadede rekabeti öldüreceği için tekelcilikle sonuçlanan sistemin en temel niteliklerinden birine, yani tekelciliğe, kaşı çıktığını söyleyebiliriz’ (Dünya Bülteni, İslam Ekonomisi Konuşmaları, Cengiz Kallek, Konuşan: A. Erdoğan – 14 Ağustos 2008).
Kapitalizmin tekelleşerek rekabeti, serbest piyasayı öldürdüğü gerçeği artık batıda bile tartışılıyor. Mahalle bakkalı ile tekelleşmiş küresel markanın ilişkisinin serbest piyasa şartlarında bir rekabet olduğunu kimse ileri süremez. Kaldı ki bu haksız ve adaletsiz ilişkiyi İslami gerekçelerle meşrulaştırılabilsin. Belli ölçüler dahilinde insani rekabetin ve piyasanın korunmasını önceleyen İslam’dan kapitalizm çıkarmak, İslam’ın hayatın bütün alanlarını kapsayan bir din/sistem olduğunu görmezden gelmek demektir. Bu ise, İslam’ın alternatif olmaktan çıkarılarak küresel kapitalizme eklemlenmesine yarar.
Kaynak: https://www.yenisafak.com/yazarlar/akifemre/islam-kapitalizmin-suc-ortagi-mi-33800
akif abi’nin yazısı, eklektizm sorunun esas kaynağını işaret ettiği ve son kertede islamcılıktan vazgeçenleri mahkum ettiği için önemli. herşeye rağmen hattı ve sathı savunmasının şu konjonktürde kıymeti büyük. fazlasını ve sonrasını da heyecanla bekliyoruz inşallah.