Sabır, Mücadele ve Birlik – 20 Aralık 2024 Cuma Hutbesi
Emek ve Adalet Platformu olarak Diyanet’in toplumsal sorunlara ve siyasi meselelere değinmeyen, İslam’ın sermaye lehine ve devlet onaylı yorumunu empoze eden Cuma hutbelerine karşı, her Cuma günü Alternatif Hutbeyi okurlarımızın ilgisine sunacağız. (Öne çıkan görsel: İdlip’te 2024 Nisan ayında gerçekleşen protestolardan: Burası ne Esed’in ne de Colani’nin Suriyesi: “Büyük Suriye”)
“Sabredin, sabır gösterenlere yardım edin, birbirinize merhamet edin ve Allah’tan korkun ki, felah bulasınız.” (Âl-i İmran, 3:200)
Aziz Müminler!
Suriye halkı 13 yıl önce başlattığı kıyamının ardından nice musibetlerle karşılaştı. Rejimin kanlı müdahalesi eylemlerin silahlanmasına yol açtı ve kimi gruplar dahilinde mezhepçi ayrılıkları derinleştirdi. Dış güçlerin müdahalesi çatışmaların bir savaşa evrilmesine ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine yol açtı.
Bu 13 yıl boyunca, Suriye halkının bütün bileşenleri, Sünniler, Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar, Kürtler, Araplar ve diğer topluluklar, nerede olurlarsa olsunlar, 2011’de hep birlikte katıldıkları özgürlük ve reform eylemlerinin kültürünü taşıdılar. Afrin’de İdlib’te, Kobani’de, Deraa’da, rejim kontrolü altında, Rojava yönetim bölgesinde, Türkiye’nin kontrolünde yada muhalefetin elinde, bütün Suriyeli unsurlar her daim hakları, özgürlükleri için kıyam etmeyi bildiler. Nitekim, “devrimimiz tüm tiranlara karşıdır, yalnız Esed değil!” sloganlarına İdlip’ten Qamişlo’ya, Halep’ten Şam’a tüm Suriye toprakları şahit olmuştur. Bugün, bu kritik dönemeçte bile, Şam’da yeni yönetime karşı bir eylem gerçekleştirildi.
Sabır ve sebatla zorluklara göğüs gerdikleri bu sürecin sonunda, bugün, Suriyeli kardeşlerimizin Suriye’nin ve dünyanın dört bir yanında sevinç gösterilerinde buluştuğunu görüyoruz. Meydanları her zaman zulme karşı mukavemet göstermek üzere dolduran kalabalıklara bu kez zafer, şükran ve umut ile bir araya gelme fırsatını sunan yüce Allah’a hamd ü senalar olsun.
Kıymetli Kardeşlerim!
Suriye kıyamı bütün insanlığa, ümmete faydalı olacak tecrübelerle malüldür. Her eylem, her mücahede, bizlere Allah yolunda adaleti tesis etmenin “nasıl”ını ve “niçin”ini telkin eder. Bizler de kendi toplumlarımızı ve tüm dünyayı felaha kavuşturmak gayesiyle, Suriyelilerin uzun süren hasretlerinden payımıza düşen dersleri almalıyız.
Halkımız!
Her şeyden önce Suriye halkından öğrenmemiz gereken şey, zalim sultana karşı başkaldırı ahlakıdır. Sabrın pasif bir bekleyiş değil, aktif bir direniş olduğunu daha önce de hutbelerimizde izah etmiştik. Suriye halkının sabırla sebat edişinden nasiplenmeli, onları örnek almalıyız. Her türlü olumsuz koşula rağmen haksızlıklara karşı suskun kalmayışlarını, sokakları doldurmaktan korkmayışlarını, dış güçlerin kirli hesaplarına karşı Suriye halklarının birliğini ve beraberliğini savunarak ortaya koydukları devrimci iradeden ibret almalıyız. Biz de Türkiye’deki zalimlere karşı omuz omuza mücadele etmeli, bizi sokaklara dökülmekten geri tutan engelleri aşmalıyız. Türkiye hükümetinin halkların özgürlüğünü değil müteahhitlerin cebini ve emperyalizmin gücünü arttırmak gayesiyle giriştiği eylemlere karşı birlikte ayağa kalmalı, coğrafyamızda tüm halkların refahını sağlamayacak her girişime karşı mücadele etmeliyiz.
Aziz Cemaat!
Suriye halkının kıyamından öğrenmemiz gereken ikinci şey toplumların mezhepçilik ve kavmiyetçilik hastalıklarından kurtulması gerektiğidir. Suriyelilerin özlemleri birdi, talepleri birdi. Sivil protestoların çatışmalara, çatışmaların savaşa dönüşmesinden evvel, Suriyeli bütün milletler, Suriye’de demokratikleşmenin acil ve kesin olduğu yönünde ittifak ediyordu. Esad rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan, bütün kesimlerden insanları kapsayan sevinç hali, bugün hala bu demokratikleşme ihtimaline duyulan heyecanın herkesçe paylaşıldığını gösteriyor. Ancak 13 yıllık süreçte bu birlik ve beraberlik korunamadı, çatışmalar mezhepçi ve ırkçı saldırıları arttırdı. Kimi zaman isyancı iradeye önderlik edenler bu katliamlardan kendilerini beri tutmadılar. Böylece bütün unsurlarıyla Suriye halkı, yıllar boyu dinmeyen acılar çekti. Bu acıların yaşanmaması, birlik ve beraberlikte sebat ile mümkündü. Buradan ilhamla bizler, Türkiye’de etnik ve mezhepsel hiçbir farklılığın bizleri ortak taleplerimiz noktasında ayırmasına müsaade etmemeliyiz. Zalim sultana karşı başkaldırımızı müşterek bir gayret olarak telakki etmeliyiz.