Hüzn-ü Keder Def Ola, Bayramlar Bayram Ola!
Ramazan, oruçta eşitlendiğimiz, yoldaşlıkta birleştiğimiz ve tefekkürde derinleştiğimiz günleri hatırlatır. Halbuki, “günlerin getirdiği; baskı, zulüm ve kandır.” Gene de bayram; kesretten huruca, fetretten felaha, karanlıktan aydınlığa çıkışın da muştucusudur.
İçinden geçtiğimiz şu günlerde, istisnasız her cenahın dile getirdiği dayanışma, birlik ve beraberlik, Ramazan ve bayram ile daha da yükselmiş bir çağrıdır. Bayram ise dayanışmanın, birlik ve beraber olmanın, savaşların bittiği barış günlerinin ismidir.
Görmeliyiz ki bayramla def olacak hüzn-ü keder, ref olacak dilde hicap bugünün sonucu değil geçmiş tüm yılların birikimidir. Ve bunların failleri bellidir.
Bugün, bayram vesilesiyle dayanışma ve birlik kavramlarını idrak ederken, dönüp de bakmamız gereken neyin karşısında dayanışacağımızdır. Başta, dünyanın kimlerce hesap vermeyecekmiş gibi parsellendiğini görmeli ve hep bir ağızdan hakça bölüşüm, adil paylaşımı dile getirmeliyiz.
Hakça bölüşüm ve adil paylaşımın, dayanışmanın ve yoldaşlığın yegâne karşılığı, yalnızca bugünün değil, yüzyılların madun ve ezilenlerinin, emeğiyle dünyayı inşa edenlerin hakkı olan iktidarıyla bulunur. Dayanışma ve barışın sesini, sermayenin kendine kul edindiklerine, sömürüyle elde ettiği haksız kazanca, sermayenin emekçilerden çaldığı haksız iktidarına karşı örgütlemeliyiz.
O zaman bayramlar bayram olur, hüzn-ü keder def olur.
Hakça bölüşüm ve adil paylaşımı, bayramları bayram yapan barış selamlarını hatırlatması vesilesiyle, tüm madunların ve ezilen sınıfların selamıyla, Ramazan Bayramınız mübarek olsun!