Kuran’dan Notlar – Hak Dinde Peygamber’in Misyonu ve Özgürlük Felsefesi (I)
“İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kul olun.” demesi yakışmaz. Fakat onun: “Öğretildiğiniz ve ders aldığınız kitap gereğince Rabbaniler olun” (demesi uygundur).” Ali İmran Suresi 79. ayet.
Tarihin bir yerinde dini ruhundan uzaklaştırdık ve ‘taabbüdi’ diyerek Peygamber’e körü körüne teslim olmayı din edindik.
Oysa ayete baktığımızda, bir peygamberin misyonunun kendine köleler yaratmak olmadığını ve insanlara Allah’tan gelen kitabı öğreterek onları rabbani (‘rabsel’/‘rab gibi’) kılmak gibi bir amaçları olduğunu görüyoruz.
Allah’a kul olmak ve hak dini yaşamakla batıl bir dine bağlanmak arasındaki yapısal farklardan biri budur.
Batıl dinler Allah ile kul arasına bir aracı koyarlar. Kişi ne yaparsa yapsın bu aracı kurumu ve ruhban sınıfını aşarak Allah’la birebir temas kuramaz.
Bu ayete göre ise peygamberin misyonu Allah’la kul arasına aracı olarak girmek değil, gelen kitabı müminlere ders vererek onları birebir Allah’la temasa sokmak. Yani onları Allah dostu olacak kıvama getirmek….
Kuran’ın emirlerinin mantığı olmayan tepeden inme buyruklar olmadığını bu gibi metinler yazmaya başladığımdan beri izah etmeye çalışıyorum. Kuran’ın emirleri aklımızın, muhakememizin ve vicdanımızın buyurduğu fakat sosyal hayatın çalkantıları içinde formüle etmekte ve hatırlamakta zorlandığımız emirlerdir. Ve Kuran’ın emirleri dikkatle okunduğunda insanı köleleştiren değil, onu özgür kılan ve onun özgürleşmesi, yükselmesi ve Tanrı dostu olmaya layık hale gelmesi için kişiyi manen yücelten emirler oldukları görülecektir.
Benim veçhemden bakınca Kuran’ı ders almak ve onun buyruğunca yaşamak, doğru anlaşıldığında, mümin kişiyi mantığını bilmediği hükümlere teslim eden değil, aklının ve vicdanının sesine itaat ederek ona gerçek özgürlüğü tattıran bir yaşamdır. Ayrıca kanaatimce, Freud, Marx gibi dini özgürlüğe ve akla aykırı gören din sosyologlarının dini kavramaya çalışırken geliştirdikleri bazı tespitler, Kuran’daki dini değil, tahrif olunmuş dini gözeterek öne sürülmüş cümleler gibi duruyor.