Kuran’dan Notlar – Hz. İsa’nın Sanatı

“Allah şöyle diyecektir: “Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l-Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şekli gibi (kehey’etittayri) bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu.” Maide Suresi, 110

İmam Gazali’ye sormuşlar. Kuran’da her ilim var mı diye? O da “var” demiş “ama tohum ve potansiyel olarak. Onun açığa çıkması için müfessirin çabası gerekiyor.”

Ayetin son cümlesine bakın. Bu ayet Hazret-i İsa’nın doğaüstü mucizelerinden biri olarak sunulur. Ve sonra bu gibi ayetlere dayanarak kelam ilmimiz peygamberliğin temel kanıtı sayar mucizeyi.

Ama ne yazık ki bizim bu mucizelere şahit olma şansımız olmadığı için bugün peygamberliğe kanıt olarak mucize delilini öne sürmek ne yazık ki biraz komik kaçar. Zaten Kuran da Hazret-i Muhammed’den mucize talep edildiğinde ısrarla mucize göstermeyi reddeder. Ve Kuran’ın belagatinin ya da doğadaki harikulade düzenin Allah’a kanıt olarak yeterli olduğunu söyler.

Şimdi Hazret-i İsa’nın çamurdan kuş yapması da bir mucize. Ama bizim düz anlamıyla anlamlandırdığımız gibi doğaüstü bir mucize değil. Daha farklı bir mucize.

Cümlede kehey’etittayri diye bir ibare var. “Kuş yapısı gibi” demek bu. Bir de ‘nefha’ diye bir ifade var ki bu da “ruhundan üflemek” demek. Peki bunlar ne anlama geliyor?

Hazret-i İsa Ruhülkudüs’ün de desteğiyle meseller anlatmakta uzmanlaşmıştı. Allah’la ilişkimizi öyle güzel hikayeler aracılığıyla anlatıyordu ki insanlar bu hikayelerden büyüleniyor ve Allah’a derin bir kalple bağlanıyorlardı.

Hikaye anlatmanın bir felsefesi var. Daha doğrusu sanat felsefesinde hikaye yaratımının doğasına yönelik üç temel yaklaşım var. Bunlardan birincisi biçimselci/yapısalcı yaklaşım. Yani bir hikayede önemli olan hikayenin biçimi ve yapısıdır diyen yaklaşım. Hikayeye diğer yaklaşım ise onun doğadaki örneklerin taklidi olduğunu söyleyen mimesisçi yaklaşım. Hikayeye temel üçüncü yaklaşım ise hikayenin sanatkarın ruh halinin bir anlatımı ve dışavurumu olduğunu söyleyen, yani hikayeyi sanatçının ruhunun nefesi olarak gören yaklaşım.

Şimdi Hazret-i İsa’nın çamurdan kuş yapma mucizesini onun anlattığı hikayelerle ilişki içinde okuyacaksak bu ayet bize Hazret-i İsa’yı doğaüstü mucizeler gösteren biri olarak değil, bir hikaye anlatma ustası olarak sunuyor.

Çünkü kehey’etittayri’deki hey’et kelimesi yapı ve biçim demek. Yani Hazret-i İsa’nın hikayelerinin yapısının mükemmelliğine vurguda bulunuyor. ‘Ke’ kelimesi ise ‘gibi’ demek. Yani bu ibare Hazret-i İsa’nın hikayelerinin taklitçi/mimesisçi yanına vurguda bulunuyor. Yani doğadaki kuşları taklit ederek manevi kuşlar yaratıyor Hazret-i İsa. ‘Nefha’ ise ‘ruhundan üflemek’ demek. Yani bu hikayelerin Hazret-i İsa’nın ruhunun anlatımı ve dışavurumu olduğunu vurguluyor nefha ibaresi.

Yani Hazret-i İsa’nın mucizesi doğaüstü bir yaratım değil de bir sanatçının yaratımı. Çünkü anlattığı hikayeler çamuru, yani çamurdan yaratılmış insanı birden bire özgürce uçan ve Allah’ı tespih eden kuşlara, yani havarilere dönüştürüyordu. Ayyaş bir balıkçıyı bu hikayeler aracılığıyla kendi ilahi aşk ve özgürlük davasının bülbülü haline getiriyordu Hazret-i İsa. Ayet bu mucizeyi vurguluyor.

Haliyle bu ayet bir yandan da Kuran’ın mucizesi oluyor. Çünkü sanat felsefesinin en derin hikmet noktalarına temas edebilen bu kadar yoğun bir cümleyi, eğer 7. yüzyılda yaşamış bir tüccar dile getiriyorsa, onda sanat felsefesine temas eden bu bilgelik o insanın eseri olamaz. Yani 7. yüzyılda dile gelmiş bu cümle ilahi bir kaynaktan sudur etmiş olmalıdır.

(Not: Hazret-i İsa’nın beşikte konuşması da doğaüstü bir mucize değildir. Kuran’ı doğru anlayacaksak onu düz anlamlı değil de belagatiyle ve sembolizmiyle anlamalıyız. Bir çocuk eğer yaşından çok büyük bir bilgelikle laflar ediyorsa ve büyükleri kendini hayranlıkla dinlemeye mecbur bırakıyorsa, o çocuk için “beşikte konuştu” denir. Yani Hazret-i İsa daha çocuk yaşta yaşının çok üzerinde bir bilgeliğe sahipti. Kuran bunu vurguluyor. Ve ne yazık ki bir Kuran’ı belagatiyle okumadığımız için onun edebi bir mucize olan beyanını düz anlamlı anlıyor ve Kuran’dan olmadık bir İslam tasavvuru çıkarıp sonra İslam namına bu yanlış kavrayışı savunuyoruz. Haliyle dışarıdan bakan da “bu ne saçma bir din” diye İslam’a bigane kalıyor. Kuran’da doğa yasalarına istisna koyan olaylar vardır İsa’nın babasız doğumu gibi. Fakat böylesi olaylar asla ve kat’a peygamberliğe kanıt olarak sunulmaz. Peygamberliğin kanıtları aklı devre dışı bırakan deliller değil, aklı tam manada doyuran mucizelerdir. Örneğin doğanın ahengi, embriyonun gelişimi ya da bu örnekteki gibi Kuran edebiyatının insan yaratıcılığını aciz bırakan sanatkarane hikmeti.)


*Öne çıkan görsel Ben Adedipe’nin The Storyteller adlı çalışmasıdır. (Editör Notu)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir