Chris Maisano – Siyasi Partiler, Yeniden

Günümüzde sağ populizm karşısında geriye düştüğü çokça dillendirilen Sol siyasetin yeni örgütlenme yollarıyla iktidara yürümesi için gözetilmesi gereken örgütsel formasyon da dönüşüm geçirmek durumunda kaldı. Bununla birlikte Sol siyasetin sınıfla olan bağını tekrardan güçlendirmesi daha önemli bir mesele olarak duruyor. EAP Çeviri Kolektifi olarak Chris Maisano’nun Jacobinmag’de çıkan ve sol örgütleri bu bağlamda tartışan yazısını çevirdik.

On yıllar süren bir gerilemenin ardından sol partiler bir rönesansa girdiler. Ancak yirmibirinci yüzyıl “dijital partileri” işçi sınıfı içindeki toplumsal köklerine sadık kalmazlarsa halefleri gibi bozguna uğrayabilirler.

Sol birlik partisi Unidos Podemos lideri ve adayı Pablo Iglesias ve diğer parti üyeleri 26 Haziran 2016’da İspanya’nın Madrid şehrinde genel seçim sonuçlarını öğrendikten sonra taraftarlarına teşekkür ediyorlar. Pablo Blazquez Dominguez / Getty

CHRIS MAISANO

The Digital Party: Political Organization and Online Democracy, Paolo Gerbaudo (Pluto Press, 2018) kitabının kritiği.

Peter Mair, vefatından sonra basılan 2011 tarihli Ruling the Void (Boşluğu Yönetmek, çn.) kitabına cüretkar bir iddiayla başlıyor: “parti demokrasisi çağı geçti.” Parti formu elbette ortadan kalkmadı, ancak Mair geleneksel partilerin artık bildiğimiz anlamda demokratik bir siyaseti örgütleyip sürdürme becerisinin olmadığını iddia ediyor.

Mair’in bu nahoş öngörüsü uzun süre doğruymuş gibi göründü. Neoliberal dönem boyunca gelişmiş kapitalist ülkelerdeki partiler geleneksel toplumsal tabanlarından gittikçe daha fazla uzaklaştılar. Sol ve Sağ partiler ortak neoliberal gündemler etrafında ortaklaştıkça aralarındaki ayrımlar silikleşti. Parti üyelerinin eski etkinlikleri kalmadı, seçmenler evlerinde sandığa gitme gününü bekler oldular ve seçimler hükumet kalemşorlarının, İK danışmanlarının ve medya patronlarının etkinlik alanı haline geldi. Geleceğin resmini görmek istediğinde karşına ilelebet sürecekmiş gibi görünen iğrenç sırıtışıyla Silvio Berlusconi’nin görüntüsü geliyordu.

Kitle partisini icad eden de, çöküşünden en fazla zarar gören de Sol’du. Bir zamanların güçlü sosyalist ve komünist partileri ülke ülke çöküyorlardı ve sıradaki Almanya’da Sol’un esas kitle partisi olan SPD olabilirdi. Çökmesi durumunda sosyalist hareketin ilk günlerine kadar uzanan bir çağın bitişini gösteren gerçekten tarihi bir olay olurdu.

Ancak yirminci yüzyılın kitle partileri derin bir kriz içindeyken parti formunun kendisi beklenmedik bir rönesansın tam ortasında. Dünya çapında yeni “dijital partilerin” ortaya çıkışı açıkça partilerin köhnemiş olmadığını ve parti demokrasisinin yeni bir formda tekrardan diriltilebileceğini gösteriyor.

2008 krizi çok önemli bir dönüm noktasıdır. Krizin ölçeği eski partileri gayri meşrulaştırıken milyonları ilk defa politik etkinliklerde örgütlenmeye sevk etmiş ve politikayı bırakmış bir çok militanın tekrar etkinleşmesini sağlamıştır. İtalya’daki Korsan partiler ve Beş Yıldız Hareketinden (M5S) İspanya’da Podemos, Fransa’da Insoumise, İngiltere İşçi Partisi içindeki Momentum ve kendi yolunda ilerleyen Democratic Socialists of America’ya (DSA), siyasal spektrumda geniş bir dizi yeni biçim ortaya çıkarmıştır. Neoliberal konsensus yılları boyunca etkin şekilde gömülü bırakılan güç ve kaynaklar üzerindeki temel siyasal çatışmaların geri dönüşüyle parti formu yenilenmiştir.

Ancak bu yeni partiler kendi öncüllerinden önemli noktalarda farklılık göstermektedirler. Paolo Grebaudo The Digital Party: Political Organization and Online Democracy (Dijital Parti: Politik Örgüt ve Çevrim İçi Demokrasi, ÇN.) isimli yeni kitabında bu yeni partilerin envanterini hazırlayarak demokratik siyaseti yeniden canlandırma potansiyellerini inceliyor. Bu partilerin ideolojik renklerinden bağımsız olarak şeffaflık, katılım ve dijital teknoloji platformlarınca kolaylaştırılan doğrudanlığın oluşturduğu “gerçek demokrasiye” yönelik ortak bir bağlılıkları var. Parti sorunu ABD’de yeniden dirilmekte olan solun gündeminde bu şekilde yer almasa da aktivistlerin benzer sorun ve dertlerle uğraştığı diğer ülkelerden bazı dersler çıkarmak değerli.

Gerbaudo’nun analizi, dijital partilerin geleneksel partilere yönelik yaygın ve meşru tatminsizlik hissine ve parti formunun günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilmek üzere güncellenmesi ihtiyacına bir cevap oluşturduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu partilerin kendilerinden öncekilerin acıklı kaderine mahkum olmamak ve verdikleri sözü tutabilmeleri için aşmaları gereken bir dizi önemli eksiklikleri var. 

Neden Parti?

Marx ve Engels kendilerini soldaki rakiplerinden ayırmak için politik eylemin işçi sınıfı hareketi içindeki merkezi önemini vurgulamışlardır. Onlara göre işçi sınıfı “demokrasi savaşını” kazanmak için politik olarak örgütlenmelidir ve partilerin oluşumu bu projenin vazgeçilmez bir parçasıdır.

Partinin kritik önemi sadece seçimlere girip hükümeti kurmanın temel aracı olmasından kaynaklanmaz; aynı zamanda bir hareketin kendisini politik bir aktör olarak tesis edip politik iktidarı etkin şekilde uygulayabilmesi için gerekli yetenek ve deneyimi kazanmasının da aracıdır. Parti aynı zamanda toplumsal çatışmaların tanımlanması, bireylerin sınıflar veya bloklar olarak örgütlenerek onları bağlayacak kolektif politik kimliğin oluşturulmasında da kilit rol oynar. 

Halkın en sıkı bağ kurduğu politik arena, fikir ve önerilerimizin popüler cazibesini en etkin şekilde test edebileceğimiz alan olan seçimlerdir. Aynı zamanda tek konulu kampanyalar ve sendika kavgalarının baskısıyla kısıtlanmayan kapsamlı bir politik program geliştirmek zorunda olduğumuz sayılı olaylardan biridir.

Seçim arenası dışında siyasal hareketlerin tipik olarak kendilerini ifade edişleri belirli bir grubun ihtiyaç ve çıkarlarına işaret eden militan ancak kısıtlı baskı taktikleriyle olur. İnsanların hayatlarını kolaylaştıran zaferler kazanabilirler, ancak genelde bunu öyle bir şekilde yapmak zorunda kalırlar ki, bu şekilde toplumun tamamına yönelik alternatif bir yönetim vizyonu geliştirmeleri veya hakim sınıfın politik önderliğine kafa tutmaları mümkün olmaz.

Kamuda devam eden eğitim grevleri dalgası gibi en politik yönelimli emek mücadeleleri dahi bu açıdan kısıtlıdır, çünkü zorunlu olarak süreksiz ve parçalıdır. Kendi üyelerinin doğrudan çıkarlarının ötesine geçip işçi sınıfının taleplerini geniş kapsamla ifade edebilen en iyi sendikalar dahi temelde parçalı bir mücadele verirler, çünkü esasen belirli işçi gruplarını kendi belirli iş verenleriyle mücadele edebilmeleri için örgütler.

İş yeri ve mahallelerdeki doğrudan çatışma deneyimleri katılımcıları köklü bir toplumsal değişimin gerektiği anlayışına götürür. Ancak böylesi bir inanç grev, protesto ve tek gündemli kampanyalarla sonuçlanan dolayımsız süreçlerin ötesinde bir destek ve gelişim gerektirmektedir. Bu spesifik çatışmaları, kazanımları pekiştirip olabildiğince geniş ölçeğe yaymak için gerekli daha geniş toplumsal dönüşümlerle ilişkilendirmede “Kalıcı ve etkin takipçilerden” oluşan bir örgüt anlamındaki parti veya politik formasyonun oynayacağı rol budur.

Sosyalist hareketin genel olarak halk oylaması, referandum gibi atomize demokrasi türlerine temkinli yaklaşmasının önemli sebeplerinden biri de temsili demokrasinin mümkün kıldığı siyasal eylem biçimleri, yani rakip programlara sahip partilerin katıldığı seçimlerdir. Parti gibi aracıların etrafından dolanıp “doğrudan” halka uzanan bu mekanizmalar seçimlerden daha demokratik görünebilir. Ancak çoğu durumda bu mekanizmalar yurttaşları yukarıdan gelen basit bir Evet/Hayır sorusunu cevaplaması istenen bireylerden oluşan bir kitleye indirger. Bu şekilde güçlü adamların kendilerine demokratik meşruiyet cilası çekmek için en çok kullandıkları araçlardan biri olagelmiştir.

Aslında yeni dijital partilerin çoğunluğu karar alma süreçlerinde böylesi mekanizmaları yaygın şekilde kullanır. Bu mekanizmalar, önemli sorunlara dair tabandakilerin fikrini alma konusunda olumlu ve meşru bir rol oynayabilir, ancak Gergaudo’nun analizi açıkça ortaya koymaktadır ki görünürde daha yatay, katılımcı ve demokratikmiş gibi duran bu süreçler parti üyelerine kıyasla genelde liderlerin konumunu pekiştirmiştir.

Siyasal örgütlerin tepedeki liderlik ile taban arasındaki dolayımı sağlayacak aracı yapılar kurması ve demokratik açıdan meşru organlara belirli bir ölçüde otorite vermesinin asıl önemi buradadır. Aksi halde Gerbaudo’nun öngörülü bir şekilde belirttiği gibi, partide en çok zaman ve kaynağa sahip üyelerin örgütsel hayat üzerinde aşırı etkili olduğu bir “katılım aristokrasisi” oluşması riski vardır.

Yeni Bir Platform Modeli

Tabanın kanaatkarlık ve ciddiyete karşı isyanının seçimlerdeki ifadesi olarak dijital partiler, tutkulu ve aykırı bir proje yürütmenin peşinde. Bu partiler, Sintagma Meydanı’nın, 15-M hareketinin ve Occupy’ın otonomcu, temsiliyet karşıtı ruhunu bizzat temsili demokrasinin kurumlarına tercüme etme girişimleri. Bunu becerebilmek için parti liderleri ve taraftarları dünya çapında milyarlarca insanın gündelik hayat deneyimlerini iyi veya kötü dönüştüren sosyal medya platformları ve dijital iletişim yolları üzerinden partiyi yeniden kurmaya çalışıyorlar.

Gerbaudo dijital partiyi “dijital şirketlerin işletme modeli ve örgütsel yeniliklerinin siyasal arenaya tercümesi” olarak tanımlıyor. Büyük sosyal medya platformları gibi bunlar da verilerle hareket ediyor, bedava üyelik sürecine meyilliler ve merkezlerinde sınırlı sayıda çalışanla örgütsel yapıları çok zayıf. Dijital partiler kendilerinden önceki kitle partilerinden farklı olarak fiziksel yapılarla partideki aracı görevli ve kadroların ve karar alma ve parti politikalarını belirlemede kilit rol oynayan yerel kol ve seksyonların oluşturduğu geniş ağa sahip değiller.

Desteklerini de farklı bir toplumsal tabandan alıyorlar. Klasik kitle partileri net bir şekilde tanımlı toplumsal sınıflarla kopmaz bağlara sahipken dijital partilerse çok daha amorf ve kararsız bir tabanın desteğine dayanıyorlar. 

Gerbaudo, aldıkları görece iyi eğitimin altı kalıcı bir ekonomik güvencesizlik ve geleneksel siyaset ve kurumlara yönelik genel bir yabancılaşma hissiyle oyulmuş,  “birbirleriyle bağlantılı yabancılardan” oluşan bu kitleyi “İnternet Halkı” olarak adlandırıyor. Genelde gençler; sendika, kilise ve benzeri toplumsal örgütlenmelere dahil değiller ve dijital iletişim teknolojileri ve sosyal medya platformlarına had safhada bağlılar. Bunlar Podemos, Boyun Eğmeyen Fransa, M5S, Momentum ve DSA’nın kademelerini çok kısa bir zaman içinde şişiren genç ve muhalif insan kitleleri.

Bu yapılanmaların çoğu kendi online tartışma ve karar alma alanlarını yaratmak için yazılımlar geliştirdiler veya uyarladılar. Bunlar görünüşte mümkün olan en yüksek düzeyde üye katılımına olanak sağlamak ve çoğu zaman halkın otantik ve dolayımsız iradesini boğmaktan sorumlu tutulan partinin aracı kurumlarını bertaraf etmeye meyillidirler. Korsan Partiler bu alanın öncüleri olmakla beraber, baştaki başarı patlamasını müteakip M5S ve Podemos tarafından yürütülen bir kriz-sonrası yapılanmalar dalgası tarafından ele geçirildiler.

M5S’in çeribaşısı olan Beppe Grillo kendi kitlesini, partinin “işletim sistemi” Rousseau’yu yöneten şirketin sahibi olan dijital Svengali[1] Gianroberto Casaleggio tarafından yürütülen popüler bir blog vasıtasıyla geliştirmiştir. Siyasal profili tutarsız M5S’den ziyadesiyle farklılaşsa da, Podemos da online platformlara kayda değer kaynaklar yatırmıştır.

Parti, üyelerinin aday seçimi ve parti politikaları gibi temel meseleler hakkında online “konsültasyonlara” katılması için tasarlanmış tartışma ve karar alma süreçleri yürütür. Örneğin Madrid dışında lüks bir villa satın almaları üzerine eleştiri bombardımanı altında kalan Pablo Iglesias ve Irene Montero’nun liderliği için düzenlenen referandumda böyle bir süreç kullanılmıştır (hayatta kalmayı başardılar).

Bu online platformlar sıklıkla parti (ve sonrasında partiyle birlikte devlet) içinde gerçek demokrasiyi ortaya çıkaracak araçlar olarak övülürken parti içi dinamikler üzerindeki pratik etkileri ise çok daha muğlaktır. Gerbaudo yeni teknolojilerdeki olumlu potansiyeli görürken, bunların harekete geçirmeye meyilli olduğu daha sinsi potansiyel güç ilişkilerine dikkat çekmesi anlaşılır.

Hiper lider / Süper taban

Çevrim içi doğrudan demokrasinin ütopyacı iddiası tabandan yukarı inisiyatif, katılım ve hesap verebilirliğin en yüksek düzeyde sağlanabilmesine olanak sağlamak. Dijital parti eski parti formlarıyla bağlantılı parti görevlileri katmanını aradan çıkartarak kitlesel katılımı İnternet Halkı’nın çok önemsediği türde bir doğrudanlık ve açık uçlulukla birleştiriyor.

Örgütlenme sürecine yönelik bu aşırı önem sonucunda içerik biçime feda edilmeye başlanmış ve ortaya çıkan yeni ve daha derin iç hiyerarşileri maskelemiştir.

Yeni dijital partilerin tamamı örgütün görselliği yerine geçen karizmatik bir lider figürüyle yakından bağlantılıdır. Gerbaudo’ya göre bu partilerin özelliği tepede küçük bir zümreyle çevrilmiş bir “hiper lider” ve tabandaysa angaje fakat aşırı tepkisel bir “süper tabandan” oluşan, onun “yaygın merkeziyetçilik” olarak adlandırdığı belirgin örgütsel dinamiktir.

Partinin orta seviye kadroları büyük oranda ortadan kalkarken, dolayımlılık tasfiye edilmemiştir. Gerbaudo’ya göre bu dolayım daha gizli ve merkezi bir hale gelerek parti liderlerine “liderlik aslında yokmuş veya zayıf ve salt kolaylaştırma amaçlıymış gibi bir izlenim yaratabilmeleri” için çok uygun bir araç sunmuştur.

Boyun Eğmeyen Fransa yükselen bu yeni örgütsel dinamiğe dair en açık örneklerden biridir. Örgütü bir “gaz ve toz bulutu” ağı olarak tanımlayan örgüt kurucusu ve başkan adayı Jean-Luc Mélenchon, öte yandan partinin tartışmasız lideridir. Kendini bir kilit taşı olarak görür ve örgüt içerisinde siyasal ehemmiyet açısından kendisinin bulunduğu yere yaklaşabilen başka bir figür bulunmamaktadır.

Boyun Eğmeyen Fransa’nın yüzbinlerce taraftarından herhangi biri, kısa bir çevrimiçi form doldurup hiçbir ücret ödemeksizin üyeliğini uzatabilir. İlkeler beyannamesinde örgütün bir partiden ziyade “Müşterek Gelecek” adlı bir program etrafında toplanmış bir hareket olduğu ısrarla vurgulanır. Örgüt kendini iç politik tartışma ve çatışmalara yer olmayan eylem odaklı bir hareket olarak sunar.

Yine yerelde örgütlü, kalabalıklaşması gerekmeyen “eylem grupları” ile tepedeki Mélenchon arasında seçilmiş aracı memurlar yoktur. Bu gruplar parti programı çerçevesinde hareket etmekte özgür olmakla beraber, partinin alması gereken temel kararlara dair gerçek bir söz hakları yoktur. Bu otoritenin sahibi ‘tribün’ ve güvenilir danışmanlardan müteşekkil küçük bir halkadır.

Bu umutsuzca çatırdayan Boyun Eğmeyen Fransa’ya dair bir suçlama değildir. Kriz içindeki sosyalist ve komünist partilerden boşalan alanı doldurarak önemli bir rol üstlenen Mélenchon kolaylıkla 2017 başkanlık seçimlerinde en iyi aday haline gelmiştir. Partinin iç çatışma ve hizipleşmelerden kaçması radikal solun uzunca bir süredir başının belası olan kendi kendini marjinalleştiren sekterliğe karşı anlaşılabilir bir tepkidir.

Fakat Pablo Castaño Tierno’nun da savunduğu gibi “oylamalardan kurtulmak ve gücün çoğunu Boyun Eğmeyen Fransa içerisindeki seçilmemiş bireylere atfetmek bu tuzaklardan kaçınmanın sürdürülebilir bir yolu olmaktan uzak gibi görünüyor”. BEF içerisinde (bütün politik örgütlerde olduğu gibi) bir noktada ayrımlar baş gösterecek, karar alma ve sorunları çözüme kavuşturmada ehil olan demokratik meşruiyete sahip kurullar ciddi bir kısıtlamaya dönüşecektir.”

Boyun Eğmeyen Fransa ve diğer dijital partiler hızla çok sayıda taraftar topladılar. Ancak iç işleyişlerindeki bu sevimli “katılımcılık” modeli, bu partilerin gelişimini ve nihayetinde devlet ve toplumu dönüştürme kabiliyetlerini kısıtlayıcı bir tehdit içermektedir.

Taban ve Sınıf

Dijital parti ve onu yumurtlayan popülist hareket, kolektif işçi sınıfını örgütlenmesinin mevcut acziyetinin bir yansıması olduğu kadar onun üstesinden gelmeye yönelik bir çabanın da göstergesidir. Chantal Mouffe’u takiben Gerbaudo, eski partilerin, sendikaların ve sosyal örgütlerin çöküşünün hiper liderin şahsi karizmasıyla soruna geçici bir çözüm önermesi anlamına geldiğini belirtir.

Bu durumun arz ettiği bariz tehlikelere rağmen, en azından kısa vadede bundan kaçınmanın muhtemel bir yolu yoktur. Neoliberalizmin kırk yılı işçi sınıfını örgütsüzleştirmiş ve yirminci yüzyılın çoğu boyunca ona şekil vermiş olan kitle partilerinin altını oymuştur. Mevcut dönemde liderlik figürleri geniş çaplı hoşnutsuzluğa cevap vermek ve bambaşka toplumsal konumlara sahip bir halkı daha tutarlı bir siyasal proje etrafında bir araya getirmede önemli bir rol oynamışlardır.

Elbette esas mesele şudur: Bu liderler kendi projeleri ötesinde kitle örgütlenmesini tetiklemeye istekli ve mahir mi ve ilişkilendikleri yeni oluşumlar bu lidere olan bağımlılığı aşabilecek mi?

Yeni dijital partilerin sol popülizmi pek çok açıdan kendi kafalarındaki yüzyıllık sosyalist stratejik düşünceyle uyumludur. 1853’te Marx işçi sınıfı hareketinin on yıllar sürecek mücadele ve geri çekilmelerinin sadece toplumu değiştirmek için değil, aynı zamanda kendini siyasal iktidarı ifa etmeye hazırlaması için de gerekli olduğunu ifade etmiştir. Kırk yıl sonra Engels işçi sınıfı hareketine “toplumsal örgütlenmenin topyekun dönüşümünün” tesis edilebilmesi için “uzun ve ısrarlı bir çalışma” gerektiğini söyleyerek bu fikri tekrarlamıştır.

Aslına bakılırsa yeni oluşumlar hükumeti en hızlı biçimde ele geçirmeye girişerek tersine mühendislikle bu sürece müdahale etmişler ve onu devletin dışında kalan destekleyici tabanını konsolide etmek için kullanmışlardır (bkz.: Podemos “seçim savaş makinesi”). Bu stratejinin bir mantığı olmakla birlikte, sol bir hükumeti havada asılı bırakıp siyasal karşı saldırılara açık hale getirme riski de vardır. Syriza hükumeti deneyimi bu açıdan kulağa küpe olması gereken bir hikayedir.

Sol partiler iş yerlerinde ve işçi sınıfı semtlerinde güçlü bir taban yaratmayı başarırlarsa bu sorun belirli bir düzeyde giderilebilir. Yine de bir kaç istisna hariç (akla Corbyn ve Sanders geliyor), sol popülistler “halk” ile “oligarşiyi” veya “kastı” karşı karşıya koyan söylemsel bir çerçeve uğruna sınıf siyasetini inkar etmeye meyillidir. Böylesi bir “çapraz” yaklaşımın hedefi siyasal yelpazenin tümünden destek almaktır ve işçi sınıfı ve burjuva arasındaki çatışmaya dayalı sağ/sol ayrımının modası geçmiş olduğu fikri üzerine kuruludur.

Bu yaklaşım sandıkta çok kar sağlamış ve geleneksel solun pek çok ülkede itibarının sarsıldığını göstermiştir. Ancak bu durumda maddi çıkarların siyasal önemi hafife alınmış olur ve partilerin sınıfsal konumdan bağımsız olarak herkesi temsil edebileceği fikri desteklenir. Bunun sonucundaysa partilerin seçilince yapmayı planladıklarını anlatabilmesini zorlaştıracak denli siyasal tutarsızlıklar çıkar.

Sol popülistler mütemadiyen Antonio Gramsci’nin mirasında hak iddia ederken, sınıf siyasetine yönelik inkarlarını Gramsci’nin perspektif ve kararlılığı ile uzlaştırmaları güçtür. Hapishane Günlükleri’nde belirttiği gibi “entelektüel ve ahlaki reform ekonomik bir reform programıyla ilişkilenmelidir, esasen ekonomik reform programı tüm entelektüel ve ahlaki reformların ifade edildiği somut formun kendisidir.”

Etkili olması beklenen herhangi bir hegemonya projesinin çekirdeğinde sol popülistlerin haklı olarak elde etmeye çalıştığı değerlere dayalı bir devrime payanda olacak yeni bir politik ekonomi olmalıdır. Siyasal projesinin temel tezini “iktisat usuldür, maksat kalbi ve ruhu değiştirmektir” şeklinde açıklayan Margaret Thatcher, bu açıdan Gramsci’nin takipçilerinden çok daha Gramsci’ci bir yerde durmaktadır.

Iglesias kendi açısından bunu tanımış görünüyor ve Podemos’u sınıf siyaseti ve emek mücadelesine yönelecek şekilde yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Burada Amerika’da da, Alexandria Ocasio-Cortez ve diğerleri Green New Deal talebini yükseltirken, iklim değişikliğine karşı verilen mücadeleyle çalışanlara yönelik bir iktisadi program talebini akıllıca bir şekilde birleştirdiler. Solun eski kitle partileri basitçe sadece antika örgütsel yapıları yüzünden değil, geleneksel tabanlarını tahrip eden ve örgütsüzleştiren politikalar uyguladıkları için zayıfladılar. Parti formunu şimdiki zamana uydurmak, kapitalizme siyasal bir alternatifi yeniden inşa etmenin zaruri bir veçhesidir. Eğer solun yeni dijital partileri kendilerini işçi sınıfı ve onun çıkarlarını yeniden örgütleme tasavvuruna adamazlarsa, ortaya çıktıkları gibi hızla yok olmaya mahkumdurlar


[1] Şeytani karakter

2 Responses

  1. Bedri dedi ki:

    Sol siyasetin içine düştüğü handikaplardan çıkması içi daha çok uğraşması gerek. Çeviri için teşekkürler. Çevirenlerin eline sağlık.

  2. Emre dedi ki:

    Benim anlamadığım, yazıda aslında aralarında ilinti kurulmayan iki ayrı şeyden bahsetmesi. Sanki iki yazı aslında;

    1. Yeni dijital partilerin usülleri özgürlükçü gibi görünüyor ama değil. Dijitallik ve anonimlik eşit değildir özgürlükçülük. Aksine, kurumsal dahi olmayan bir dikeyliğin cilalanması.
    2. Yeni dijital partiler sınıf bağını koparmasınlar, bu çok önemli.

    bu ikisi arasındaki bağlantı nedir? Şunu mu demek istiyor; ya demokrasi demokrasi diye aslında sizi ters köşe yapan yeni usulleri abartmayın, sınıfa yoğunlaşın siz, internette plebisit yapmayı verin.

    iki argümana da katılıyorum ancak aralarındaki bağı anlamadım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir