Cem Somel
İlk karşılaştığımızda bulaşık yıkıyordu. İhsan Eliaçık’ın Kıztaşı’ndaki eski ve ciddi bir bakıma ihtiyaç duyan dar bürosuna uğramıştık. Eliaçık’ın herkesin bir şeylerin ucundan tutarak varlığını devam ettiren eski ofisiydi. Banka şubelerini andıran üç katlı yeni yerinden önceki yerindeydi. Sanırım 2011 yılında, Lüks Otel İftarlarına karşı, “Dünya nimetlerini parselleyenlere inat, yeryüzü sofraları açmaya geldik.” mottosuyla yaptığımız iftarlar için döviz hazırlayacaktık. Daha meşhur olmamıştık. Mekan uygun olmadığından dolayı sonrasında yakınlarda oturan bir arkadaşın evine geçtik. O da bizimle geldi. Nasıl haberdar olmuşsa bu etkinlik için elinden geldiği kadar yardımcı olmak ve katkı sunmak istiyordu. Kısa da olsa muhabbet ettiğimizi hatırlıyorum.
Sonrasında bir arkadaşıma Cem Hoca hakkında sordum. Has Parti’nin kuruluşunda yer almıştı ve Türkiye’nin sayılı iktisatçılarından biri olduğunu söylemişti. Hakkında biraz arama yaptığımda babasının emekli bir büyükelçi olduğunu, Tikko’nun kuruluşunda yer aldığını, 68 kuşağından olduğunu, Kaypakkaya’nın arkadaşı olduğunu öğrendim. Gençliğinde arkadaşları ile dağa çıkmak istediğinde zayıf bir bünyeye sahip olduğu gerekçesiyle çıkamadığını öğrendim. “Seçkin” bir ailenin yetenekli bir evladı olmasına rağmen safını hep halkın ve dışlanmışların yanında tutmuştu.
İnsanlar hatıralarda bıraktıkları etkiyle yankılanırlar. Nasıl bilirdiniz sorusunun cevabıdır bu yankılanan.. Kendisiyle ciddi bir teşriki mesaim olmadı. Ankara’da yaşaması nedeniyle uzak kalıyordu. Yazılarını takip etmeye çalıştım zaman içinde. Türkiye’nin sayılı iktisatçıları arasında olmayı hak ettiğine kani olacak kadar okudum diyebilirim. Ancak ilk gördüğüm zamanki tevazusu ve samimiyeti hala aklımdadır.
Geçen gün Cem Hoca için Barış için Akademisyenler bildirisine imza attığı gerekçesiyle gözaltı kararı çıkarmışlar. Terörist olduğu vehmiyle ofisini aramışlar, örgütsel doküman aramışlar.
Hoca’nın bu yaşadığı şeyden dolayı yeise kapılacağını düşünmüyorum hayır, aksine bu Erdoğan’a hoş görünmek için yeltenilen ucuz işlere gençliğinde de şahit olmuş ve çok kovuşturma görmüştür muhtemelen. Beni kızdıran ve rahatsız eden başka şeyler var.
Bu ülkede halkın yanında saf tutan, naif ve yetkin insanlara reva görülenleri tekrardan hatırlattığından dolayı kızgınım. Kendisine seçkinlik atfeden yeteneksizler ve küstahlar güruhunun birilerine yaltaklanarak kaptıkları ve işgal ettikleri makamlarının korunması için yeltenilen şeylerin samimi ve güzel insanlara değmesinden dolayı fevkalade kızgınım.
Azgınlıklarının bile hiçbir derinliği olmadığını sürekli olarak gözümüze sokmalarından rahatsızım. Zorba olsa bile meseleyi hukuk çerçevesini gözeterek yapan 12 Eylül darbeciliğinin gerisine günden güne sürükleniyor olmamızdan rahatsızım. Aynı tetikçiliği ve pespayeliği ellerinden gelse her yerde sergileyebilecek durumda olmalarından dolayı rahatsızım.
Güzel olana dair hiçbir somut fikri olmayan ve tek kıbleleri otorite olan bir fikir dünyası için bizi suçlulardan koruması gereken mekanizmaları üzerimize salmaya devam ediyorlar. Ülkeyi günden güne güvensiz, fikri ve iradesi olmayan, itaatten başka kapısı kalmamış insanlar cehennemine çevirmek için ant içmişçesine hareket ediyorlar.
Kalifikasyondan ve omurga yeterliliğinden yoksun, sürekli tüketen ve üretemeyen, sadece büyüyen bir kara hayvanı gibiler. Daha ne kadar ileri gideceklerini merakla bekliyoruz.
Not: Fotoğraf Emek ve Adalet Platformu’nun 2011 Nisan ayında Fatih, Renk Düğün salonunda yaptığı sempozyumda çekilmiştir.