Yıldız Ramazanoğlu – Çatı kapı ve barınma hakkı

Geçtiğimiz Cumartesi Taksim meydanında yaptığımız “Birimiz Üşüyorsa Hepimiz Üşür” etkinliği ile ilgili Yıldız Ramazanoğlu’nun Zaman gazetesinde yazdığı yazıyı paylaşıyoruz…

Yıldız RamazanoğluTaksim’de geçtiğimiz gecelerden birinde ‘birimiz üşüyorsa hepimiz üşür’ eylemi yapıldı.

Sokakta yaşamak zorunda kalan insanların halinden anlamak ve seslerini duyurmak için gelen aktivistler yaptıkları basın açıklamasında evsizleri ‘yurtları yeryüzü, barakaları gök kubbe, yatakları zula, kimi çocuk kimi yaşlı, kimi mecnun kimi meczup, üzerlerine kırağıların düştüğü, yanlarından usul adımlarla geçerken göz göze gelmekten sakındığımız insanlar’ olarak tanımlıyorlar.

Bu dünya eşitsizliklerle, adaletsizliklerle dolu. Savaşlar, başkalarının haklarını da uhdesine geçirme arzusunun kanlı bir dışavurumu. Mutlak eşitliğin sağlanması ontolojik olarak mümkün değil ama öyle insanlık halleri var ki, bunları görmezden gelip, bu acılar nihai olarak bizden sorulacak şeyler değilmiş gibi yazmaya, gezmeye, konuşmaya devam etmek imkânsız.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Yönetmeliği’nde ‘evsiz’, “bedensel, zihinsel ya da psikolojik ve sosyal problemleri, keyif verici her türlü maddeleri kötüye kullanmaları gibi nedenlerle ya da bunların dışındaki herhangi bir nedenle evden atılan, uzaklaştırılan ya da evini terk etmek suretiyle sokakta geçici veya sürekli olarak yaşamak zorunda kalan, geceleri yatacak uygun ve düzenli bir yeri olamayan, terminal, metro, köprü altları, gar ve parklar gibi bölgelerde yaşayan ve istismara açık 18 yaş üzeri kişiler” olarak tanımlanmış.

İHH, Mazlum-der, Emek ve Adalet Platformu, Kalplere Sevinç Bırakanlar İnisiyatifi, Özgür Açılım Platformu, Mavera Gençlik Hareketi ve Şefkat-der’in katılımcılarının hedeflerinden biri de Van’daki kardeşlerimizin yaşadıklarını daha iyi hissedebilmek, onlarla dayanışmalarını göstermekti. Gecenin ikisinde meydana ulaştığımızda sokakta yaşayan on beş yaşlarında bir çocuğun doğum günü pastasını kesiyordu ablalar. İlginin yarattığı buruk sevinç, gencecik adamın gözlerindeki gölgeli ışıltı unutulacak gibi değil. Aramızdaki sokakta yaşayan insanlarla konuşurken anladım ki temel mesele Birleşmiş Milletler’in tanımladığı gibi yalnızca daimi konutu olmayan kişi olmak değil. Evsizler için barınma hakkını savunmak en alt basamak olarak görülebilir.

İngiltere’de bu konuda çalışma yapan derneklerin ‘homeless is not houseless’ [evsizlik, ‘ev’sizlik değil] sloganı buna işaret ediyor. Toplumdan dışlanmışlık, aşağılanma meskensizlikten çok daha fazla incitici. Dahası her türlü istismara açık, cinsel ve fiziksel şiddete uğrayan, kimi zaman nüfus kâğıdı bile olmayan, hiçbir hizmet alamayan insanlardan -yanımızdan geçen belli belirsiz gölgeler mi demeli- söz ediyoruz.

Gecenin üçünde battaniyeye sarınmış olarak konuşan kırk yaşlarındaki Hasan Bey, Ege Bölgesi’nde bir şehirden çalışmaya gelmiş, tutunamamış ve kazandığı para hiçbir zaman ev tutmasına yetmediğinden beş yıldır tarihî Bizans kalıntılarında yaşam savaşı veriyor. Yaralı kuşlara, öksüz kedilere bakıyor merhametinin nişanesi olarak. İsmini Rumuz Dağlar Kızı olarak açıklayan ve günlerdir internet kafede ya da sokakta gecelemek zorunda kalan genç bir kadının hikâyesi de çocukluğun karanlık odalarında üvey anne zulmüyle başlıyor. Şiddetle devam ediyor.

EMİN BİR SIĞINAK

Peki, nedir ev, bu kırılgan dokunsan uçup gidecek gibi duran iki harfli kelime. Büyük bir evreni getiriyor önümüze cüssesine bakmadan. İnsanın bir evinin olması doğal hukukunun gereği. Havaya, suya erişmek kadar elzem. Ev, insanı sonsuzca kuşatan tekinsiz dünyada, görece de olsa daha emin bir parçacığa, kendimize ait sıcak mahrem alana sahip olma ve burada kendi küçük sonsuzluğumuzun huzurunu duyma hakkı. Ev aslında bir kapı ve o kapıyı dışarıya kapatma, sınır koyabilme imkânının insanoğluna bahşedilmesi. Dönüp dolaştıktan sonra özlemi çekilerek varılacak bir menzil. Gerçi varoluşçu edebi metinlerde ev can sıkıcı, özgürlüğü kısıtlayan, şiddetin sinsice kol gezdiği bir yer olarak görülür. Evden kaçmak bir sıkıntı, eve dönmek zorunda kalmak ayrı bir sıkıntıdır. Peki, bu insanlar soğuk bir kış günü, inlerin cinlerin bile terk ettiği bir sokakta duvar dibinde sabahlamışlar mıdır acaba?

Evsizin, bir kapıyla kendi sınırlarına çekilip varlığını derleyip toparlamaktan mahrum kalanın ruhu aşırı örseleniyor, bu da ruh sağlığının bozulmasına yol açıyor haliyle, çoğu kez kimi insanların yoksulları daha az zeki sanması gibi, evsizleri de akıl hastası olarak algılayanlar var. Can evi olarak tanımlayabileceğimiz bedenin yoksunluklar içinde aşırı hırpalanması, insanların ve insanı gönülden yaralama bakımından kanlı bir arenaya dönüşen toplumun aldırışsızlığı, her türlü hareket kabiliyetini alıyor evsizlerin elinden. Eşref-i mahlûkata madunluk ve evsizlik yüzünden reva görülenler hepimizin insanlık sicilini karartmaya yeter.

Bu konuda yıllardır önemli gayretlere imza atan Şefkat-der’in raporuna göre İstanbul’da 7-10 bin arasında, Türkiye genelinde ise 70 binden fazla evsiz bulunuyor. Dünyanın on altıncı büyük ekonomisine sahip olduğu söylenen devletimizin yetkililerinden karşılanması hiç de zor olmayacak talepleri var eylemi yapan gençlerin.

81 ilde sokakta yaşayan insanların acilen toplanması, 365 gün hizmet verecek evsiz sığınaklarının ihdası, rehabilitasyon merkezlerinin faaliyete geçmesi, barınma merkezleri oluşana kadar acilen komple otellerin ya da otel odalarının korunması ki geçtiğimiz günlerde bir kişi daha kara kış gelmeden Şişli’de donarak öldü.

Masrafların il ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, özel idare bütçeleri ve belediyeler tarafından karşılanması bütçelerine fazla bir yük getirmeyecektir. Akıl ve ruh sağlığı bozuk olan evsizlerimizin ivedilikle hastanelerde tedavi altına alınıp sonrasında barınma evine yerleştirilmesi kış aylarına yaklaştığımız bugünlerde önem taşıyor. 24 saat ulaşılabilecek kurum ve muhatap kişilerin irtibat bilgilerinin sivil toplum örgütlerine, basın kuruluşlarına, muhtarlıklara ve karakollara bildirilmesi ise bu toplumsal yarayla ilgilenecek yurttaşların sayısını ve duyarlılığını artıracaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir