Kentsel Dönüşüm Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ne anlama geliyor?
6306 sayılı kentsel dönüşüm yasasının uygulama yönetmeliği değişti. Değişen yönetmeliğin neler içerdiğini ve etkilerini TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman ve Mimar Kent Araştırmacısı Burcu Arıkan ile konuştuk. Kahraman “Mülkiyet hakkı güvencesizleştiriliyor” diyor. Arıkan ise “Bunun savaş bölgesini çok derinden etkileyeceğini ve hatta savaş politikaları dahilinde düşünülmüş bir değişiklik olduğunu düşünüyorum” diyor.
“Bugüne kadar kentsel dönüşüm vatandaşın aklında ‘mağduriyet’le eş anlamlı olarak tezahür etti”
-Kentsel Dönüşüm Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ne anlama geliyor?
Tayfun Kahraman: Bu yasa 2013’te yürürlüğe girdi. Şu anda da anlaşılan bir revizyon çalışması yapılıyor ve buradaki yetki Bakanlar Kurulu’na devrediliyor. Kentsel dönüşüm bir seferberlik haline getirilmiş durumda. Bugünkü değişikliklere baktığımızda da kentsel dönüşüme ilişkin hatalara çözüm üreten değil tam tersine sürecin daha da hızlandırılması için karar alma mekanizmalarını kolaylaştıran, yürürlüğe girişleri kolaylaştıran adımlar atıldığını görüyoruz. Bugüne kadar kentsel dönüşüm vatandaşın aklında “mağduriyet”le eş anlamlı olarak tezahür etti. Bunu değiştirme şansımız varken tam tersini yaparak mağduriyet sürecini hızlandırmaya çalışıyorlar.
Daha önce basında da yer aldı. Bugün kentsel dönüşüm alanı ilan ettiğimiz yerlerle kentsel dönüşüme ihtiyaç olan yerleri karşılaştırdığımızda birbirleriyle çakışmadıklarını görürüz. İstanbul örneğine baktığımızda, İstanbul merkez bölgelerinde kentsel dönüşüm çalışmalarına dair bir çok faaliyet yürütüldü. Özellikle Kadıköy bölgesi şantiye haline geldi. Bütün yapılar riskli ilan edildi. Fakat bunun yanı sıra tamamen kaçak yapılaşmış, kentin içerisinde saatli bombalar gibi duran yapılara ise kent çeperinde kaldıkları için hiçbir şekilde dokunulmadığını görüyoruz. Bugünkü kentsel dönüşüm alanları olarak ilan edilen yerler, kent merkezinde değer ihtiva etme potansiyeli taşıyan alanlar. Yani buradaki alanlara müdahale edildiğinde, bu alanlarda yapılacak satışlarla birlikte proje finansmanlarının kar getirmesini amaçlayan yapılarla doldurulduğunu görüyoruz. Esas müdahale edilmesi gereken kırılgan yapılara ise ne yazık ki müdahale etmiyoruz çünkü “gayrımenkul geliştirme projesi” olarak algılanan bir kentsel dönüşüm seferberliği var.
-Bu değişikliğin vatandaş üzerindeki etkisi nasıl olacak?
Tayfun Kahraman: Yasada gerçekleşmiş olan değişim aslında çok sınırlı. En önemli diyebileceğimiz değişiklik yetkilerin Bakanlar Kurulu’na aktarılacak olması. Amaç bürokratik süreci hızlandırmak. Bunun dışında mülkiyet hakkının üzerindeki güvencesizlik devam ediyor.
“Kentsel dönüşüm yasası uzun zamandır bütün hayatımızı etkiliyor”
Burcu Arıkan: Yasayı kabaca okuduğumda dahi bütün hayatımızı etkileyecek değişiklikler olduğunu görüyorum. Örneğin mirasa dair düzenleme çok endişe verici. Bunun savaş bölgesini çok derinden etkileyeceğini ve hatta savaş politikaları dahilinde düşünülmüş bir değişiklik olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında tescilli alanlarda da kentsel dönüşümün mümkün kılınması, itiraz sürelerinin düzenlenmesi, çoğunluk aranma kriterlerinin değiştirilmesi gibi ince ince anlamaya ve itiraza muhtaç maddeler var.
Kentsel dönüşüm yasası uzun zamandır bütün hayatımızı etkiliyor aslında. Kentlerin şantiyeye dönüşmesinin yanı sıra uzun yıllar komşu olan insanların bu süreçte hisse payları üzerinden birbirine düşman olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca çevreyi de derinden etkiliyor bu değişimler. İBB’nin son otopark yönetmeliği örneğin, parsellerin tamamında bodrum yapılabilebilmesini mümkün kılıyor. Bu da gördüğümüz kentin yer altında tamamen betonlaşma demek. Yani ağaçların kök salacağı, yağmurun toprağa karışacağı alanlar kalmıyor. Bütün bunlar olurken bir çok ağır gündemin arka planında kalıyor ve geleceğimizi yok ediyor.
Yaşam alanlarımıza dair düzenlemelere dair bu kadar yabancı olmamız çok endişe verici. Bunun biraz kent haklarımızı bilmemek ve kente önem vermemekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Gezi sonrası bu konuda hassasiyetlerimiz artsa da konu kendi parselimize geldiğinde son derece farklı davranabiliyoruz. Kendi rantımız için ağacı, toprağı, komşularımızı gözden çıkarabiliyoruz. Ya da bizim inşaatımızı hızlandıracak bir düzenlemenin savaş bölgelerinde gaspın önünü açacak olmasıyla, nefes alınamaz kentlere bizi mahkum edecek olmasıyla ilgilenmeyebiliyoruz.
“Fikirtepe’ye baktığımızda Fikirtepe’de yaşayanlar için değil, tam tersine yeni Fikirtepeliler için yapılan kentsel dönüşüm projeleri görüyoruz”
-Sizce kentsel dönüşüm süreci nasıl gerçekleşmeli?
Tayfun Kahraman: Kentsel dönüşümün nasıl olması gerektiğine dair bir tarif, yöntem oluşturmak gerekiyor. Biz bunu şu şekilde tarif ediyoruz; 3 kriteri var bunun. İlki katılımcı modellerle vatandaşın sahipleneceği şekilde, inşa sürecinde onların da söz sahibi olmasına imkan vermek. İkincisi, yasanın içerisinde de olduğu gibi mülkiyet hakkını gaspa kadar varabilecek hükümlerden vazgeçerek zorlayıcı değil ikna edici olmak. Üçüncüsüyse, bu alanlardaki uygulamalarda vatandaşın hakkını gözeterek dönüşüm süresince bu vatandaşları yerlerinde tutabilmek. Kentsel dönüşüm yeni bir sınıf ya da yeni bir toplum yaratmak değil; orada yaşayanlarla birlikte yeni ve sağlıklı kentsel bir toplum, kentsel bir alt yapı ve sağlıklı konutlar üretebilmektir.
Şu anda İstanbul özelindeki örneklere; mesela Fikirtepe’ye baktığımızda Fikirtepe’de yaşayanlar için değil, tam tersine yeni Fikirtepeliler için yapılan kentsel dönüşüm projeleri görüyoruz ve asıl çözmemiz gereken sorun budur.
“Vatandaşı karar sürecine dahil edecek hiçbir mekanizma yok”
-Vatandaşların yerel yönetime dahli konusunda neler düşünüyorsunuz? Sizce ülkemizde vatandaşlar yerel yönetimlerdeki karar mekanizmalarına ve kentsel dönüşüm süreci karar alımlarına dahil olabiliyor mu?
Tayfun Kahraman: Öncelikle şunu söyleyeyim yasanın bugünkü ve önceki haline baktığımızda vatandaşı da karar sürecine dahil edecek katılım mekanizması hiçbir şekilde yok. Katılım mekanizmasından kastımız; vatandaşların karar alım süreçlerine, kentsel dönüşüm alanı ilan edilen kent parçalarının mimari detaylarını yeniden şekillendirme sürecinde, onların yaşama alanlarını muhafaza edecek şekilde dahil etmek. Fakat bizde bu şekilde yürümüyor. Yasadaki değişikliklere baktığınızda da teknik noktalara dokunduğunu görüyorsunuz. Geçen 3 yıl süresinde karşılaşan problemleri çözmek üzere yapılmış olan teknik düzenlemeler yapılıyor fakat burada kentsel dönüşüm sürecinin birinci etkileneni olan vatandaşın görüşünü alacak hiçbir mekanizma yok.
“Yerel yönetime katılım az çünkü yerel yönetimin ne demek olduğunu ve ondan ne bekleyeceğimizi bilmiyoruz”
Burcu Arıkan: Ülkede yerel yönetime katılımın durumu bence çok zayıf. Bunun en büyük nedeni ise yerel yönetimin ne demek olduğunu, ondan ne bekleyebileceğimizi bilmiyor olmamız. Örneğin hangi konular hangi kamu kurumunun alanına girer bilmiyoruz, itiraz süreçlerini bilmiyoruz. Bir kentli olarak kent haklarımızı bilmiyor ve bu hakları talep etmeyi beceremiyoruz. Kentsel dönüşüm yasası çıktığında sadece bu yasadan olumsuz etkilenecek alanlar karşı çıkıyor. Mesela Kadıköy gibi yerlerde buna itiraz edilmiyor çünkü orada binalarımızın yenilenecek olması, değerinin artacak olması ön plana çıkıyor. Bir gelecek tahayyülümüz olmadığını düşünüyorum. Kentin geleceği üzerinde kuracağımız mekan olduğunu çok düşünmüyoruz. Kent mücadelesinin, yerel yönetimlerin tartıştığımız bir çok konudan bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Örneğin savaş politikası üzerine kafa yoran muhalefetin bu kentsel dönüşüm yasasıyla ilgilenmemesi mümkün değil. Yerinden edilmenin tarihini okuyarak geçti ömrümüz. Şu anda bunun yasalaştırılmasını izliyoruz. Bu süreçleri takip etmemiz gerekiyor. Mesela resmi gazeteyi her sabah açtığımız sekmelere eklememiz gerekiyor. Hukuki dili tam olarak anlamayacağımızı düşünsek de durum o kadar vahim değil. Herkes az çok anlayabilir ve kendi mesleğinden, kendi örgütlendiği yerden haberdar olup itiraz mekanizmaları oluşturabilir. Bu süreçlere dahil olabileceğimize, etkili olabileceğimize inanmadığımız bir kenardan muhalefet ediyoruz belki de. Ama dahil olabiliriz. Olan biteni daha detaylı bilirsek itiraz edebiliriz. Çevre örgütleri otopark yönetmeliğinde yapılan ve kentin yer altını betona dönüştüren yönetmeliğe karşı bir araya gelebilir. Yerellerde, yerel sorunlarla ilgilenen bir çok oluşum bu tür üst başlıklarla birlikte mücadele kurabilir.
“Resmi gazete, yerel yönetim, kamu kurumları tıpkı gazetelerin ekonomi sayfaları gibi. Anlamayacağımıza dair bir algı var ama bir yandan bütün gündeliğimizin kurgulandığı alanlar”
Özetle yerel yönetime katılımın az olmasının nedenleri bilgiye hakim olmamak ve özne olabileceğimize inanamamak. Ama inanmak, en azından elimizdeki şansları değerlendirmek zorundayız. Örneğin Sur’a el koyulduğunda ve bütün yapılı çevre yeniden kurulduğunda, mülk el değiştirdiğinde geçmişe dönük hak talep etmek, mücadele etmek daha zor. Tarihe bakan bir muhalefet geleneği geliştirdik gibi hissediyorum. Yapılanların hesabını soruyoruz ama yapılırken orada olmak, kenti hepimizin yaşam alanı olarak görmek ve hepimizin geleceğinin yıkılıp inşa edildiğini görmek gerekiyor.
Bu yönetmeliğe Sur için karşı çıkmalıyız, İstanbul için de karşı çıkmalıyız ve şu anda öngöremediğimiz birçok etki alanları için… Tam da herkesin ortak paydası olacak mücadele alanları aradığımız bir dönemdeyiz. Her yerde bu konuşuluyor. Gündelik hayatımızın, kentlerimizin kurgulanması belki de en geniş kitleleri etkileyen bir durum. Bütün düzenlemelerin yerellerden alınıp bakanlıklara verildiği bir dönemdeyiz bir yandan. İnsanların yerelin önemini anlaması lazım. Yaşadığın ilçenin yerel yönetimiyle iletişim kurmak, her konu için bakanlığa ulaşmaya çalışmaktan daha pratiktir. Yerel yönetimin yerelin ihtiyaçlarını daha iyi görebilir, daha yakındır, erişilebilir olandır.
Resmi gazete, yerel yönetim, kamu kurumları tıpkı gazetelerin ekonomi sayfaları gibi. Anlamayacağımıza dair bir algı var ama bir yandan bütün gündeliğimizin kurgulandığı alanlar. Bu yabancılaştırma algısı doğru değil. Anlayabiliriz ve müdahil olabiliriz.
Bahar Kılınç
http://www.sivilsayfalar.org/kentsel-donusum-yonetmeligindeki-degisiklikler-ne-anlama-geliyor/