Taşeron İşçiden Başbakana Açık Mektup
1 Mayıs’ta birlikte yürüyeceğimiz işçi derneklerinden biri olan İşçi-Der kurucularından Adnan Kondak’ın bu güzel yazısını 1 Mayıs vesilesiyle ilginize sunuyoruz.
ADNAN KONDAK
1994 öncesi İstanbul’da uzun su kesintileri olurdu. O zamanlar yaşadığım Bağcılar, Güngören, Esenler gibi birçok ilçe ve semtte bir haftalık, on beş günlük kesintiler olurken, Bakırköy, Beşiktaş benzeri ilçe ve semtlerde hiç kesinti uygulanmazdı.
İstanbul’a Belediye Başkanı olduğunuzda, “Su kesintisi uygulanmak mecburiyetinde kalınırsa tüm ilçe ve semtlere eşit eşit miktarlarda uygulanacak” dediniz. Bu adil bir davranıştı ve bir adalet vurgusuydu.
Biz bunu su vaadi olarak değil, içtima-i hayata bir bakış, bir anlayış olarak kabul ettik.
Sn. Başbakanım,
Biz işçiler, emeği, alınteriyle geçinenler olarak aynı anlayışı bekliyoruz: NİMETİN DE KÜFLETİN DE ADİL OLARAK PAYLAŞIMINI…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın ortaya koyduğu, işçilerin ve işçi kuruluşlarının onaylamasını istediği önermelerde bu anlayışla bağdaşır bir taraf göremiyoruz. 10. Çalışma Meclisi Toplantısı’nda da gördük ki, bu çalışmanın adil olmadığı gibi hukuki de olmadığı bizzat hukukçu üniversite hocaları tarafından vurgulanmıştır.
İlerleyen ve kalkınan bir Türkiye’de işçilerin kazanımlarının ve hayat standartlarının geriye gitmesi nasıl izah edilebilir? Bugün kanunlara uygun hale getirilen birçok konunun hukuka aykırı olması bunun açık göstergesidir.
Yaptığımız gözlem ve araştırmalarda görüyoruz ki, uygulanmakta olan alt işverenlik (taşeronluk) sisteminin tek esprisi ucuz işçi çalıştırmak, daha az adamla daha çok iş yapmak olmuştur. Ülkenin başlıca sorunu olan işsizlik işverence işçiye şantaj aracı olmuştur: “İşine gelirse çalış bunca işsiz var.” Bu uygulama içerisinde artık işçilik haklarımızdan öte insanlık, vatandaşlık haklarımız çiğnenir olmuştur.
Ülkemiz şartlarında ve bugünkü uygulamalara baktığımızda özel istihdam büroları bir “Kula Kulluk” dönemi başlatacaktır.
Ç. Bakanımızın dediği gibi taşeron işçiye özel bir çalışma yasası çıkarılırsa bu, dünyada Türkiye’ye mahsus bir garabet olacaktır. Vatandaşın devlet eliyle imtiyaz gruplarına ayrıştırılması olacaktır.
Çalışma yasalarına yapılan yamalarla, yerel yönetim kanunlarıyla, borçlar ve kamu ihale kanunlarıyla karmaşık bir hal alan ve her alanda işçinin aleyhine uygulanan çalışma yasaları, işin uzmanı tarafsız üniversite hocalarınca acilen ele alınmalı. Böyle bir çalışmanın sonuçları da tarafların görüşlerine sunulup, mutabakat aranmalıdır.
- Özel istihdam bürolarının gündemden kaldırılması;
- sendika ve derneklere üye olmanın işten atılma nedeni sayılmaması;
- yeni kanun yapılmadıkça yürürlükteki kanunlara uyulması;
- mahkeme kararlarının uygulanması;
- maliyet hesabıyla ihmal edilen güvenlik tedbirlerine sıkı denetimler getirilmesi;
- üretime katkısı olmayan, hiçbir ticari risk almayan, sadece işverenle işçi arasında bir emek komisyoncusu durumunda olan taşeronluğa acilen son verilerek, hiçbir tarafı mağdur etmeyen adil bir uygulama yöntemi geliştirilmesi
taleplerimizdir, vesselam.
Saygılarımla.