Her Tahakkümün Başı İmtiyaz! – Umur Talu

12 Eylül Referandumunda “Millet iradesi” ve % 58 oy oranı  ile geçirilen HSYK yasasının milletin değil paralel devletin olduğu bir anda keşfedilince alelacele değişmesi için cevval bir şekilde çalışmalara başlandı. Fakat biz biliyoruz ki, bu memlekette oldum olası hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku geçerli, sadece üstünler değişiyor. Umur Talu tamda bunun üzerinden imtiyazın nasıl bir baskı aracı olabileceğini bize anlatıyor. Gerisini ondan okuyalım.

Her Tahakkümüm Başı İmtiyaz

Düşünmeden mi oluyor yoksa çok düşünerek mi, bilmiyorum.

Başbakan henüz yeni “kayıt dışı ekonomi” açıklaması yaptı.

Paranın bankalardan geçmesi, kayıt altına alınması falan.

Fakat halkın kamu bankasının genel müdürü, “evinde çıkan paralar”dan ötürü tutuklu.

Yani sabah işe giderken götürüp bankaya yatırmadığı milyonlar.

Yahut “bağış” diye verenlerin bankaya yatırmadan kutuladığı banknotlar.

Alt tarafı, parayı getirenlere diyecekti ki, bizim şu şubeye şu hesaba yatırın.

Ne bileyim, vezneye uğrayacaktı; kızım, evladım diyerek, kutuyu uzatacaktı, ki sayması uzun süreceğinden, belki bir de çay söylerlerdi.

Önümüzde bu iki basit olay var.

Bir yanda kamu bankası müdürü, evde paralar.

Bir yanda, yani her yanda, Başbakan; paralar bankaya diyor.

Normalde bu iki vakanın çelişmesi lazım.

Ama burası Türkiye; buraya giriş yok.

Çelişmek bir yana, Başbakan’ın onu kınayan, yerin dibine batıran tek açıklaması yok.

Hatta savunduğunu, kimi gerekçelere ikna etmek istediğini biliyoruz.

Yasa bir tarafa, pi-yasa şu tarafa.

 

***

 

Şu yaşımıza geldik.

Memlekette ilkeler bulmaya çabalıyoruz.

Hukuk da ilkelerin kanunlaşmış, içtihat olmuş, kimi evrensel ve kalıcı, kimi geçici demeti olmalı.

Fakat öyle değil.

Bırak aşkın kanununu, kendi kanununu “darbe” saymak da mümkün.

İyi de, darbeye karşı siz yaptınız zaten bunları.

Milyonlarca insan ne yapsın.

Bir gecede kendilerini koruyacak, kayıracak, ayıracak, kollayacak, yollayacak kanunlar yapamıyorlar.

Yüz binlerce insan, kendileri yahut yakınları, garip, kötü kanunlar ve yorumları yüzünden acı, ayrılık çekiyor; hayatından veriyor, hayatını veriyor.

Hani toptan bir demokrasi, hak, hukuk hamlesi olsa; tamam, siz de kendinizi koruyun.

Lakin milyonları ezip geçen bir düzen, sadece kanun yapma ve kanun icra etme kısmında çalışan amirleri kolluyorsa…

Egemenlik milletin değil, millet egemenindir!

Mülkiyet, adaletin temelidir.

 

***

 

Yıllarca, hele geçen yıl, “polis haksızlıkları, zulmü, cinayetleri” karşısında tek laf etmeyen, söyletmeyen Başbakan da yılsonundan itibaren “polis devleti” keşfetti.

En çok kızdığı da, baskın yaptıkları evde bacak bacak üstüne atıp tespih çekerek lahmacun siparişi vermeleri.

Hakikaten zulüm!

Baskında 13 polis mermisiyle delik deşik olan yahut dur ihtarına uymadı diye vurulan çocuklar; karakolda dövülen kadınlar; kafası duvarlara vurulan gençler lütfen bunu anlasın.

Zulüm ve şiddet nispi ve nispet yapan bir kavram işte.

Sen öldürülürsün, şiddet olmaz.

Bacak bacak üstüne atar, işkenceden beter sayılır.

 

***

 

Pusulanız ne olacak o zaman?

Maruz kaldığınız haksızlıklar, berbat kanunlar, sefil yorumları, adaletsizlikler, hayat boyu kovalayan siciller, daha davanız sürerken işinizden edenler, tekme tokatlar, hakaretler, küfürler, işkence ve kötü muamele, hatta nice polisi, askeri bile intihara sürükleyen amir-emir cehenneminde neyi dikkate alacaksınız?

Ekonomik işlerde; kayıt dışını evinde kayda alan banka müdürünü mü?

Hukukta; kendisi için kanun yapan millet temsilcilerini mi?

Karşınızda bacak bacak üstüne atan polisin bile nasıl şiddet uyguladığını mı?

Sizi koruyacak ilkeler nedir?

Sizi de bu ülkede değerli, hakkı, hukuku, özgürlüğü, saygınlığı tanınan bir vatandaş kılacak olan nedir?

Başbakan size de, kimi işadamına yaptığı gibi, “Bu ülkenin en saygın kişileri” diye peşinen kefil olabilir mi?

 

***

 

İster iktidara oy vermiş olun, ister ona karşı öfke dolun…

Sizi ufalayan düzenin en basit sırrı imtiyaz ve tahakkümdür.

Her imtiyaz, tahakküm sayesinde var olur ve çoğalır.

Her tahakküm, imtiyazlı konumlar sayesinde azar.

O yüzden, tüm iktidar biçimleri; devletten işyerine, sivilden askeriyeye, piyasadan yasalara, cemaatten cemiyete; imtiyaz- tahakküm kurumlarıdır.

Tek tek parmak takaraktan, tıktıklayaraktan çözülemeyecek bir düğüm yani, İskender!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir