Hülya Şekerci – Haremlik-Selamlık Uygulamaları

Hülya Şekerci’nin Kur’an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın başlıklı kitabından alıntı yapmaya devam ediyoruz. Böylece yerleşik kabullerimizi konuşmaya açmayı umuyoruz. İstişare, bizleri Hz. Peygamber’in sünnetini anlamamızı sağlayacak bir vasatta buluşturabilmeli. Şekerci, bugün de yer yer merkezi önem atfedilen haremlik-selamlık uygulamasını mercek altına alıyor. Elzem olan, uygulamayı “çağdışı” olarak görmek yerine, ne kadar Sünnete uygun olduğuna bakmaktır diye düşünüyoruz.

HÜLYA ŞEKERCİ

Haremlik-Selamlık Uygulaması

Kadın ve erkeğin her zeminde ayrı ortamlarda bulunmalarını hedefleyen haremlik-selamlık uygulamasının İslam tarihinde ne zaman başladığına dair çeşitli görüşler bulunmaktadır.

Kadın algılayışının dönüşümünü Abbasi örneğinde yola çıkarak araştıran bir çalışmada yazar, Abbasi yönetici-seçkin kesiminin kontrolsüzce lüks ve sefahate daldığı ve her bölgeden cariyelerin Bağdat’a aktığı bir döneme işaret eder. Bu ortamda hür kadınlar ve kızlar evlerine kapatılarak haremlik-selamlık uygulaması katılaştırılmıştır.[1]

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bizans ve İran’ın etkisiyle önce sarayda harem bölümünün oluşturulduğu, zamanla bunun özel konutlara yansıdığı fakat kentlerde görülen bu durumun kırsal bölgelerde uygulanmadığı çeşitli araştırmalarda ortaya konmuştur.[2]

Haremlik-selamlık uygulamasının bizzat Kur’an’ın emri olduğunu iddia edenler de bulunmaktadır. Bu iddia Ahzab Suresi 53. Ayetine dayandırılmaktadır: “Onlardan bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin.”

Bu ayet, Hz. Ayşe’ye atılan iftira ve iftiraya ait hükümleri ihtiva eden ayetlerden sonra inmiştir. Bu bağlamda ayetin önceki ayet grubu ile bir ilgisi bulunmaktadır. Çünkü iftiracılar iftiralarına ancak tesadüfen ortaya çıkan bir halvetten ötürü imkân bulmuşlardır. Bundan dolayı Rabbimiz bir başkasının evine ancak izin isteyerek ve selam verdikten sonra girilmesi gerektiğini bildirmiştir.[3]

Hicabın Peygamber’in eşlerinin odalarındaki kapı yerine kullanılan örtü anlamına geldiği, bu ayetin gelişinden sonra kapıya gelenlerin perdeyi açmadan önce seslenerek izin istedikleri anlaşılmaktadır.[4] Ayetin geçtiği kesit, Peygamber’in evine izin alınarak girilmesi ve yemek davetinden sonra uzun süre evinde kalınmaması ile ilgili uyarılar içermektedir. Bu bağlamda hicap ya da perde denen şey de Hz. Peygamber’in odaların mescide açılan kapılarına boydan boya gerilen perdedir. Emir, aile mahremiyetinin ve özel hayatın korunmasına delalet etmektedir.[5] Buradan da anlaşılmaktadır ki, Rabbimiz Kur’an ayetleriyle Müslümanlar arasında erdemli ilişkilerin sağlanabilmesi için birtakım uyarılarda bulunurken kadın-erkek ilişkilerine de çekidüzen vermektedir.

Kadın-erkek ilişkilerinin sınırlandırılması ve hemcinslerin kendi aralarındaki ilişki biçiminden farklı olması elbette ki gereklidir. Bu hususta ölçüler bulunması ve nefsin arzularını teşvik eden uygulamalardan kaçınılması takvaya uygun bir davranıştır. Ancak kadın-erkek ilişkilerini tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmadığı gibi Rasullullah da böyle bir tutum sergilememiştir.

Akraba ya da dostların bir araya geldiği ev ortamlarında doğal olarak, kadın ve erkekler ayrı ortamlarda daha hareket ve sohbet imkânı bulmaktadırlar. Ancak haremlik-selamlık hassasiyetini iffetli olmanın en temel ölçütü olarak görmek abartılı bir yaklaşımdır. Bu bağlamda akraba ya da dostların istişare edecekleri, sorunlarını paylaşacakları durumlar söz konusu olduğunda birlikte oturmalarında bir beis yoktur. Tesettür ölçülerine riayet şartıyla iffetli ilişkilerin geliştirilmesinin önünde engel olmadığı düşünülen durumlarda, birlikte oturmak bir zaaf olarak algılanmamalıdır.

Haremlik-selamlık uygulamasını neredeyse takvanın en önemli ölçütü olarak görenler, Hz. Peygamber’in uygulamalarını yeniden gözden geçirmelidirler. Örneğin, Rasulullah’ın, ashabına yönelik “yalnız bir kadını en az iki kişi olarak ziyaret etmeleri ve bir erkeğin dul bir kadının yanında geceleyin kalmaması” şeklindeki uyarıları[6] kadın-erkek ilişkilerini ortadan kaldıran değil, ölçüler getiren bir yaklaşımın göstergesidir. Hz. Peygamber’i ziyarete gelen misafirlere kimi zaman bizzat eşlerinin ikramda bulunduğu ile ilgili divayetler de[7] haremlik-selamlık uygulamasının en azından katı şekilde uygulanmadığının işaretidir.

[1] Lütfi Şeyban, İslam’da Kadının Dönüşümü –Abbasi Örneği-, s. 5, 35, Ferşat Yay., 2004.

[2] Bedriye Yılmaz, Örtünmenin Anlamları, s. 225, İz Yayıncılık, 2008.

[3] Razi Fahreddin, Tefsir-i Kebir, s. 30, Akçağ Yay. Cilt: 17, Ankara, 1990.

[4] Bedriye Yılmaz, Örtünmenin Anlamları, s. 69, İz Yayıncılık, 2008.

[5] Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, s. 839, Düşün Yay. İstanbul, 2008.

[6] Müslim, Selam, 19, 22; Darimi, İstizan, 41.

[7] Buhari, Nikâh, 71, 78.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir