Salih Kutluer – Ezber Bozan Bir Çıkış
Müslümanların küresel sömürü düzeniyle olan ilişkileri son dönemlerin önemli tartışma konularından birini oluşturuyor.
ABD’nin Usame Bin Ladin’e karşı gerçekleştirdiği operasyon sonrasında Türkiyeli Müslümanların verdiği tepkilere baktığımızda ABD algısının gayet sarih olduğunu görüyoruz. Ancak Türkiye ölçeğinde ABD karşıtlığının fiili mücadele alanlarına ne gibi yansımaları olduğuna bakıldığında çok net karşılıklar da önemli bir çelişki olarak karşımızda duruyor. Ak Parti sürecinde iktidarla ve sermayeyle yaşanan gerilimin yitirilmesi, süreç içinde önceden pratik düzeyinde olmasa da söylemlerde yer alan anti-emperyalist vurguların massedilmesini beraberinde getirdi. ABD ve Avrupa Birliği ile olumlu ilişkiler kurarak, özelleştirmeleri hızla gerçekleştirmeyi ve yabancı sermayeyi ülkeye çekmeyi vaat ederek ortaya çıkan muhafazakâr-demokrat Ak Parti hükümetiyle özellikle Ergenekon davası ve 12 Eylül referandumu sürecinde parallelleşen İslamcı cemaatlerin önemli bir bölümünün kapitalizme karşı kamusal bir direniş yürüttüklerini söylemek ne yazık ki mümkün değil.
KÖLELERE ÖZGÜRLÜK…
Coca Cola içmemek ya da kredi çekmemek gibi bireysel protestolarla sürdürülmeye çalışılan kapitalizm karşıtlığını son dönemde yeniden bütüncül bir ideolojik perspektifle gündeme getiren bazı İslamcı isimlerin ve Birikimdergisinde benzer bir çerçevede gerçekleştirilen “sol ilahiyat” tartışmalarında söz alan aydınların da sahip oldukları eleştirel dikkati entelektüel ve felsefi boyutun ötesine taşırarak pratik edimlere dönüştürmedikleri biliniyor. Yakın bir süre önce Emek ve Adalet Platformu’nun farklı ideolojik kimliklerin kapitalist sömürü süreçlerine ve mevcut neo-liberal iktidar yapılarına karşı aktif ve kollektif bir mücadele yürütmek amacıyla kurulması ezber bozan bir çıkış oldu. Geçtiğimiz sene Tokat’ta yaptıkları Tekel eylemleri ve 1 Mayıs yürüyüşü ile emek sömürüsü noktasında İslami çevrelerde bir işaret fişeği yakan TOKAD’ın yanı sıra bu sene Sakaryalı Müslümanlar da meydanlarda ilahi vahyin inananlara ilettiği “Kölelere Özgürlük!” şiarını dillendirdiler.
EZİLENLERİN DİRENİŞ GÜNÜ
Tokat merkezli faaliyet yürüten Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, Özgür Yazarlar Birliği, Tasfiye dergisi ve Özgür Eğitim-Sen Tokat İl Temsilciliği 1 Mayıs’ta birlikte alanlardaydı. Yeraltı Çarşısı üzerinde gerçekleştirilen eylemin açılışında konuşan Özgür Eğitim-Sen MYK üyesi Ahmet Örs, 1 Mayıs’ın ezilen insanların direniş günü olduğunu, ülkemizde ve dünyada emek ve adaletten yana mücadele veren insanlarla dayanışmak için meydanlara çıktıklarını söyledi. 4-C zulmüne maruz kalan işçiler adına konuşan Şinasi Uludoğan farklı sosyal çevrelerden de olsalar insanların adalet mücadelesi vermek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmelerinin önemine dikkat çekti. “1 Mayıs; zalimlere, kapitalistlere, emperyalistlere, tiranlara, firavunlara karşı insanı, emeği, alın terini savunanların dayanışma günüdür!” şeklinde başlayan basın açıklamasını okuyan Hilal Çetin, insanlığın bugün köleliği her boyutuyla yaşamaya devam ettiğini, dünya nüfusunun yüzde 65’inin dünya nimetlerinin yüzde 5’iyle yetinmek zorunda bırakıldığını, Türkiye’de 5 milyon kişinin 630 liralık asgari ücretle köleliğe devam ettiğini ve işsizlik rakamlarının ürküntü veren boyutlarda seyrettiğini vurgularken çalışanların önemli bir kısmının asgari ücret bile alamadığına işaret etti.
BOYUN EĞMEYECEĞİZ
Gözü dönmüş küresel sermayenin hemen her şehrin ekonomisini ele geçirdiğini ve onların kuşatması neticesinde 200 bine yakın küçük esnafın kepenk indirdiğini hatırlatan Hilal Çetin, “Herkesin sermayenin kölesi olacağı kitlesel kölelik çağına girmiş durumdayız.” diyerek durumun vahametine dikkat çektikten sonra sözlerine şöyle devam etti: “Kamu çalışanları için yeni kanun ve tasarılarla güvencesiz bir gelecek oluşturuluyor. Fabrikalar kapatılıyor, 4/C statüsüyle devlet eliyle köleleştirmeler yapılıyor. Geçen yıl TEKEL çalışanlarının sürgün edildiği 4/C köleliğinde emekçiler mağlup edilmişti. Bu süreç bu sene diğer işçilerin Samsun’daki sigara fabrikasından atılmasıyla devam etti.” Kapitalist hırsların yeryüzünü her geçen gün daha fazla ifsat ettiğine tanık olduklarını söyleyen Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretim tüketim sarmalında kıvranan insanlığa Fukuşima’da bir kez daha nasıl kıyıldığına şahit olduk. Sonsuz üretim için sonsuz enerji dayatmasında bulunan kapitalist anlayış şimdi de kendini ülkemize nükleer santral yapmak için dayatıyor. HES’lere nasıl karşı çıktıysak nükleer santrallere de yeryüzünü ifsat eden hırslara boyun eğmemek için karşı çıkacağız.”
UYAN, DİREN, ÖZGÜRLEŞ
Ortadoğuda zalim iktidarlara karşı Küresel İntifada’nın sesinin yükseldiğine tanık olduklarını ve Tahrirler’in vâr oluşlarıyla onurlandıklarını ifade eden Hilal Çetin, Tunus’tan başlayıp Mısır’a, oradan Libya, Yemen ve Bahreyn’e, en son da Suriye’ye uzanan İntifada dalgasını selamladıklarını, zalimleri yıkmak için ayağa kalkan halklar için mustazafların Rabbine dua ettiklerini ve Allah’tan kendi Tahrirlerini yakınlaştırmasını dilediklerini söyledi. Çetin, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “1 Mayıs’ı kötülüğe meydan okuyan, iyinin, doğrunun, adalet ve özgürlüğün yanında duran bir anlayışla selamlıyoruz. Yeryüzünün dört bir yanında zulme karşı direnenlerin yanındayız. Hiçbir köleliğe boyun eğmeyeceğiz! Hiçbir yok saymayı kabul etmeyeceğiz!”Sakarya’da ise Sakarya Dayanışma Derneği ve Özgür Eğitim-Sen tarafından Bulvar’da gerçekleştirilen 1 Mayıs eyleminde kapitalist ekonominin insanlığı açlığa, yoksulluğa ve kredi-faiz bataklığına sürüklendiğine dikkat çekildi.
VAHYİN KURTULUŞ ÇAĞRISI
Deniz Çelik’in okuduğu basın açıklamasında “Küresel bir dayanışmanın sergilendiği 1 Mayıs’ta insanlığı yoksullaştıran ve ifsad eden kapitalist dünya sistemine karşı, vahyin kurtuluş çağrısını seslendirmek için meydanlardayız.” denilerek, dünyada her yıl 11 milyon insanın açlıktan öldüğüne, Türkiye’de ise 12 milyon kişi açlık sınırının altında yaşadığına dikkat çekildi. “Dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 2.600 Lira, açlık sınırı 870 Lira olarak hesaplanırken, asgari ücretin yalnızca 630 Lira olarak tespit edilmesi tam bir zulümdür!” diyen Çelik, “Faiz, borç ve haciz sarmalının kuşattığı halkın bankalara olan kredi borcu, milli gelirin yüzde 44’üne ulaşmış durumda!” ifadelerini kullandı. Yerlerin ve göklerin ancak adalet ile ayakta duracağı bu dünyayı, hırslarıyla ifsad edenlerin sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de tükettiğine dikkat çeliken açıklamada Allah’ın insanlara bahşettiği nimetler üzerinde sınırsız ve sorumsuz bir iktidar kuranların, insanlığı açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettiği vurgulanarak; sömürülmediği, haksızca paylaşılmadığı, israf edilmediği sürece yeryüzündeki kaynakların bugünkü dünya nüfusundan çok daha fazlasını beslemeye yeterli olduğu ifade edildi.
(Kaynak: Özgün Duruş, 9.5.2011)