Bir Delinin Hafıza Defteri – 1
Olağanüstü Hal’in artık kaçıncı kere uzatıldığını hatırlamıyorum. Ülkeyi OHAL ile yönetmek kolay; denetlenemeyen, hiçbir icraatına karşı yargı yoluna gidilemeyen bir hükümet şeklini hangi muktedir istemez. Misal, kış lastiği düzenlemesi mi yapacaksınız. Bunun için Meclis’i toplamaya ne gerek var, çıkarın bir KHK yeter[1]https://www.ntv.com.tr/otomobil/khkda-kis-lastigiuygulamasinda-degisiklik,4h_ch2501k6g7I2huGki2g. Araya birkaç terörist kamu personeli ihracı da sıkıştırıverin ki yaptığınız işin ne kadar mühim olduğuna kalabalık ikna olsun. Örgüt üyeliğine kesin delil sayılan ve bundan dolayı birçok insanın özgürlüğünü perişan eden Bylock o kadar kesin bir delil olsun ki, komplo sonucu Bylokçu sayılan vatandaşlar tahliye edilsin[2]https://bianet.org/bianet/siyaset/192798-bassavcilik-11-bin-480-kisi-bylock-u-bilmeden-indirmis. Yaşasın Cumhuriyet!
Bu kadar kolay bir yönetim şekline karşın halen daha nasıl devletin beka mücadelesinden bahsediliyor anlayamıyorum. Eğer koskoca Türkiye Cumhuriyeti, o ihtişamlı Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük mirasçısı, böyle yönetilerek kurtulacaksa işimiz gerçekten yaş. Osmanlı tarihinden bildiğimiz, Devleti Aliyye’yi toplumsal barışın tesisiyle eski gücüne kavuşturmak için çıkarılan Tanzimat ve Islahat Fermanları ile OHAL KHK’larındaki içeriği – özellikle de kışlık lastik düzenlemesini – kıyaslayın hele.
Ecdadımız ile aramızdaki vizyon farkı gözleri yaşartıyor. Self-haterlığı bir kenara bırakıp biraz da bardağın dolu tarafından bakalım: Ecdadın yapmayı “düşünemediği” Çamlıca Camii küffarın kalbine saplanan bir hançer olarak yükseliyor; Kirazlıtepe mahallesinde yaşayan vatandaşlara sorsanız günün her vakti ortaya düşen bir gulyabani.[3]Yazar burada halkın dini değerlerini aşağılamamaktadır. Yazarın kendisi inançlı bir Müslüman olmakla birlikte, ayrıca Müslüman arkadaşları da vardır.
Bitmedi… Bu kadar kolaylığın yanında bir de hükümet “Gel beni denetle” dese denetlemekten koşar adım kaçacak, “Ulan burada bir yanlışlık var” diye düşünse dahi bu şeytani düşünceleri zihninden hızla uzaklaştıracak bir Anayasa Mahkememiz var. Vatan haini olmaktan korkan Anayasa Mahkemesi üyelerimiz… Daha bir OHAL KHK’sını bile denetleyemeyen, o kadar sene sövdükleri “BÜROKRATİK OLİGARŞİK KEMALİST VESAYET DÜZENİNİN ANAYASA MAHKEMESİ”nin OHAL KHK’ları ile ilgili içtihadını ezip geçen hakimler, hakimlerimiz. Göz göre göre Anayasa’nın ceza hukukuna dair temel ilkelerine baştan ayağa karşı çıkan bir düzenlemeye karşı refleks gösteremeyen insanlar. Evet, sivillere yargı muafiyeti çıkmasından bahsediyorum. Ne trajedi değil mi? Ama asıl trajediyi zamanı geldiğinde “Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sisteminin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı’na”[4]Eğer sayın Cumhurbaşkanımız 2019’da Cumhurbaşkanı olarak seçilirse ilk üç ay içinde en çok kullanacağı kalıp bu olacak. (1.05 oran)karşı denetleme görevini yerine getirecek olan bu insanlar, malum kişiyi “denetleyememek için” renkten renge girdiklerinde göreceğiz. Allah’tan başka kimseden korkmayan insanları, kul yapısı, aciz bir Yüksek Mahkeme ile denetlemeye çalışmanın absürtlüğü de bir kenarda dursun.[5]https://www.turkiyehabermerkezi.com/gundem/basbakan-erdoganallahtan-baska-kimseden-korkumuz-yok-haberi-16111. Bu konuya dair bulabildiğim son haberin 2014 yılına ait olması, Sayın Cumhurbaşkanımızın, halkın oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı olduktan sonra Allah’tan başka kimseden korkmama özelliğini kademeli olarak azalttığına bir delalet. Anayasa Mahkemesi’ne karşı devrimci bir duruş için bkz. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160228_erdogan_dundar_aym Zaten öyle bir “kalkışma” ile sıradan bir mahkeme üyesinin istikbali anında ayaklar altına alınabilir. Ekmek yediği yere ihanet eden kişi, gün gelir ekmek yediği yerden kurşunu da yer, değil mi? Evet evet, gerçekten ekmek yediği yer, çünkü 16 Nisan’da geçen anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanını denetleyecek bu insanların çoğunluğu bizzat cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Bürokratik hantallaşmalara karşı böyle bir anayasa ile yönetiliyor olmamız ne kadar güzel. Kahpe Hollanda!
Devleti yönetmek teorik olarak kolay görünüyor. Fakat pratikte kolay olmasa gerek, son dört yıla beş seçim sığdırdık. 2014’ten bu yana bir yerel seçim, bir cumhurbaşkanlığı seçimi, biri erken olmak üzere iki genel seçim ve bir anayasa referandumu yaşayan halkımız, siyasi kutuplaşmadan yana artık elinde ne var ne yok tüketmiş bir halde. 15 Temmuz sonrasında Gülen Cemaati’ne[6]Uyarı: Yazarımız ilkesel olarak terör, terörist, terörizm gibi kavramları devlet aklı ile birlikte kullanmaktan, bu konuda devlet aklı ile yan yana durmaktan imtina ettiği için halen daha “Gülen Cemaati” lafını kullanmaktadır. Yoksa kendisi sıkı bir Ahmet Şık hayranı olarak Gülencilerin ne bok olduğunu yıllardan beridir bilmektedir. Bu konuda halen daha özeleştiri vermeyen, hayatlarına sanki bütün bürokratik kurumları Gülencilere onlar açmamış gibi devam eden insanlar yazarı Gülencilikle suçlayacaklarsa az öteye gidebilirler. Aksi halde yazarımız terbiyesini bozabilir. haklı olarak duyulan öfkeyle birleşen insanların birlik ve beraberlik muhabbetleri de ülkeyi yönetenlerce en kısa vakitte çarçur edildiği için, artık herhangi bir toplumsal mutabakat imkanı ortalarda görünmüyor. Çıkar yol var mı peki? Eh, belki artık seçim yapmaktan vazgeçebilir halkımız. Halkımız bize oy pusulası getirin: İki mühür basılarak ahlaksız ve yalancı siyasetçiler cezalandırılmıştır!
*
Seçim demişken, 2018’in ilk günlerinde başlayan tartışmalarla 2019 seçimleri de gümbür gümbür geliyor diyebiliriz herhalde. Bahçeli’nin Erdoğan’a destek açıklamaları kaç gündür gündemde. Durduramıyoruz kendisini, ısrarla destek veriyor. Destek vermediği gün desteğini yineliyor. Ya Erdoğan’ın “Kovmirem oğlım” demesini bekliyor, ya seçim pazarlıklarını şimdiden başlatmak, AKP ile kurduğu koalisyondan koparabildiğini koparmak derdinde. Konjonktürel olarak NATO ve ABD eliyle palazlandırılmış bir yapı olan MHP’nin bugün ABD emperyalizmine karşı antiemperyalist intifada üzerine olması Türk tipi siyasi komedyanın bir sonucu galiba. Vaktiyle eşcinsel haklarına bile duyarlı Cumhurbaşkanımızın geldiği hali de düşünürsek, çok da şaşırmamak gerek. Türkiye siyaseti bu tip dönüşleri (of not being Davutoğlu and his 360 degree) çok gördü.
Yeni bir dönüş Kürt meselesinde olacağa benziyor. Çavuşoğlu’nun Almanya’daki mülakatında “ağzından kaçırdığı” süreç vurgusu, bir taraftan Cumhurbaşkanı’nın Afrin ile ilgili en maço ifadeleri kullandığı bir ortamda göze batıyor. Dış politikamız “Hak edeni hayatıma, hak etmeyenin hayatına sokarım” proverbünden hareketle oluşturulduğundan garipsemiyoruz. Fakat yine de eğer bir sosyal deneyde isek lütfen biri kamerayı göstersin. Youtube’da “Merhaba arkadaşlar, bugün devlet yönetiyoruz” diye başlayan, sonra Aleyna Tilki klibindeki illuminatik ögeleri bulacağımız bir vidyo göreceğim korkusuyla yaşıyorum her gün.
*
Bu yazı bir yerden başlamış olsa da bir yere bağlanmayacak. Yazar da artık yazmayı bırakıp, İsmet Özel’in tekbirlerle konferans salonuna girdiği vidyoyu izlemek istiyor. Çünkü mizah anlayışı iyi değil.
Türkiye’deki siyasi hayat çoktan beridir sıkıcı ve bu tip sanal uyuşturucularla bünyemi rahatlatmak istiyorum.[7]Yazar bu satırların abuk bir 90’lar övgüsü olarak algılanmamasını rica ediyor. Kenan Şeranoğlu ile hey! hey! yapmak veyahut Semra Özal ile karşılıklı birer kadeh viski içmek. Sabahında bayram namazına uyanmak (gerçek layiklik bu!), öğleninde Beyza Zapsu imamlığında Cuma namazına durmak. Her bilboardda ayrı bir Erdoğan fotoğrafından, en güzelini seçmek istiyorum. Hangi bir fotondan güzelim, hangi bir…
*
Biri elimden şu klavyeyi alsın, n’olur.
Dipnotlar
↑1 | https://www.ntv.com.tr/otomobil/khkda-kis-lastigiuygulamasinda-degisiklik,4h_ch2501k6g7I2huGki2g |
---|---|
↑2 | https://bianet.org/bianet/siyaset/192798-bassavcilik-11-bin-480-kisi-bylock-u-bilmeden-indirmis |
↑3 | Yazar burada halkın dini değerlerini aşağılamamaktadır. Yazarın kendisi inançlı bir Müslüman olmakla birlikte, ayrıca Müslüman arkadaşları da vardır. |
↑4 | Eğer sayın Cumhurbaşkanımız 2019’da Cumhurbaşkanı olarak seçilirse ilk üç ay içinde en çok kullanacağı kalıp bu olacak. (1.05 oran) |
↑5 | https://www.turkiyehabermerkezi.com/gundem/basbakan-erdoganallahtan-baska-kimseden-korkumuz-yok-haberi-16111. Bu konuya dair bulabildiğim son haberin 2014 yılına ait olması, Sayın Cumhurbaşkanımızın, halkın oyları ile seçilen ilk Cumhurbaşkanı olduktan sonra Allah’tan başka kimseden korkmama özelliğini kademeli olarak azalttığına bir delalet. Anayasa Mahkemesi’ne karşı devrimci bir duruş için bkz. http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160228_erdogan_dundar_aym |
↑6 | Uyarı: Yazarımız ilkesel olarak terör, terörist, terörizm gibi kavramları devlet aklı ile birlikte kullanmaktan, bu konuda devlet aklı ile yan yana durmaktan imtina ettiği için halen daha “Gülen Cemaati” lafını kullanmaktadır. Yoksa kendisi sıkı bir Ahmet Şık hayranı olarak Gülencilerin ne bok olduğunu yıllardan beridir bilmektedir. Bu konuda halen daha özeleştiri vermeyen, hayatlarına sanki bütün bürokratik kurumları Gülencilere onlar açmamış gibi devam eden insanlar yazarı Gülencilikle suçlayacaklarsa az öteye gidebilirler. Aksi halde yazarımız terbiyesini bozabilir. |
↑7 | Yazar bu satırların abuk bir 90’lar övgüsü olarak algılanmamasını rica ediyor. |
↑8 | Cemal Bali Akal, İktidarın Üç Yüzü (Ankara: Dost Kitabevi, 2012), 86. (Giderayak seviyeyi yükselteyim dedim) |